English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Sen de beni

Sen de beni translate Portuguese

3,934 parallel translation
Sen de beni öptün.
Tu beijaste-me.
Tıpkı birilerinin sana yaptığı gibi sen de beni ezmeye çalışıyorsun.
Estás a tentar quebrar-me da maneira que te quebraram.
Pekâlâ, şimdi ben ateş edeceğim, sen de beni koruyacaksın.
Agora vou ser o tipo que atira e tu cobres-me.
Yani, Oliver, o beni aldatti kalbimi kirdi, Sarah'i ölüme götürdü ve sen de beni onunla görmektense muhtemelen asit içmeyi tercih edersin.
Quer dizer, Oliver, traíu-me, acabou comigo, provocou a morte da Sara e provavelmente preferias beber ácido do que ver-me novamente com ele.
Seni seviyorum, tamam mı? Sen de beni seviyorsun.
Eu amo-te, está bem?
- Sen de beni kilitledin.
E resolveste prender-me?
Ve sen de beni Amerikaya götürüceksin?
E leva-me consigo para a América?
Sen de beni Louis'e vererek beni cezalandıracak mısın?
Vais castigar-me ao dar-me ao Louis?
Ve sen de beni tanıyormuşsun gibi bineceksin!
- Entre como se me conhecesse.
Bundan sonra yakında olduğun zaman bileceğim aynı keza sen de beni bileceksin.
A partir de agora, saberei quando estás próxima... e também tu saberás.
Sen de beni uyarmak için geldin.
E a Emily veio avisar-me.
Sunuma başlayacağım. Sen de beni yalnız bırakmayacaksın.
Vou começar, e não me vai deixar pendurada.
Sen de beni tanıyorsun.
Ou conhecia.
- Ve sen de beni dava etmezsin.
E tu não me processas.
Sen de beni reddettin.
Tu também me rejeitaste.
Beni sakın suçlama, sen ancak kendini suçlayabilirsin!
Então não me acuse de algo que só você tem culpa.
Ama sen beni göremiyordun, hepsi o.
Só não tens sido capaz de me ver.
Sen beni kollarken nasıl edebilirim ki?
Bem, contigo a tomar conta de mim, como posso?
Beni öldürürsen sen de ölürsün.
Mata-me e vais estar a matar-te.
Hayır. Nasıl biri sandın sen beni?
Que tipo de pessoa é que achas que eu sou?
Ben ölmüşüm de sen hâlâ beni koruma peşindesin.
Estou morta e tu continuas ainda superprotector.
İnsanları kontrol etmeyi sevdiğini biliyorum ama beni sen kontrol etmiyorsun.
Eu sei que gostas de controlar as coisas, mas não me controlas a mim!
Şimdi de sen beni anla biraz. Teşekkürler, Tanrım.
Agora'percebes-me'tu.
Beni buraya seni öldürmem için sen gönderdin.
Mandaste-me de volta para te matar.
Sen de Bullitt'teki Steve McQueen gibi geliverdin,.. ... ben de "Götür beni!" diye bağırdım.
- E quando tu chegaste como o Steve McQueen em Bullitt e eu, "tira-me daqui".
O adam her şeyimi aldı benden. Hiçbir şey... Sen dahil, hiç kimse beni yaptıklarından dolayı Grayson'a ödetmekten alıkoyamayacak.
Nada, nem tu, nem ninguém, me impedirá de fazer o Grayson pagar pelo que fez.
Hiçbir şey... Sen dahil, hiç kimse beni yaptıklarından dolayı Grayson'a ödetmekten alıkoyamayacak.
Nada, nem tu, nem ninguém, me impedirá de fazer o Grayson pagar pelo que fez.
Zorladın beni. Yemeği geri göndermek istemiyordum ama sen zorla yaptırmaya çalıştın.
Estavas a pressionar-me, era óbvio que eu não queria enviar a comida de volta, e tentaste obrigar-me a isso.
Jerry, sen terasta beni bekle ben de çocukları öldürüp şarap getireyim. Doğru ya, şarap bitti.
Entao, Jerry, por que voce nao espere por mim la fora no terraco, enquanto eu pego um pouco de vinho e sufoco as criancas.
Cyrus'un lambasını kimin çaldığını bulalım, Sen Cyrus'la birlikte olmaya bir adım daha yaklaş, ve sonra gidip düğümü teslim edelim ve... Beni Tırtıl'la başbaşa bırak.
Descobriremos quem roubou a lâmpada do Cyrus, ficaremos mais perto de vos juntar, e depois devolveremos isto e... ficarei quite com a Lagarta.
"Tabii ki olmaz, sen beni vuruşlar arasında öpersin ben de seni taşakların arasından öperim."
"Como é claro, tu podes-me beijar nos" strikes " e eu beijo-te entre as bolas".
Sen beni işyerimde ziyaret ediyorsun diye, ben de buraya gelip...
Calculei que se me visitas no trabalho,
Bir de, anladığım kadarıyla, bizzat sen, beni uygun bir şekilde değerlendirmene engel oluşturacak zihinsel yetersizliğini gizlemişsin.
E, como eu entendo, a senhora escondeu uma incapacidade mental que impediu a minha supervisão adequada.
Ve sen beni izlerken, diğer herkes de seni izliyordu öyle değil mi?
Enquanto olhavas para mim, todos olhavam para ti, não era?
Beni sen davet ettin. Kocan burada değil. İki şişe şarap içildi.
Convidaste-me a vir cá, o teu marido não está, duas garrafas de vinho para ver uma cena que até uma criança entenderia.
Biri penceremizden içeri taş attı ve sen beni burada bırakıp gidiyorun öyle mi?
Vais deixar-me aqui, depois de nos atirarem uma pedra pela janela?
Sen beni normalde de yenersin.
À melhor de três. É óbvio que ganhas.
Ben de. Babacığım sen tıraş olsan da yüzün hep kaşındırıyor beni.
Mesmo quando te barbeias, papá, a tua cara pica.
Sen bir de beni evde gör, kırılmadık şey kalmıyor.
Devias ver-me em casa. Sou como um touro numa loja de porcelana.
Ailem beni kurtarmak için geliyor. Sen de bizimle gelebilirsin.
A minha família vem salvar-me, e podias vir connosco.
Çünkü beni eve sen getireceksin.
Porque hás-de vir buscar-me.
Sen de gördün ki her ne koşulda olursa olsun beni öldürmeye çalışan El Zuhari'ydi.
Percebeu que, se calhar foi o Al-Zuhari que tentou matar-me?
Sen beni bırakmazsan ben de seni asla bırakmam.
Eu nunca te esquecerei se nunca te esqueceres de mim.
Madem konuşmayı sevmiyorsun ben ne olduğunu tahmin edeyim, sen de yanlışsam beni düzelt.
Como não te apetece falar, que tal eu adivinhar o que se passou... e, se estiver errado, podes discordar?
İkimiz de beni bu davaya verenin kim olduğunu biliyoruz ve bu sen değilsin.
Ambos sabemos quem que destacou para este caso. E não foste tu.
Sen de beni özledin mi?
E tu?
Sen beni görmüyorken bile
Mesmo quando vias onde eu estava, eu estava a tratar de ti.
Arabayı sen kiralayacaksın gidip oğlum için bebek koltuğu alacaksın sonra da ta buraya kadar dönüp beni alacaksın.
Vai alugar o carro, vai comprar uma cadeira de bebé para o meu filho e depois volta aqui para me apanhar?
Madem beni istemediğim bir şeyi giymeye mecbur bıraktın sen de istemediğin bir şeyi giyeceksin.
Uma vez que tenho de usar uma coisa que não quero também tens de usar algo que não queiras.
Ama sen ona işi verdin, beni koruması için!
Mas deu-lhe o trabalho de proteger-me.
Sen gâyet iyi biliyorsun. Beni hayal kırıklığına uğratanları yaptıklarının yanlış olduğunu ve bu uğurda acı çektiklerini gördüğüm zaman onları affedebiliyorum.
Afinal... sabes que sou capaz de perdoar aqueles que me desiludem... assim que assumam os seus erros... e paguem as consequências.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]