Çok şey translate Portuguese
38,057 parallel translation
Son altı haftada o kadar çok şey oldu ki sanki seni hiç göremedim, hiç konuşamadım.
Aconteceu muito nestas seis semanas... Não te tenho visto nem falado contigo.
Chuck, çok şey istiyorum, biliyorum ama güvendiğim fazla kişi yok.
Uma está na prisão por algo que não fez e a outra és tu.
Burada hayatta kalacaksa öğrenmesi gereken çok şey var.
Se ele quer sobreviver aqui, vai ter muito que aprender.
Doktor Reifler, sizin hakkınızda çok şey bilmiyorum ama nedense güçlü bir dejavu hissi yaşıyorum.
Dr. Reifler, não sei quanto a ti, mas estou a experimentar uma tremenda sensação de déjà vu.
Oraya çok düşkündü ve ben gitmeden önce onunla ilgili mümkün olduğunca çok şey öğrenmek ve görmek istiyorum.
Ela gostava tanto e gostava de aprender e ver o máximo dela antes de partir.
Söylemek istediğin çok şey var biliyorum ama şu anda ihtiyacın olan oksijenini idareli kullanmak ve ağlamak buna yardımcı olmaz.
Sei que tens muito a dizer, mas ela precisa de poupar oxigénio, - e chorar não ajuda.
Şu an pek çok şey olabilirim ama sakin değilim.
Estou muitas coisas agora. Mas calma não é uma delas.
Mesih'in lütfu hakkında söyleyebileceğim o kadar çok şey var ki.
As coisas que poderiam dizer-te sobre o dom de Cristo.
Kaybedecekleri çok şey var.
Eles têm muito a perder.
Kuru duvar ıslanmış. Islak kuru duvar istemezsin. Çünkü kuru duvar ıslanınca daha çok şey olur...
Bem, o gesso seco molhou-se, e não queres gesso seco molhado porque quando o gesso seco fica molhado é muito mais...
Burayı yuva bellemiş hayvanlar hakkında keşfetmemiz gereken çok şey var.
Temos muito a aprender sobre os animais que vivem aqui...
Öğrenecekleri çok şey var.
E têm muito que aprender.
Hayır. Yapacak daha çok şey var.
Não, há mais a fazer.
Annem senin hakkında çok şey anlattı.
A minha mãe contou-me muitas coisas sobre ti.
Hakkında çok şey duydum.
Ouvi falar muito de ti.
Biz, yani Roma onlara çok şey borçluyuz.
Nós, Roma, temos uma dívida enorme para com eles.
Konuşmamız gereken çok şey var.
Temos muito que falar.
Gurur duyulacak çok şey var.
Temos muito do que se orgulhar.
Bana neler yaşadığını anlatamıyorsun ama adada çok şey söylüyorlar.
Sei que não me podes dizer o que se está a passar mas há muitos rumores.
Çok şey değişti.
Muitas coisas mudaram.
Öğrenmem gereken daha çok şey var.
Tenho de descobrir mais coisas.
Çok şey görmüş olmalısınız.
Devem ter visto muita coisa.
Luke'un başına bir şey gelirse çok üzücü olur. Ya da Yvette'in... Oğlunu gömdükten bir süre sonra tabii.
Seria uma tragédia se algo acontecesse ao Luke ou à Yvette, algum tempo depois de sepultarem o vosso filho.
Madem her şey çok açık, niye soruşturuyorsun?
Sabes bem que o Jason não é um assassino. Não posso ignorar uma confissão.
Her şey çok masumhaneydi.
Foi muito inocente.
Ya da çok, çok daha aptalca bir şey mi?
Ou algo muito, muito mais estupido?
Film yapmak hayatta en çok istediğim şey.
Fazer filmes é tudo o que sempre quis.
Sağlık için çok zararlı bir şey, ama şükür ki, planım onu yemek değil.
É terrível para o corpo, mas, graças a Deus, não tenciono comê-lo.
Aslında çok güzel bir şey.
Na verdade, é encantador.
Bu çok önemli bir şey.
É um grande feito.
Bugün, zirveden çok değerli bir şey çalmak için burada toplandınız.
Percebi. Na verdade... espera um segundo, tenho uma ideia.
Lütfen hiçbir şey söyleme, zaten çok kötü hissediyorum.
Por favor, não digas nada, eu sinto-me horrível.
- Yeni tanıştık, ve sana çok özel bir şey söylemek istiyorum.
- Acabei de te conhecer, por isso quero dizer-te algo muito privado.
O zavallı kız için yaptığın şey çok güzeldi.
Foi maravilhoso o que fez por aquela pobre rapariga.
Her şey çok normal olurdu.
Tudo poderia ser tão normal.
Kaplanları hiçbir şey bir gergedan ölüsü kadar çok çekmez.
Nada atrai mais os tigres que uma carcaça de rinoceronte.
Bu kadar çok korktuğunuz şey nedir?
Do que é que tens tanto medo?
Hulk birçok yönden çok güçlü ama en güçlü olduğu şey kendini kontrol etmek.
O Hulk é poderoso em muitas formas, mas a sua maior habilidade é o auto controle.
Senatörlerin hayattan çok sevdiği şey nedir?
O que amam, os senadores, mais do que a própria vida?
Bence en çok acı veren şey, senin ne kadar hârika bir lider, öğretmen, arkadaş ve ortak olduğunu ve kendine ne kadar zarar verebileceğini bilmek.
Acho que o que dói mais é saber o maravilhoso líder, professor, amigo e parceiro que podes ser, mas também saber o quanto és auto-destrutivo.
Size çok tuhaf bir şey göstereceğim.
Tenho que mostrar algo muito estranho.
Burada olma nedenim sizden çok zor bir şey istemek.
A razão pela qual estou aqui é pedir-vos um favor difícil.
En güzel iç çamaşırlarını Victoria's Secret yapıyor Çok doğal bir şekilde bu iki şey yeryüzündeki en büyük şovu oluşturmak için bir araya geliyor
Victoria's Secret faz a melhor lingerie, então é natural que se unam para o maior desfile da Terra.
Şimdi bunu tecrübe etmek olağanüstü bir şey Beraber olmak çok heyecan verici O benim en yakın arkadaşım
Sonhamos participar no desfile desde crianças, e agora é incrível poder experienciar tudo isso, e ficarmos excitadas uma pela outra.
O pistte yürürken sen de bu inanılmaz diyorsun adeta Yürümeden önce çok gergin olurum hiçbir şey hakkında düşünemem
Adriana desfila de uma maneira única, e leva todos ao delírio. Quando ela pisa na passarela... É incrível.
Kulisteyken bana kanatlarımı getirdikleri zaman aklımdan geçen tek şey en iyi halime ulaşabilmek için çok sıkı çalıştığım oldu Eminim dışarıda benim yerime geçmek isteyen binlerce kişi var ama onlara izin vermeyeceğim
Quando estou nos bastidores, e colocam as asas em mim, passa pela minha cabeça o quanto trabalhei no duro para ser a minha melhor versão possível. Sei que há milhares de meninas que podiam tomar o meu lugar, mas não vou deixar que aconteça, porque eu quero mais e mais.
Ama şimdi, bilemiyorum. Sanırım çok fazla şey gördüm.
Mas agora não sei, acho que vi demasiado do mundo.
Her sey çok hizli oluyor.
Isto está tudo a acontecer muito depressa .
Uçakta kendin hakkinda ögrenecegin tek sey... balli fistigi tuzlu fistiktan çok sevdigin olacaktir.
A única coisa que aprendes sobre ti num avião é que gostas mais de amendoins torrados com mel do que com sal .
Sana çok önemli bir sey söylemeye geldim.
Vim dizer - lhe algo muito importante .
Şimdilik çok az şey.
Muito pouco, por enquanto.
çok şey mi istiyorum 23
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
seyret 126
çok şey öğrendim 19
çok şey biliyorsun 17
şeytani 22
seymour 151
şeyi 45
şeyler 33
şeytan 474
seyahat 26
seyret 126
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22