Za translate Portuguese
81,162 parallel translation
- Tanıştığımıza memnun oldum Jemma.
É um prazer conhecê-la, Jemma.
Katılmanıza sevindim ; çünkü aynı zamanda bu bir emirdir.
Ainda bem que concordam, porque também é uma ordem.
Bu neden bizim programlamamıza karşı çıktığını açıklar.
Explica porque é que ela está a agir contra a nossa programação.
Bugün bile yardımcım, ofisimde saldırıya uğradı. Bu yüzden S.H.I.E.L.D. ajanlarının davet edilmeden evime gelmesi konusundaki endişemi anlayacağınıza eminim, özellikle de bana zarar vermek istiyorlarsa.
Ainda hoje um funcionário foi atacado no meu escritório... por isso é que tenho a certeza que compreendem a minha cautela quando agentes da S.H.I.E.L.D. aparecem sem serem convidados na minha propriedade especialmente, se me querem fazer mal.
Saklayacak bir şeyiniz yoksa, etrafa hızlıca bir göz atmamıza izin vereceğinize eminim.
- Bem... se não tem nada a esconder, tenho a certeza que não se importará que demos uma vista d'olhos por aí.
Korumanıza ihtiyacımız olduğunu mu düşünüyorsunuz?
O quê? Acha que precisamos de si para nos proteger?
Hafıza izleri.
Vestígios de memória.
Korumanıza ihtiyacım olduğunu söyledim.
Disse que precisava da sua protecção.
- Bir anı. Değiştirilmiş bir hafıza ama üzerinde çalışacak çok bir şey yoktu.
Bem, uma memória alterada, mas havia o suficiente para eu poder trabalhar com ela.
Korumanıza ihtiyacım olduğunu söylemiştim.
Disse que precisaria da sua protecção.
Ağabeylerin sert adamlar olup, davamıza katıldılar.
Os teus irmãos amadureceram. - Juntaram-se à causa...
Bu beyler sizi odalarınıza götürecek.
Estes cavalheiros vão levar-te ao teu quarto.
İkinizin de kıl payı kurtulmanıza.
Apesar da difícil fuga de ambos.
Nainsanları ve onları başımıza bela eden şeyi yok etmek istediğinizi söylemiştin.
- Disse que queria destruir os não-humanos e a "coisa" que os trouxe até nós.
Direktör Mace, evrak çantanıza veda edin, çünkü... Artık zırhınızın kemerinde serum için enjektör cihazı var.
Director Mace, diga adeus à sua pasta, porque... agora tem um dispositivo de administração do soro no cinto do seu fato.
Ve Daisy'nin Ivanov'la olan dövüşünden gelen patlama sesini o bizim yanımıza gelmeden çok önce duyduk.
E nós ouvimos a explosão da batalha da Daisy com o Ivanov muito antes dela se encontrar connosco.
Burayı başımıza yıkmaya mı çalışıyorlar?
Eles querem fazer desabar o tecto em cima de nós?
Kan kaybından ölmeden önce seni taramamıza izin ver.
Deixa-nos fazer o teu "download" antes que sangres até à morte.
Kan dolaşımımıza karışıp beyinlerimize sahte anılar yerleştiriyor.
Implanta falsas memórias nos nossos cérebros.
- Çıkmamıza yardım edebilir.
- Pois... apenas um pormenor
Arkadaşlarımızı bulup kaçmamıza yardım edeceksin.
Irá ajudar-nos a encontrar os nossos amigos e fugir.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Prazer em conhecer-vos.
Tanıştığımıza sevindim Hope.
É... adorável conhecer-te, Hope.
Sanırım savaşmamıza yardım etmek için geldiler.
Acho que estão aqui para nos ajudar a lutar.
Herkes güvende olunca Fitz'i çıkaracak bir yol bulacağımıza söz veriyorum tamam mı?
Prometo... iremos descobrir uma forma de tirar o Fitz daqui assim que todos estiverem em segurança, está bem?
Simmons, Madam Hydra'dan temelli kurtulmamıza yardım edebilecek bir istihbarat getirdi.
A Simmons acabou de regressar com algumas informações que podem ajudar-nos a derrotar a Madame HYDRA para sempre.
Kendi dünyamıza dönüyoruz.
Vamos regressar ao nosso mundo.
Küçük kukla sonunda kendini gerçek bir kıza dönüştürebildi mi dersin?
A bonequinha finalmente transformou-se numa rapariga de verdade?
Ona ne yapacağımıza karar verene kadar orada kalacak.
Permanecerá lá dentro até decidirmos aquilo que queremos fazer com ela.
O kitap dünyalar kurmamıza yardım eder.
Esse livro ajuda a construir mundos.
Bakın, hâlâ çözmeniz gereken şeyler olduğunu biliyorum. Ama şu anda ortak çalışmanıza ihtiyacım var tamam mı?
Ouçam, sei que vocês os dois ainda têm muito para resolver, mas... agora preciso que trabalhem juntos, está bem?
Hiç değilse uyumanıza yardımcı olacak bir şey vereyim.
Deixe-me receitar-lhe algo para o ajudar a dormir.
Gerçek Tanrı bizi Dünya'da kendi başımıza bıraktı.
O verdadeiro Deus deixou-nos na Terra entregues a nós mesmos.
Ağzımıza sıçacaklarını öğrendik.
Descobrimos que estamos tramadas.
Bütün bunlar bu düşünce yapısı yüzünden başımıza geldi zaten.
É daqui que vem isto tudo.
Güzel. Offred sorularımıza güzelce cevap verirsen bu görüşme acısız olur.
Offred, se fizer o seu melhor a responder às perguntas, tudo isto será indolor.
Kaçıp bir aile kuracağımıza söz vermiştin.
Prometeste-me que fugiríamos e seríamos uma família!
Yine de yalnızca biriniz aramıza katılmaya lâyık olduğunu kanıtlayacak.
No entanto, só um de vocês irá poder juntar-se a nós.
Abby'nin dün yatağımıza girmesi beni endişelendiriyor.
Preocupa-me a Abby ter-se ido deitar connosco.
- Hafıza oyunları...
- Gostas de jogos...
Bunu yaptığımıza inanamıyorum.
Nem acredito que fizemos isto.
Şimdi de kızımıza aptal diyormuşsunuz gibi geliyor. Bize de öyle.
Agora parece que está a chamar burra à nossa filha e a nós.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Prazer em conhecer-te.
Nihayet tanıştığımıza çok memnun oldum.
É um prazer, finalmente, conhecê-la.
Velocity stoklarına darbe indirmekle uğraşmamıza gerek kalmadı yani.
O que significa que já não temos de desvalorizar as ações da Velocity.
Şansımıza sadece güzel değilmiş, iyi de kayıt tutuyormuş.
Felizmente para nós, ela não é apenas bonita. É ótima a guardar registos.
Gün ortasında iş yerime gelmen yakalanmamıza neden olabilir.
E aparecer no meu prédio a meio do dia vai fazer com que sejamos apanhados.
Çünkü bana kalırsa, avukat olup olmamanız cevabınıza bağlı.
Pelo que me diz respeito, a sua resposta vai determinar se se vai tornar advogado, ou não.
Ben sadece... bütün bunların aramıza girmesini istemiyorum.
Mas não quero que isto se meta entre nós.
Konuşmamıza bir dakika izin verir misin?
Dás-nos um instante para conversar?
Dualarımıza cevap verdi.
Ele respondeu às nossas orações.
zayıf 118
zaten 253
zafer 157
zamanla 88
zarif 47
zaman geçiyor 44
zavallı 389
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaten 253
zafer 157
zamanla 88
zarif 47
zaman geçiyor 44
zavallı 389
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17