Iyi günde translate Portuguese
421 parallel translation
Gün ışığında ve gece karanlığında zenginlikte, fakirlikte, iyi günde, kötü günde hastalıkta ve sağlıkta ve...
À luz do dia e na escuridão da noite, na riqueza e na pobreza, na tristeza e na alegria, na doença e na saúde e...
Memleketimiz Fransa'ya... Memleketimiz Fransa'ya iyi günde de kötü günde de sevdiğimiz anavatanımıza iyi günde de kötü günde de sevdiğimiz anavatanımıza ulaşmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. ... ulaşmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
... prometo que farei tudo ao meu alcance... para alcançar França, o nosso, país... a mãe-pátria que amamos, na bonança ou na tempestade... prometo lutar por ela... até à última gota do meu sangue.
Onu seveceğine, hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde hayatınızın sonuna kadar onunla birlikte olacağına yemin eder misin?
Amá-lo-à, confortá-lo-à, honrá-lo-à e cuidadá-lo-à... na doença e na saúde, sendo-lhe fiel para o resto das vossas vidas?
Katsumi, bu adamı yaşadığın sürece kocan olarak kabul edeceğine Tanrı'nın huzurunda ve yasalar önünde ikinizin de yaşadığınız sürece ona bağlı ve sadık kalacağına iyi günde ve kötü günde her zaman onun yanında olacağına söz veriyor musun?
Katsumi, aceita este homem como seu marido e aceita viver com ele com o consentimento de Deus, sob o santo matrimónio, amá-lo, confortá-lo, honrá-lo, protegê-lo, na doença e na saúde, renunciar aos outros e manter-se leal a ele, até que a morte vos separe?
Gerek zenginlikte, gerek fakirlikte, gerek iyi günde, gerek kötü günde, gerek hastalıkta, gerek sağlıkta, ölüm bizi ayırana kadar seni seveceğim ve üstün tutacağım.
Na riqueza e na pobreza, nos bons e maus momentos, na saúde e na doença, prometo amar-te e respeitar-te até que a morte nos separe.
Elisabet Emilie Josefin Ekdahl'i... iyi günde, kötü günde, sonsuza dek seni nikâhlı eşim olarak seçiyorum ve aşkımın bir sembolü olarak bu yüzüğü sana veriyorum.
eu te recebo, Elizabeth Emilie Josefin Ekdahl... - "como minha legítima esposa." - como minha legítima esposa. "Na riqueza e na pobreza..."
... iyi günde, kötü günde, sonsuza dek seni nikâhlı eşim olarak seçiyorum.
- "como meu legítimo esposo..." - Como meu legítimo esposo. "na riqueza e na pobreza..."
Buraya nasıl geldiniz, niye bizi seçtiniz bilmiyorum ama... hastalıkta ve sağlıkta... yağmurda ve sulusepkende... iyi günde ve kötü günde... sizi koruyup sayacağımıza... ve size bağlı kalacağımıza yemin ederiz.
Não sei como é que chegaram aqui ou porque é que nos escolheram, mas... Prometemos que vamos horá-los e protegê-los. Na doênça e na saúde e...
Hastalıkta... iyi günde, kötü günde, ölüm sizi ayırıncaya kadar?
Na doença... na riqueza ou na pobreza, até que a morte os separe?
Bu adamı, Charlie Marno'yu, hastalıkta ve sağlıkta iyi günde ve kötü günde, ölüm sizi ayırana kadar kocan olarak kabul ediyor musun?
Aceita este homem, Charlie Marno, como seu legítimo esposo tanto na saúde como na doença, na riqueza e na pobreza até que a morte os separe?
Korumak ve kollamak için... iyi günde ve kötü günde... varlıkta ve yoklukta... hastalıkta ve sağlıkta... ölüm bizi ayırana dek.
Para amar e respeitar... para o melhor e para o pior... na riqueza e na pobreza... na saúde e na doença... até que a morte nos separe.
" iyi günde ve kötü günde...
" para o melhor e para o pior...
"... iyi günde ve kötü günde, varlıkta ve yoklukta... "
"para o melhor e para o pior, na riqueza e na pobreza..."
Evlendiğimizde, sulh hakimi "İyi günde, kötü günde." demişti.
Quando casámos o padre disse algo do género "na riqueza, pobreza, para o bem e para o mal".
İyi günde, kötü günde.
No melhor e no pior.
Sevgilim, iyi ve kötü günde diye yemin ettik.
Querido, fui sincera quando... disse "na alegria e na tristeza".
İyi günde kötü günde sana muhtaç
Precisa, faça chuva ou faça sol.
İyi günde, kötü günde, tasada, kederde yıllarca babanın dostuydu insanlar.
Pela espada e pela cruz... homens que foram seus amigos por anos.
" İyi günde, kötü günde, varlıkta ve yoklukta...
" Aceitam-se um ao outro, para o melhor e para o pior,
Üçüncü günde... Kuru toprak görünsün bitkiler ve meyve ağaçları yetişsin diye buyurdu. Ve dördüncü gün güneş, ay ve yıldızları yarattı ve onların iyi olduğunu söyledi.
No terceiro dia, criou o campo e a erva, e a árvore frutífera e no quarto dia criou a lua e as estrelas e viu que tudo isso era bom.
Günde bir kez oluyor, ama çok iyi.
Só havia um por dia, mas estão a tentar melhorar.
Dün, en iyi adamlarımdan olan Ben, ki kendisi iyi bir çocuktur. İşten çıktı ve günde 5 dolar için senin işçilerinin arasına katıldı.
Ontem um dos meus melhores homens, Ben, um muito bom rapaz, fugiu e juntou-se aos seus operários.
Gördüğünüz gibi, Bay Glover, günde 5 dolar ödeyerek en iyi adamlarımızı çalmaya devam ederseniz, dostlarımla da uğraşmak zorunda kalacaksınız.
Está aver, Mr. Glover, se você continuar a roubar-nos os melhores trabalhadores a cinco dólares, vai ter que se haver também com os meus amigos.
İyi ve kötü günde...
Na riqueza e na pobreza...
Bu günden sonra ona sahip çıkacağıma iyi ve kötü günde, zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta ve sağlıkta.
Para compreender e defender a partir deste dia, no melhor e no pior, na riqueza e na pobreza, na saúde e na doença.
İyi günde, kötü günde, sonuna kadar dostunum.
Amigo até o fim, para o melhor ou para o pior.
İyi bir menejerle... Günde 50 yada 100 dolar kazanabilirsin.
Com o gerente certo... você poderia ganhar $ 50, ou $ 100 por dia, fácil.
İyi bir günde.
Num dia bom.
Hava şartları iyi olursa ve mesafeler çok uzak olmazsa günde 500 ton getirebilirlerdi.
Se o tempo estivesse bom e a distância não fosse excessiva, podiam levar 500 toneladas por dia.
Fakat biliyorsunuz ki Mabel'in hastaneden döndüğü böyle bir günde sizler burda olmasanız daha iyi olacak.
E eu também. Podiam não ter vindo hoje, pois a Mabel vai voltar do hospital.
Orada iyi bir günde bunun iki katı seyirciye oynayabiliriz.
Num bom dia, consigo fazer seis entrechats com cabriolas duplas.
İyi günde kötü günde yanında olacağımıza güvenebilirsin.
Pode vonf ¡ ar que estaremos ao seu lado o tempo todo, até o f ¡ m.
Bayanlar ve baylar... 141 yıl benim gibi eski askerler bu günde burada durdular ve Amerika'nın en iyi gençlerine başlangıcın anlamını anlattılar.
Senhoras e senhores, desde há 141 anos, velhos soldados como eu estiveram aqui neste dia para dizer aos melhores jovens da América o significado da palavra "início".
İyi günde, kötü günde hayatınızın geri kalanını mutlu yaşayın.
Que sejam muito felizes um com o outro para o resto das suas vidas.
Merkezi Hükümet tarafından, Daha iyi bir yaşam ve daha iyi, çalışma koşulları sağlanması amacıyla alındı. 423 00 : 50 : 24,500 - - 00 : 50 : 29,000 Yahudi Konseyi ve polis, günde 6.000 kişinin iskanını sağlayacaklardır.
É uma decisão tomada pelo Alto Comando, serve para vos assegurar uma vida melhor, e melhores condições de trabalho.
Ülkenin en iyi yarışçıları, bu güzel günde buraya toplandılar.
Os melhores corredores de todo o país aqui reunidos, numa linda tarde.
Sen, Richard Ernesto Gassko... Deborah Julie Thompson'u bugünden itibaren birlikte olarak iyi ya da kötü günde, zenginlikte ve fakirlikte sağlıkta ve hastalıkta, ölüm sizi ayırıncaya kadar karın olarak kabul ediyor musun?
Você, Richard Ernesto Gassko, aceita Deborah Julie Thompson como sua legítima esposa, a partir deste dia, para o bem e para o mal, na doença e na saúde, até que a morte vos separe?
28 günde bir insanlara iyi davranıyor.
De 28 em 28 dias é simpática.
Sen, Mark, bu kadını karın olarak kabul edip, hayatının sonuna dek onu seveceğine, sayacağına, iyi ve kötü günde yanında olacağına söz veriyor musun?
Mark, aceita esta mulher como sua esposa, para a amar, para a honrar, para a acarinhar na alegria e na tristeza até que a morte os separe?
Sen, Rachel, bu adamı kocan olarak kabul edip hayatının sonuna kadar onu seveceğine, sayacağına, iyi ve kötü günde yanında olacağına söz veriyor musun?
Rachel, aceita este homem como seu marido, para o amar, para o honrar, para o acarinhar na alegria e na tristeza até que a morte os separe?
Şimdi birbirimize aitiz. İyi günde, kötü günde.
Agora pertencemos um ao outro para o pior
Bana birşey getirsen iyi olur. Yarın burada olacağım, ve sonraki günde, ve ben.. seni... tanıyorum.
Por isso, eu volto aqui amanhã e depois de amanhã.
Günde 24 saat iyi adamı oynuyorsun.
Fazes boas acções 24 horas por dia.
Dünyayı iki üç günde yapan tanrı iyi iş çıkarmış.
Com o duvido respeito ao Senhor...
Mac'in elinde çok fazla iş var. Hem unutma, bir günde iki iyi savcımızı kaybettik.
A Mac tem trabalho demais e perdemos dois advogados.
Onu terkettim, iyi mi diye günde 3 kez arıyordum.
Eu deixei-o e ligava-lhe três vezes por dia para saber se estava bem.
Hayatım, rüzgarlı bir günde gelişi güzel zehir sıkmak iyi bir fikir mi sence?
Querido, achas prudente andar a pulverizar veneno num dia ventoso?
İyi günde, kötü günde.
Para o bem e para o mal.
- İki günde eskisinden iyi olacaksınız.
- Dois dias e fica como novo.
Günde 125 telefon görüşmesi yaparım... ve bu 100'e düşerse... işimi iyi yapmıyorum demektir.
Recebo 125 telefonemas num dia e se deixar cair para 100 sei que não estou a fazer o meu trabalho.
İyi günde ve varlıkta. Yoklukta olmaz.
Nos momentos bons e na riqueza, na pobreza não.
iyi geceler canım 50
iyi geceler sevgilim 30
iyi günler dilerim 40
iyi günler 2648
iyi geceler tatlım 84
iyi geceler 8675
iyi geceler millet 19
iyi günler hanımefendi 25
iyi geceler hayatım 33
iyi geceler de 23
iyi geceler sevgilim 30
iyi günler dilerim 40
iyi günler 2648
iyi geceler tatlım 84
iyi geceler 8675
iyi geceler millet 19
iyi günler hanımefendi 25
iyi geceler hayatım 33
iyi geceler de 23