Sadece bir tane translate Portuguese
1,889 parallel translation
Benden sadece bir tane var.
Sou só dois de mim.
Sadece bir tane.
Apenas uma.
Sadece bir tane seçeceğim.
Escolhe só uma.
Cumartesi günleri sadece bir tane güvenlik görevlisi var ve o da eski bir trafik polisi, tamam mı?
Só há um segurança aos Sábados e é um ex-polícia de trânsito. Percebes?
Ben, hastanede sadece bir tane 235 numaralı oda var.
Só existe um 235 no hospital.
Sadece bir tane mi?
Só um? Oh...
İki haftam var ve sadece bir yumurtam var. Sadece bir tane!
Eu tenho duas semanas, e só um ovo a esquerda.
- Sadece bir tane.
Só uma.
Sadece bir tane.
só uma.
Tamam, tamam sadece bir tane daha.
Certo. Só mais um! Isso, espera, calma!
Sadece bir tane.
Apenas um.
Ve geriye sadece bir tane kaldı.
E, agora, apenas resta um.
Sadece bir tane kötü bir şey yaparsam kötü yere mi gidiyorum?
Se fizer só uma coisa má, vou para o lugar mau?
- Kırmızı çok güzel. - Sadece bir tane.
- O vermelho é giro.
Sadece bir tane kaldı.
Só falta mais um.
Yapma. Sadece bir tane.
Vá lá, é só um.
Tamam, sadece bir tane satın gitmek.
Não precisa preocupar-se... É só comprar outro.
Sadece bir tane alayım.
Só um pedaço.
Sadece bir tane kalmış.
Só resta uma.
Vahşi bir cinayet. Sadece bir tane.
Um homicídio brutal.
Sadece bir tane örenek ver.
Dá-me um exemplo. Apenas um.
- Sadece bir tane.
- Um. - Dois.
Sadece bir tane kan numunesi olduğunu söylemiştin.
Havia apenas uma amostra, foi o que tu disseste.
Parçacık. Sadece bir tane.
Partícula.
Tamam, benim sadece bir tane var :
Só tenho uma condição :
- Hayır sadece bir tane.
- Não, apenas uma.
Sadece bir tane var, zorunludur.
E apenas uma que é regularmente aplicada.
O bölgede sadece bir tane planör var.
- Há um ultraleve na área.
Sadece bir tane kadın ismi var : Rosa. O da herhalde teyze.
Só um nome de mulher, uma tal Rosa, que tudo indica ser uma tia, e nada mais...
Sadece bir tane Sequoia vardı.
Só havia um Sequóia.
Bence sadece bir tane için vaktimiz var.
Acho que só teremos tempo para uma.
Sadece bir tane hayatınız var.
Só se vive uma vez.
Sadece bir tane, dünyayı kurtarmak.
Apenas uma. Quero salvar o mundo.
5 Eylül 1976'da sadece bir tane ziyaret görünüyor.
Houve apenas uma visita em 5 de outubro de 1976.
Sadece bir tane.
Só um.
Sadece bir tane fotoğraf görüyorum.
Só vejo uma fotografia.
Diğer annem, tüm hayatım boyunca sadece bir tane not bırakmıştı.
A minha outra mãe só me deixou um bilhete uma vez na minha vida.
Evet sadece bir tane kırmızı-mavi görüntü var.
Não. Só há um Borrão Vermelho e Azul.
Sadece bir tane mi?
Só uma?
- Görebildiğim sadece bir tane, - Ama sonuca odaklı.
Só vejo um, mas tem os olhos no prémio.
Sadece bir tane koruma var. Evet, eminim.
Estás bem?
- Tek, sadece bir tane.
- Uma.
- Sadece bir tane.
Apenas uma.
Ben sadece silahlı bir tane Geri zekalı var sanıyordum.
Tipos? Pensei que fosse só um. Quem são?
Sadece bir iki tane. Bu aralarındaki en kötüsüydü.
Ele era o mais grave.
Sadece bir tane, lütfen.
É só uma.
Sorun olmadı sadece bir kaç tane hata verdi.
Não há problema, tinha apenas uns erros.
Saç, saç tarzı sadece başka bir tane dahaydı.
O estilo de cabelo, era apenas mais uma coisa.
Ben de bir tane arkadaşımı getirebildim sadece Quagmire ile ben vardım ben de dedim ki "Madem diğer arkadaşımız yok onun yerine Kool Aid yapalım."
O Joe não pôde vir! Por isso apenas cá tive um amigo meu, e era apenas eu e o Quagmire, e eu disse que podíamos fazer refresco em vez do outro amigo!
Doğru, o sadece bir bilgisayar ve elektronik teknisyeni cesur bir tane kabul, ama Bilgisayar değil.
É verdade, ele é só um técnico de computadores e electrónica... um técnico bravo, mas não é ele o Intersect.
Sadece bir tane.
- Preciso de uma cerveja. Só uma.
sadece bir tane mi 18
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169