Izın translate Portuguese
1,117 parallel translation
İz sürme aşamasının yükselişine bakılırsa, fotoğrafçının düşük bir tehlike potansiyeli var.
Há um risco moderado de o fotógrafo passar a perseguidor.
Silahın yanında iki iz var.
Duas impressões digitais.
Bağışlayın, ben detektifim. İz sürerim.
Desculpe, mas sou detective.
İz bırakmayın ve detaylı tarayın.
Sejam hábeis e meticulosos.
Bundan böyle hiçbir kimlik belirleyici iz taşımayacaksın.
A partir de agora não terás marcas identificadoras de qualquer espécie.
Elbiseme güzel bir iz bırakın! Kurşunu kafamın tam arkasına sıkın! Tam buraya!
Cubra o chão, e enfie-me uma bala na cabeça.
Öyle kin tutan bir kimse değilim ama eminim şu dünyaya çok küçük bir iz bırakacaksın.
Não guardo mágoa e sei que vai deixar uma pequena marca no mundo.
Arazi taşlık ancak topraktaki basıncından size söyleyebilirim ki başka bir izin başladığı yer olan çalılara kadar gelmiş. Tamamıyla farklı iki çeşit iz var muhtemelen de adamın saldırıya uğradığı yerde.
O chão é rochoso, mas pelas depressões no solo que está por baixo posso ver que entrou na floresta por ali, onde recolhi outro par de pegadas, dois conjuntos diferentes, que, pela forma como o chão está rebatido, foi provavelmente onde o homem foi atacado.
Enkazda kaynağına dair bir iz bulamadın mı?
Não encontrou nada nos destroços, nenhuma fonte de emissão?
Üzgünüm, gizemli bayanınızdan bir iz yok.
Desculpe. Não há sinais da senhora misteriosa.
Hey, neden bana bir iz bırakmadan nasıl ortadan kaybolanacağını öğreterek başlamıyorsun?
Porque não começas por me ensinar como desaparecer sem deixar rasto?
Bakın iz bile kalmadı öyle çok acıyordu ki.
Nem uma cicatriz. E doía muito.
Eğer bir iz sürücüye ihtiyacın vardıysa neden beni seçtin ki?
Se quer um batedor porque é que me escolheu a mim?
Kendi reklamını yapar gibi her yerde iz bırakmış.
Não usou luvas. Deixou impressões na colher e na tigela, como se fosse um anúncio.
İz bırakacaksın!
- Vais deixar marcas!
Arkamızda iz kalmasın.
Que não fique nada!
İz üstünde kalın.
Mantenham-se.
Elimizdeki ipuçlarını değerlendiriyoruz. Doğru iz üstünde olduğumuza eminiz.
Estamos a investigar diversas pistas e achamos estar no caminho certo.
Bu trajik karar bugünkü mezunları etkileyemeyecek, ama bu iz bırakan yoğun çalışmaları kaçınılmaz bir biçimde yok olacak.
A trágica decisão não afetará aos graduandos de hoje, mas seu esforço e dedicação terão deixado um legado que desaparecerá indevidamente.
Görünüşe göre veribantımızda olamayan birkaç iz dışında Mutara sınıfı bir nebula, ama bunlar ufak tefek değişiklikler.
Parece uma nebulosa Classe Mutara... com alguns componentes que não estão catalogados em nosso banco de dados. Mas eles estão em pequenas quantidades.
Sadece geçitten gizlice geçip gidenlerle ilgili bir iz olup olmadığını görmek için.
Só para ver se há algum sinal de alguém ter bisbilhotado através do portal secretamente.
Ve Bobby'nin babasının ayak bileğinde bulduğun iz, bir kök tarafından yapılmış olabilir. Karin'in babasını mezarından çekenle aynı kök.
E a nódoa negra no tornozelo do pai do Bobby pode ter sido provocada pela raiz que puxou o pai da Karin da sepultura.
Kimseden hiçbir iz yok. Albay Hart'ın kurtarma ekibinden de orijinal ekipten de yok.
Não há nenhum sinal... nem do grupo do Coronel Hart, nem do grupo inicial.
Adamların halısında iz bırakacaksın.
Vais deixar marcas na carpete.
İp, iz yapmasın diye de boynuna külodu dolamışlar...
As cuecas debaixo da corda para proteger o pescoço...
Annemin, pastırmanın yağıyla, yaktığı yerde sadece pembe bir iz var. İyileşiyor, ama çenesinin o bölgesinde sakal çıkmıyor.
A queimadura que mamãe fez nele com a gordura está rosada... sarando, embora a barba não cresça nessa parte do rosto.
Bir iz sürdün. Önsezin iyiydi, ama yanlış adamın üstüne gittin.
Tiveste bom olfacto mas enganaste-te de homem ;
Oh, Evet. Şey, bu duyarlılığın için müteşekkirim Şerif... Ama bütün hayatım boyunca bu bende iz bıraktı..
Agradeço o apreço, Xerife... mas deixou marcas na minha vida, portanto...
Bükülme altuzayda meydana geliyor ve içinde bir adet Sınıf-G yıldız ve 3 adet gezegen var. Mekiğe ait herhangi bir iz?
A distorção abrange uma região do subespaço que engloba um sol do Tipo-G e 3 planetas.
Ajan Scully ve Mulder geçtiğimiz Temmuz'da hiçbir iz bırakmadan kaybolan David ve Nancy Kline'ın eski evindeler.
Os agentes Scully e Mulder estão na antiga casa de David e Nancy Kline, que desapareceram sem deixar rasto em Julho passado.
- Hanson'ın arabası ama Hanson'dan iz yok ama bir kayıt buldum.
É o carro de Hanson, mas nenhum sinal dele. Mas encontrei a fita.
Biliyorsun, "tuhaf ikizler" iz biz. Sürekli kusan küçük kız ve kadın gibi giyinen oğlan.
Os gémeos atrasados : a menina que vomitava e o rapaz de vestido.
Nasıl yüzyılın suçunu iz bırakmadan başarır ve aşırı alkolden yakalanırsın?
Como é que conseguiu fazer o roubo da década e ser preso por guiar sob o efeito de álcool?
Yanmışsın ama iz yok!
Ooh, sem marcas de bronzeado.
Harika bir şov köpeği olmasının yanı sıra çok iyi koku alır, iz sürer.
Ele não é apenas um excelente cão de exposição, é também um excelente farejador.
Bizden saklanmak istiyorsan, etrafta iz bırakmamalısın.
Se te queres esconder de nós, não deixes pistas em todo o lado.
- İz burada kesiliyor. Otoparkın köşesinde.
- O rasto pára aqui, no fim do parque.
Shibley, bu kayıt cihazını parmak izi labaratuvarına götür. Mandy'e söyle, üzerinde hemen iz aramaya başlasın.
Shibley, leva este gravador ao laboratório das impressões.
Parmak izi uzmanları ilk kurbanın küvetinin yanında duran ses kaydedicide başparmağa ait bir iz buldu.
O examinador de impressões recolheu uma impressão do mini-gravador perto da banheira da nossa primeira vítima.
- İz bulmak için harika. Zanlının dürüstlüğüne güvenebilirsen tabii.
São excelentes para localizar, se dependeres na honestidade do suspeito.
- Evet, İz Bulma'dakilerden bununla yapılan ürünlerin listesini çıkarmalarını istedim.
Meti a Trace a elaborar uma lista de produtos feitos com o material. Algo me diz que isso não é limonada.
Ama dedektifleriniz anlattığın olaylarla ilgili hiçbir iz bulmuş değil.
Mas os investigadores não têm pistas do ataque que sofreu.
Talyn'in mesajının kaynağına yaklaşıyoruz ama Talyn'den iz yok.
Aproximando-se da transmissão original de Talyn, porém não há nenhum sinal de Talyn.
Moya'nın algılarında herhangi bir yerde kızdan hiçbir iz yok.
Nenhum sinal dela nos sensores de Moya.
Arkanızda bırakacağınız iz saha derin olmalıdır.
A marca que deixe deverá ser mais profunda.
Geride bırakacağınız iz başka bir insanın ruhuna işlemelidir.
A marca que deixe tem que ser na alma de outra pessoa.
O iz sizin bacağınızda, efendim.
Esse vinco é da sua perna.
Bence öldükten sonra parçalandıklarını dikkate alabiliriz. Ama yalnızca bir iz gördüm.
A predação pós-morte é, sem dúvida, uma hipótese aqui, mas eu só vejo uma pegada.
Belki bahçede iz olmamasının sebebi, cinayetleri işleyen şeyin bahçeden geçmemiş olmasıdır.
Talvez não haja pegadas no pátio porque aquilo que fez isto não foi por aí.
Tabi eğer sakat ayaklı bir katilin neden her sekiz metrede bir iz bıraktığını basit bir şekilde açıklayamıyorsan.
A não ser que tenha uma explicação simples para o facto de um homicida de pé deformado só deixar uma pegada de oito em oito metros.
- Hayır, Tennessee'deki bütün kanuni makamların onu aramasına rağmen hâlâ iz yok.
- Ainda não há vestígios. Embora todas as forças da lei do Tennessee estejam à procura dele.
izin 21
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin vermiyorum 20
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214
izin ver 244
izin verme 28
izin veriyorum 25
izin ver de 17
izin vermiyorum 20
izin verir misin 192
izin verir misiniz 242
izin verirsen 77
izin verirseniz 214