English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ F ] / For your time

For your time traducir turco

7,252 traducción paralela
Mr and Mrs Goodman, thank you for your time.
Bay ve Bayan Goodman, zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Thank you for your time. No.
- Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Thank you for your time.
Zaman ayırdığın için teşekkür ederim.
I can pay you for your time.
Vaktin için para ödeyebilirim.
- Thank you for your time, detective.
- Vakit ayırdığınız için sağ olun, dedektif.
Thank you for your time.
Zamanınız için teşekkürler.
You'll be compensated for your time and trouble.
Sen zaman ve sorun için telafi edeceğiz.
I never asked you but I'd wager it's important for your time here
Sana daha önce sormadım lakin bahse girerim sarayda geçirdiğin vakit önemlidir.
Vanessa, thank you so much for your time.
Vanessa, zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.
Yeah, she thinks that your suspiciously constant positivity and encouragement is what clouded her judgment to do her TV show, and, um, she also blames you for that time she broke her nose, "Run Joey Run" and Boko Haram.
Evet, şüphe verici, daimi optimist hallerinin televizyon dizisiyle ilgili yargısını bulandırdığını düşünüyor ve burnunu kırdığı zaman Run Joey Run ve Boko Haram için de seni suçluyor.
Yeah. Imagine you're 8 seeing your mom here for the first time.
Sekiz yasinda oldugunu ve anneni burada ilk kez gordugunu hayal et o zaman.
If your girlfriend logged that distress call, she's gonna be living it down for a long time.
İmdat çağrısını kayıtlara kız arkadaşın sokmuşsa bunu unutturması zaman alacak.
Well, and now that you're over Lemon, maybe it's time for you to find some happiness of your own.
Artık Lemon'u unuttuğuna göre belki senin de mutluluğu bulma vaktin gelmiştir.
But I'd be remiss if I didn't remind you that, without me, you're going to have a very difficult time retaining the most skilled Belters for your project.
Ancak size şunu hatırlatmış olmasaydım ihmalcilik etmiş olurdum ; ben olmadan projeniz için en yetenekli Kuşaklıları elinizde tutmak sizin için epey zor olacak.
Anyway, honey, your father and I have talked it over, and we have decided that it's time for you to know the truth.
Her neyse, tatlım, baban ve ben konuştuk ve gerçeği öğrenmenin zamanının geldiğini düşündük.
I remember making the same deliveries for my father's surgery from time to time when I was your age.
- Peki, anne. - Ben de de senin yaşındayken zaman zaman benzer kolileri babamın muayenehanesine taşıdığımı hatırlıyorum.
It's time for your attitude to match your outfits.
Üstündekilerle etrafındakilerin dikkatini çekmenin zamanı.
Thank you for sitting with me here today and for giving us time to consider your offer.
Bugün burada benimle oturduğunuz ve teklifinizi düşünecek vakit verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Time for your phone call.
Telefon vakti geldi.
I've no time for your riddles, witch.
Senin oyunlarına ayıracak zamanım yok, cadı.
I have no time for your soft-hearted sympathies.
Senin yumuşak kalpli sempatilerine ayıracak vaktim yok.
Ah, mother, I've arrived just in time for another of your deaths, and, as much as I appreciate the front-row seat, I'm afraid I'm going to have to postpone the festivities.
Anne, diğer ölümüne tam da zamanında yetiştim. Ne kadar ön koltuk istesem de maalesef ki eğlenceyi ertelemek zorundayım.
I promise that for one of you it'll be well worth your time.
Aranızdan bir kişi için ayırdığı zamana değecek, söz veriyorum.
It's time for your medication.
İlaç vaktin geldi.
It is time for your studies, Your Highness.
Majesteleri, Sigangwon'a gidip çalışma vaktiniz geldi.
There was a time in my life That I would've paid money for your autograph.
İmzalı fotoğrafın için para ödeyeceğim zamanlar vardı.
I don't have time right now for your lazy rhymes, Charlie.
Senin boş işlerine harcayacak zamanım yok Charlie.
This is the last time I'm doing your work for you.
Bu, senin işini son kez yapışımdı.
.. Oliphant were unaccounted for at the time of death, so I shall require an account of your whereabouts.
... Oliphant'ın ölüm saatinde, nerede olduğunuzu bilmem gerekiyor.
This is regrettable, but will be painless and give you time to make peace with your God, and pray for your soul.
Bu üzücü ama acısız olacak ve Tanrı'nla barışmak için kendine zaman ver, ve ruhun için dua et.
No time for your client.
Seninkine vakit kalmadı.
If you have the time, one of the larger grocery stores would allow... More bang for your buck, I believe is the phrase.
Zamanınız varsa, daha büyük marketlerde paranızın karşılığını daha fazla alabilirsiniz.
♪ The man with the plan and the man demands you ♪ ♪ No time for sleep, jump in your Jeep ♪ ♪ And pump up the funky beat a whole week ♪
d The man with the plan and the man demands you d d No time for sleep, jump in your Jeep d d And pump up the funky beat a whole week d d Beeper goes off, yo, smash it then trash it d
Little Jimmy, I was fenced in for a long time with your daddy.
Küçük Jimmy, babanla uzun süre içeride yattık.
We're only asking for your side of the story as a courtesy, so it's time to make a change and stop being a dumbass!
Hikayeyi senin ağzından da dinlemek istiyoruz yani bir değişiklik yap da aptal gibi davranmayı bırak.
Just for one time in your life,
Hayatında sadece bir kez,
Thank you for your time.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Why didn't you report your injury at work? You know, my old man worked there for 20 years, and he got me on part time to pay for this trip we're taking next month.
Babam, 20 sene boyunca orada çalıştı, gelecek ay çıkacağımız gezi için para biriktirebileyim diye de bana yarı zamanlı bir iş ayarladı.
Time for your physical, soldier.
Muayene vakti asker.
It's time for your medication.
İlaç alma vaktiniz geldi.
Molly Woods... it's time for your medication.
Molly Woods ilaç alma vaktiniz geldi.
But this, uh, curious attachment you both have to these kinds of... cases, as well as your obvious resentment for feeling like you have to "Save each other all the time..."
Lakin ikinizin de bu tür davalara olan tuhaf bağlılığınız sürekli birbirinizi kurtarma hissinize bağlılığınızla aynı derece.
Bad news, ethan - - jail time for the rest of your sentence.
Kötü haber, Ethan. Mahkeme bitene kadar hapistesin. Anne!
Thank you for your time.
Zaman ayırdığınız için sağ olun.
I'm trying to run an investigation here, and I don't have time on my docket for your little crush on Carter.
Burada bir soruşturma yürütmeye çalışıyorum ve saçını çekerek sevdiğini belli ettiğin... -... Carter'a ayıracak vaktim yok.
It's a hell of a time for your machine to go on the fritz, Harold.
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold.
It's a hell of a time for your machine to go on the fritz.
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold.
A little help please. It's a hell of a time for your machine to go on the fritz, Harold.
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold.
Oh, so it's okay for you to spend time with your ex-husband, but not me.
Eski kocanla vakit geçirmek senin için sorun olmayabilir ama benim için bir sorun.
Adam, if it wasn't for your gorgeous penmanship, I would have fired you a long time ago.
Adam, eğer mükemmel bir el yazın olmasaydı seni uzun zaman önce kovmuş olurdum.
Your brother was there for me at a time when I needed him.
Kardeşin zor zamanlarımda yanımda oldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]