English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ P ] / Pat

Pat translate Portuguese

3,414 parallel translation
bu haydut, pat Duffy, hapishanenin altında ölü bulundu.
Pat Duffy, foi encontrado morto na prisão.
Tek zarar vermek istediğin kişiler koruma altındaki diğer yoldaşlarındı seninle tıpatıp aynı durumdaki günlerini korku içinde geçiren insanlar.
As únicas pessoas que tencionavas magoar eram as outras testemunhas, pessoas na mesma situação que tu, a viverem sempre apavoradas.
- Ona tıpatıp benziyor.
Ela parece uma imagem perfeita dele.
Ha...? Patırtı çıkartmak için Scott'a bir kaç dosya hazırlatmamı. ister misiniz Chung'la ilgili?
Quer que peça ao Scott para preparar um dossier sobre o Chung?
Öyle pat diye dalmak istemezdim.
Não quero intrometer.
Yukarıdaki patırtı da ne?
Qual é a causa da agitação lá em cima?
Alex'le iyi ki konuştum. O da benimle tıpatıp aynı şeyleri hissediyormuş. Bu sayede fark ettim ki 14 yaşındaki kızlar gibi davranıyorum.
Fiquei tão contente por falar com a Alex, porque ela concordava com tudo aquilo que eu estava a sentir o que me fez perceber que eu estava a agir como uma rapariga de 14 anos.
Aile kurmak öyle pat diye olacak bir şey değil.
E começar uma família não é algo que... se começa assim do nada.
Carl'ı pat diye ergenliğe sokacak.
Estás sozinha a empurrar o Carl para a puberdade.
Bu arkadaş Pat McConnell. Laura'nın üniversiteden arkadaşıymış. - Bana anlattıklarını onlara da anlat.
Este é o Pat McConnell, amigo dela, da faculdade.
Grip oldu, odasında yatıyor. Bayramda da pat diye odasına girmeniz doğru olmaz.
Ela está no quarto, com febre, e não acho oportuna esta intromissão no Dia Nacional.
Pat pat!
Bang! Estás morta.
Bir süre önce Lily'nin tıpatıp aynısını bulmuştuk.
dois anos antes Há algum tempo, descobrimos uma coisa incrível.
Geri zekalı patırtıcı herif!
Maldito ruído!
Ve senin ilham perisi onların tıpatıp benzeri.
E a sua musa é parecida.
Pat Wilkinson da dün aynı değerleri almıştı.
O Pat Wilkinson fez a mesma leitura ontem.
Çat pat derdimi anlatırım.
Vou-me conseguindo orientar.
Katil burada durmuş ve pat...
O atirador ficou aqui, e "boom"!
Pat pat!
- Vira! Vira!
Pat pat!
- Vira!
Pat pat!
Vira!
İşe yararsa her şeyi ona söylemeyeceğiz. Pat diye olmaz.
Se isto funcionar, não lhe contamos tudo, não de imediato.
Süper işitmen olsaydı, her an şöyle bir ses duyabilirdin : "Pat."
Se tivesses super audição, a cada segundo ouvirias o som.
Bu da... Barbara. - Tıpatıp aynılar.
Bom, esta... é a Barbra.
Eminim kız arkadaşınızın evine pat diye gidip kapıda ormanların kralı tarafından karşılanmaktansa neyle karşılaşacağını bilmek de hoş bir şeydir.
Deve ser bom saber o que esperar, ao invés de aparecer pela primeira vez à porta da casa da namorada e ser recebido à porta pelo raio do rei da selva.
İnsan 40 yaşında pat diye kalp krizinden ölmez.
Não é habitual um homem de 40 anos morrer de ataque cardíaco.
Tıpatıp aynıydılar, kıyafetleri bile aynıydı.
Eles pareciam iguais, até se vestiam iguais.
Tıpatıp aynı, mükemmel.
Perfeitos, idênticos.
Selam T.
- Olá, T. - Olá, Pat.
Selam Pat.
Como vais?
Pat.
- Pat.
Tepeden tırnağa silahlı dört adamın karşısına tek kişi pat diye çıkıp sikko bıçağınla mı savaşacaksın?
Vais sair do meio do mato, um contra quatro, todos nós armados até aos dentes e tu só com a tua espadinha?
- Dedi ki, Pat...
- "Pat", diz ele,
Pat dedi ki "Sen sorana kadar pişmiş yumurta gibi hissediyordum."
"Bem, já que perguntas, sinto-me um ovo estrelado".
Bir dakika önce ofisimdeyken, sonrasında pat diye... Başka bir gezegende seninle savaşıyorum. Ne?
Num minuto, estavas no meu escritório... e, de seguida, noutro planeta a lutar contigo.
- Janie beni patırtılı ve gürültülü harika bir yaşama çekmişti ve belli ki Wyatt da sana aynısını yapacak gibi.
Bem, sim, a Janie arrastou-me aos pontapés e aos gritos até uma vida fantástica e parece que o Wyatt vai fazer isso contigo.
ISIS'i sırf Lana size patır patır Marslı bebek doğursun diye tuttuğunuz mu?
- É que contratou a ISIS só para a Lana poder parir uma série de bebés Marcianos? !
Eros'un oku, pat!
Cupido! Pum! Podemos ir diretos ao assunto?
Sonra bu kız hayatına giriyor, iki göz kırpıyor ve pat diye başkalarını düşünmeye başlıyorsun.
Ela aparece na tua vida, pisca-te os olhos e assim de repente ficas a pensar nas outras pessoas.
Bu pat diye söylenecek bir şey değil.
Não é uma coisa que se diga de ânimo leve.
Pat'a güvenilmez. Hiç güvenilir biri olmadı.
Não se pode confiar na Pat.
Kate benim avukatımdı ama Pat bizi yendi.
A Kate era minha advogada, mas a Pat nos derrotou.
" Gürültü patırtı çıkarmayın.
Sem problemas, sem confusão.
Kendine biraz zaman ayır. Benim tatile ihtiyacım yok Pat.
Não preciso de férias, preciso...
Birkaç ay önce kapımın önünde pat diye beliriverdi.
Ela apenas apareceu à minha porta há alguns meses.
Sonra şuradakilerle pat diye içeri girdi.
E entraste com aqueles tipos.
- En azından Pat'in bir işi var.
Pelo menos o Pat tem um.
Tıpatıp aynı.
Idênticos.
- Tıpatıp Scott'a benziyor.
Ele é igual ao Scott.
Pizza ve bira, gerçekten süper bir son yemek değil mi pat- -
Piza e cerveja, péssima última refeição, não é?
Ona bunu pat diye söyleyivermenin biraz bencilce ve adaletsiz olduğunu düşünmüyor musun?
- Acho que não é a altura certa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]