Şey evet translate Portuguese
11,297 parallel translation
Yani, şey evet...
Quero dizer... sim, mas, não é...
Şey evet.
Bem, sim.
Evet Vega, bu konuyla ilgili sana bir şey göstermem gerek.
Pois, Vega, quanto a isso... tenho de lhe mostrar algo.
- Çöktü evet. Ulus devlet dediğimiz şey artık eskide kaldı.
A ideia de um Estado Nação é coisa do passado.
Evet ama garip bir şey var.
Sim, mas as coisas ficaram estranhas.
Evet annen bu gece bayağı şey içti.
Sim. A mamã bebeu bastante sumo esta noite.
Evet, rahat. Harika bir şey bence.
Fantástica.
Yan etkileri vardı evet. Ama o zaman onlar hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Sim, havia efeitos secundários, mas, na altura, não sabia nada sobre eles.
Evet ama taramalara bakarsak işe yarar bir şey bulabilir miyim bilmiyorum.
A julgar pelos exames, - não há certeza nenhuma. - Eu sei.
Bak, aslında Çavuş benimle konuştu ve evet, ona bilgi vermem karşılığında bana para teklif etti ama böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorsun, değil mi?
Olha, A verdade é que o sargento falou comigo, E, sim, ele me ofereceu dinheiro a dar-lhe informações,
Evet. Kendi karın, senin cinayetini kurguladığında konuşacak çok şey oluyor.
Sim, tens muito para desabafar quando a tua própria esposa trama o teu assassínio.
Evet, şey, duyduğuma göre sisteme isimlerin eklenmesi için... konuşulacak kişi senmişsin.
Ouvi dizer que é a pessoa com quem devemos falar sobre colocar nomes no sistema.
Evet, ne zaman Filedelfiya Flyers kazansa, skor yapıpı kazansalar, tamamdır bu beni iyi bir havaya sokar ve burada yaptığım şey daha iyi olur.
Sim, mas quando o Flyers vencer, quando marcar e vencer, isso deixa-me de muito bom humor, e isso faz com que o que faço ali seja muito melhor.
Her şey yolunda mı? Evet.
- Está tudo bem?
- Evet biliyorum ama o hiçbir şey bilmiyor Lara.
Eu sei que sim, mas ele não sabia, Lara.
Evet, şey...
Sim, e...
"Evet, şey..." Doğaçlamanın ilk kuralı bu değil mi?
- "Sim, e..." É a primeira regra da improvisação.
- Evet, şey...
Sim, e...
Evet, şey, bu sabaha kadar bana gelmediler.
Pois, só a recebi esta manhã.
- Evet, ben başka bir şey daha biliyorum.
- Sim, e sei outra coisa.
Evet, birlikte çalışırsak yapamayacağımız bir şey yok.
Sim, se trabalharmos juntos não há nada que não possamos fazer.
Evet, başka bir şey öğrenmek ister misin?
- Queres saber mais uma coisa?
Evet ama belki annem Ginny olsaydı her şey daha az karışık olurdu.
Bem, talvez fosse tudo menos complicado se a Ginny fosse a minha mãe.
Evet, şey... burada yakışıklı çocuklar var.
Bem, há uns tipos jeitosos por aqui.
Evet, çok iğrenç bir şey.
É. É nojento!
Evet. Onun için önemini göstermek adına bir şey yapmak istediğini söyledi.
Disse que quer fazer algo para mostrar como és importante.
- Bir şey gördün mü? - Evet.
Sim.
- Evet, şans böyle bir şey işte.
Vieste a voar.
Evet. Şey...
Sim.
- Evet, büyütülecek bir şey değil.
Uma ova que não é.
Evet, şey, aramızdaki ilişki pek yürümedi. Bu yüzden kurum içi ilişkilerle ilgilenmiyorum. Ama sorduğun için teşekkür ederim.
É, bem... não funcionou muito bem entre nós, então não tenho vontade de sair com pessoal do Quartel, mas obrigada pelo convite.
Evet, şey... Sonra görüşürüz Jerry.
Bem, vejo-te por ai, Jerry.
- Evet, burada bir şey daha var.
- Pois... há aqui mais alguma coisa.
Evet Baxter, bir şey söyle.
Sim, Baxter, diz alguma coisa.
Evet, ne dediğini duyduk ama haberi olmazsa bir şey olmaz.
Nós ouvimos o que ele disse, mas olhos não vêem, coração que não sente.
- Evet. - Neden böyle bir şey beni üzsün ki?
Porque ficaria perturbada?
- Evet, son bir şey söyleyeceğim.
- Sim, uma questão final.
Tam içimden diyorum ki "Evet, buradan çıkacağım", sonra birden ortaya bir şey çıkıyor ve beni içeride tutmak için ellerinden geleni ardlarına koymadıklarını görüyorum.
- CADEIA Quando penso que tenho hipóteses de sair, aparecem coisas e vejo que estão a fazer tudo para me manter aqui.
Evet, içkiye ihtiyacım var ya da başka bir şey, ya da Valium... ya da quaalude, ya da bir karton sigara...
Sim. Preciso de uma bebida, ou um valium, ou um quaalude, ou um pacote inteiro.
- Evet, şey...
- Sim, o...
- Evet. Bende de o ayarda bir şey var.
- Bem, acho que posso igualar isso.
Evet, şey...
Um aperitivo? Ou...? Sim.
Evet. Çok tuhaf bir şey duydum.
Sim, ouvi uma cena muito estranha...
Evet Bob, akşamın büyük sorusu bölgeyi bu hâle getiren bir kasırga mıydı yoksa başka bir şey miydi?
Sim, Bob, a grande questão é... foi um tornado que passou por esta área ou não foi...
Evet ama bir şeyim yok ve bilmelisin ki senden bir şey istemiyorum.
Sim, mas... Eu estou bem, já devias saber que... Nao espero nada de ti.
Evet ya da onun gibi bir şey.
Sim, ou algo do tipo.
- Evet, öyle. Bir şey yapmam lazımdı.
- Tinha de fazer qualquer coisa.
Evet anne, bitti her şey.
Sim, mãe, está despachado.
- Evet, şey...
Sim...
Evet, biz vahşi yaşama karşı Amerikan erkeklerini temsil ediyoruz gibi bir şey.
Sim, e somos a modos que a versão americana - de Sobrevivência.
- Evet, tek yaptığı şey bu.
- É só o que ele faz.
evet 202090
evet doğru 355
evet canım 124
evet biliyorum 304
evet var 222
evet öyle 811
evet benim 134
evet sen 71
evet dedi 25
evet ya 191
evet doğru 355
evet canım 124
evet biliyorum 304
evet var 222
evet öyle 811
evet benim 134
evet sen 71
evet dedi 25
evet ya 191
evet dedim 36
evet efendim 4215
evet de 83
evet mi hayır mı 99
evet elbette 66
evet mi 290
evet tabii 90
evet bu o 18
evet iyiyim 87
evet anne 162
evet efendim 4215
evet de 83
evet mi hayır mı 99
evet elbette 66
evet mi 290
evet tabii 90
evet bu o 18
evet iyiyim 87
evet anne 162
evet dostum 66
evet bayan 183
evet ama 345
evet burada 46
evet bu 43
evet ya da hayır 65
evet o 181
evet kaptan 91
evet hanımefendi 169
evet doktor 98
evet bayan 183
evet ama 345
evet burada 46
evet bu 43
evet ya da hayır 65
evet o 181
evet kaptan 91
evet hanımefendi 169
evet doktor 98