Sadece bir oyun translate Portuguese
473 parallel translation
Sonuçta bu sadece bir oyun.
É só um jogo.
Yani bu sadece bir oyun mu?
Quer dizer que isto é apenas um jogo? Claro.
Sadece bir oyun.
É só mais um espectáculo.
Bu savaş sadece bir oyun.
Esta guerra é só um jogo!
Neyse ki sadece bir oyun.
Felizmente, é apenas um jogo.
Bir oyun Oliver, sadece bir oyun.
Isto é só uma brincadeira, Oliver.
Bu sadece bir oyun. "
É só um jogo. "
Bu sadece bir oyun mu? " dedi.
É só um jogo "?
Bu sadece bir oyun.
É apenas uma peça.
Satranç asla sadece bir oyun değil, dostum.
O xadrez nunca é simplesmente um jogo, meu amigo.
Ve bana, Venedik'te tövbe etmesinin, sadece bir oyun olduğunu söyledi. Hapishaneden çıkıp Roma'ya gidebilmek ve
Disse-me ainda que sua abjuração, em Veneza, foi uma comédia, para poder sair, e ir a Roma para falar com o Papa.
Sadece bir oyun.
Só um jogo. Não é difícil.
- Bu sadece bir oyun, Silvia.
- É só um jogo, Silvia.
Bu sadece bir oyun.
Jogo de idiotas.
Boş ver Evelyn, bu sadece bir oyun.
Pronto, pronto, Evelyn. É só uma peça.
Sadece bir oyun hayatım.
É só uma peça, querido.
- Neden sadece bir oyun olsun!
- Porquê? É apenas um jogo.
Sadece bir oyun kaldı. Son oyun.
É só mais um jogo, o último.
- O, sadece bir oyun, Centauri.
- Aquilo era um jogo, Centauri.
Hey, bu sadece bir oyun.
É só um jogo.
Bu sadece bir oyun, dostum.
Algumas bolas e um pau. Bolas e um pau.
John, bu sadece bir oyun.
John, é apenas um jogo.
- Ekselansları, bu sadece bir oyun.
- Sua Alteza, é só uma peça.
"Bu sadece bir oyun" demek, geride kalan yavrucakları ne doyurur, ne de giydirir.
Dizer "é só uma peça" não vai alimentar e vestir os pequenos que ele cá deixa.
Önemli değil Al, sadece bir oyun işte.
Foi divertido, Al. É só um jogo.
Yeterince iyiyim ve bu sadece bir oyun.
Já sou muito boa e não passa de um jogo.
Sadece bir oyun değil.
Não é só um jogo.
Sadece bir oyun bu.
É só um jogo.
Sadece bir oyun!
É só um jogo!
Bebeğim, haydi ama. Sadece bir oyun.
Vá lá, é só um jogo.
Sadece bir oyun.
Só um jogo.
Haydi, bu sadece bir oyun.
Vamos, é apenas um jogo.
Bu sadece bir oyun.
- Não passa dum jogo.
Sen söyledin, bu sadece bir oyun.
Tu própria disseste, é só um jogo.
Efendi Yim, kazan ya da kaybet, bu sadece bir oyun.
Mestre Yim, ganhar ou perder, é tudo um jogo.
- Sadece bir oyun.
- Só um jogo.
Bu sadece yeni bir oyun.
É apenas uma nova aventura.
- Sadece adil bir oyun.
- Apenas jogo limpo.
Hayatım, cinayeti çözemesem bile, sadece edindiğim tecrübelerden bir kitap, bir oyun hatta bir film çıkar.
Mesmo que não resolva o caso... a experiência pode resultar num livro, numa peça, ou até num filme.
Bu oyun sadece iptal edilmekle kalmayacak, fakat sizlerden hiçbirinin herhangi bir sahnede çalışmamanızı da sağlayacağım!
Não só a peça está cancelada, como não voltarão a trabalhar!
Sadece lanet bir oyun! - Gerçekten lanet bir oyun, bayım.
Maldito mesmo.
Sadece oyun oynayan bir çocuktun
Éramos crianças A brincar
Sadece senin bir oyun lazım bize.
Só um. Só um voto. Não precisamos de mais.
Bu sadece bir oyun.
É só um jogo.
Sadece rakamsal bir oyun, değil mi?
É só um jogo de numeros, huh?
Son oyun yılda sadece bir defa yapılır.
A cerimónia só acontece uma vez por ano.
Bütün bunlar sadece bir oyun muydu?
Isto foi tudo um jogo?
Bu sadece dostlarımla oynadığım bir oyun. Saklambaç gibi bir şey.
É uma brincadeira que eu faço com os meus colegas, tipo às escondidas.
Kimin daha erkek olduğunu öğrenmek için sadece küçük bir oyun.
Um joguinho para descobrir quem é o melhor.
Kelly, hevesini kırmak istemem ama, sadece tek bir oyun kaldı, ve takım dolu.
Odeio tirar-te as ilusões, mas só falta um jogo e a claque já está completa.
Nasıl sadece kadınlarla bir oyun yapabilirsiniz?
Como é possível fazer uma peça só com mulheres?
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24