In that place traducir turco
7,846 traducción paralela
Time had a way of making a different journey in that place.
Zaman orada çok farklı bir yolculuk yaşatıyordu.
But in that place a soul can reach such heights that cannot be reached from even the holiest places.
Lakin, bir ruh, öyle bir yerde en mukaddes yerlerde bile ulaşılamayacak kadar yüksek seviyelere ulaşabilir.
That bathroom in that place with those men... at least I knew what it was, what to expect...
Bu adamların olduğu yerde o banyoda... en azından ne olduğunu, ne olacağını biliyordum...
I mean, for one thing, I'd never need to. That was what the whole fight was about in the first place, right?
Zaten kavga bu yüzden çıkmıştı.
Carolyn believed that you could make it All the way to the presidency with the right team in place, But she didn't think that megan belonged on that team.
Carolyn, başkanlığı doğru bir ekiple kazanacağınıza inanıyordu ama Megan'nın bu ekibe ait olduğuna inanmıyordu.
That's one specific place in a specific moment in time, and it's constantly moving.
Bu belirli bir zamanda, belirli bir mekân demek ve sürekli değişiyor.
All that youth and beauty in one place.
Bütün gençlik ve güzellik tek bir yerde. Seni biliyorum.
Not a modern art preservation place in the world that could keep something this good.
Dünya üzerinde hiçbir sanat eserini bu kadar iyi koruyacak bir yöntem yok.
Okay, boys, there's still a lot of rooms in this place that we haven't checked out.
pekâlâ çocuklar, bu mekanda hâlâ kontrol etmediğimiz bir sürü oda var.
The cops said your dad's being held without bail, they want us on the next flight out, and that Bernard's is the best poutine place in the airport.
Polisler babanın kefaletsiz tutuklandığını ve bizden, bir sonraki uçağa binmemizi istediklerini söylediler. Ve Bernard havaalanındaki en iyi poutine restoranıymış.
If we can find one that connects back to her in any way... a person that she knew, a place where she spent a lot of time...
Maria'yla herhangi bir yönden bağdaştırabileceğimiz bir tane bulabilirsek eğer... Tandığı birisi, bolca vakit geçirdiği bir yer...
Isn't that why you started the company in the first place?
Zaten şirketi kurmanızın sebebi de bu değil miydi?
So before you turn your back on a job that only 47 people have had in the history of this nation, I need to hear why you said yes in the first place.
Ülke tarihinde sadece 47 kişinin yaptığı bir işe sırtını dönmeden önce ilk başta neden evet dediğini bilmeliyim.
Well, I have to make sure that you're putting that thing in the right place since this stupid, horrible job is so important to you.
Madem bu aptal iş senin için bu kadar önemli şu şeyi doğru yerine koyuyor musun diye bakmaya geldim.
I never wanted that job in the first place!
O işi zaten başından istememiştim.
It's been a month, and - - and now it's just weird that I didn't tell him in the first place, so every morning, I leave for work.
Bir ay oldu. En başından söylemediğim için de işler garip bir hâl aldı. Her sabah işe gidiyorum diye çıkıyorum.
I'm saying I'm not giving that girl a set of new breasts that were never her idea in the first place.
Kendi fikri olmadığı halde yeni bir çift göğüs vermek istemiyorum.
" when I agree to stay in a place that the sun never enters.
Eugene Eugene Güneşin asla uğramadığı bir yerde kalmayı ne zaman kabul etsem
That's how you end up in a place like this.
Böyle bir hale bu yüzden geldin.
That's what I've come to believe is the real reason he surrendered in the first place,
Ve, ilk seferde teslim, oluşunun beni isteyişinin gerçek sebebini...
They actually advertise that they get you in and out of the place in 15 minutes. Mm.
15 dakikada işinin bittiğini söyleyip reklam yapıyorlar.
And she knows that I won't stop doing everything I can to make the world a safer place for our kids to grow up in.
O da çocuklarımızın büyüdüğünde güvenli bir dünyada yaşamaları için elimden geleni yaptığımı biliyor.
There's all kinds of conspiracies going around - - that the government was behind the plague in the first place.
O kadar çok komplo teorisi dolaşıyor ki. Salgının arkasında hükümetin olduğunu söyleyenler bile var.
There's not a thing that goes on in this place that you don't know about, which makes you an accessory.
Burada olup bitenlerden zerre kadar haberin yok, bu da seni suç ortağı yapıyor.
You're not gonna enjoy this, believe me, until you start telling me everything that's going on in this place.
Bu hiç hoşuna gitmeyecek ta ki bana burada olan biten her şeyi anlatmaya başlayana dek.
Because I am stuck in this place, thanks to you, so I want to be one 100 % sure that when I do this, I am done with your miserable old ass.
Çünkü ben senin sayende burada tıkılıp kaldım bu yüzden bunu yaptığımda senin o yaşlı sefil kıçınla işimin biteceğinden % 100 emin olmak istiyorum.
No word on how the man's blood was drained, or if this might be related to a series of similar murders that have taken place in the city over the past few weeks.
Adamın kanının nasıl çekildiğine ya da bunun birkaç haftadır devam eden cinayetler zinciriyle bir ilgisi olup olmadığına dair bir açıklama yapılmadı.
On the contrary, when a sinner finds himself in this lowly place, God forbid, he swiftly rekindles his faith, and believes that everything is in His grace and glory.
Bilakis bir günahkar kendini böyle değersiz bir yerde bulduğunda ; Tanrı göstermesin,... inancı hızla yeniden canlanır ve,... her şeyin aslının Tanrı'nın lütfu ve yüceliğinde olduğuna inanır.
This place has seen more soirees than that barn we renovated in Brussels.
Burası Brüksel'de açtığımız bütün kulübelerden daha iyi iş yaptı.
Now, the most logical place to hide the bug would be in this frame, but there's no evidence that it was ever here, so it must be in some other part of the painting.
Cihazın saklanacağı en mantıklı yer çerçevesi olurdu. Ancak önceden burada olduğunu gösteren bir iz yok. Resmin başka bir parçasında olmalı.
That was some really good advice, you know, to sit in a dark place and collect my thoughts.
Tavsiyen çok iyiydi. Karanlık bir yerde oturup düşüncelerimi toparlamam için.
I'm never really situated in the same, like, place so that probably wouldn't really work.
Daha önce böyle bir durumda, böyle bir yerde bulunmadım bu yüzden boşuna uğraşma.
We're sorry to inform you that, after much consideration, we can't offer you a place on the photography course due to the manner in which you left the drama course - back in January, 1989.
Üzülerek bildiriyoruz ki, uzun bir değerlendirmenin ardından 1989 Ocak ayında drama kursunu bırakma tarzınızdan dolayı size fotoğrafçılık kursunda bir yer sunamıyoruz.
So we sign everybody in and everybody out, so just, for insurance reasons, if the place goes up in smoke, that I don't go down with it!
İçeri giren ve çıkan herkesi kaydederiz sigorta gerekçeleri için mekân yanıp kül olursa, onunla batmak istemem!
Okay, well, I don't understand why they make movies that traumatize kids like that in the first place.
Çocuklara travma yaşatacak filmleri neden çekerler anlamıyorum.
So if I understood correctly, um, in order to free my companions from that place where I was trapped, we'll need the magical device.
Eğer doğru anladıysam arkadaşlarımı hapsedildiğim yerden kurtarmak için büyülü alete ihtiyacımız olacak.
The one thing that helped you get through being trapped in that awful place...
O iğrenç yerden çıkabilmek için sana yardım eden tek şey...
Arlingham Place records confirm that Jimmy Sullivan stayed sporadic nights over a six-month period in early'76.
Arlingham Place kayıtları Jimmy Sullivan'ın 76'nın başlarında 6 aylık periyod içinde ara sıra orada kaldığını doğruluyor.
And that was the 31st December, 1978, so in an ideal world, we'd need to place Eric Slater in or around that area on that same evening.
O da 31 Aralık 1978'miş. Bir düşünürsek Eric Slateri, aynı gece o bölgenin içinde veya etrafında diye düşünmeliyiz.
You will always come in second place, and you are worth more than that.
Her zaman ikinci sırada olacaksın ve bundan daha iyisine layıksın.
Well, I was thinking that we should get a system in place where every time you're leaving the house, you call me, and then you text me when you're home.
Bence bir düzen belirlemeliyiz. Evden her çıktığında beni ara. Sonra eve dönünce beni ara.
Even back then you didn't have the courage to endure the pain so you ran away. ♫ In this place that I locked myself ♫ So I fought with that pain in place of you.
O zaman bile acıya katlanacak cesaretin olmadığı için kaçtın.
The place where the girl that must never be made known to the outside world was locked in was the basement.
Kızın varlığı bilinmemeliydi bu yüzden onu bodrumda saklıyorlardı.
♬ So that I don't let my hand go, I'm trying my hardest to erase the hellish times ♬ So, that child in the basement, was Cha Do Hyun? ♬ In this place that I locked myself ♬ ♬ I walk through the darkness because ♬
O zaman rüyamdaki o çocuk Cha Do Hyun muydu?
Everything that happens in the main residence is strictly off-limits to the outside in the first place.
Aile meselelerini sır olarak saklama konusunda dikkatliler.
No matter what, I think that I can't fall asleep because I'm sleeping in a different place.
Sanırım farklı bir yerde olduğum için uyuyamıyorum. Hoşça kalın o zaman.
Isn't that what got Max in trouble in the first place?
Max'in başı belaya bu yüzden girmemiş miydi zaten?
I looked everywhere but I didn't find any place that deals in cyanide or found any children around Da Hae's age.
Her yeri araştırdım ama siyanürle ilgili bir şey bulamadım. - Da Hae'nin yaşlarında çocuk görmedim hiç.
I didn't, but what I do know is that over 200 years of historical precedent tells me that it is not our place to intervene in the military judicial system.
Bilmiyordum, ama 200 yıldan uzun bir tarihi geçmişi olan Askeri Yargı Sistemine müdahale etmemi mi istiyorsun?
If you try to kill yourself with this beer bottle, I will shoot you in a place that requires you to wear a diaper for the rest of your life.
Eğer bu bira şişesi ile kendini öldürmeye çalışırsan seni vurmam gereken öyle bir yerden vururum ki hayatının geri kalanında bebek bezi kullanmak zorunda kalırsın.
Because, he said, it's not his place to change a law that's been in effect for over 200 years.
Çünkü bana, 200 yıldan beri uygulanan kanunu değiştirmenin doğru bir şey olmadığını anlattı.
in that case 1880
in that time 35
in that sense 36
in that way 47
in that 47
in that order 61
in that room 17
in that moment 131
in that respect 17
that place 71
in that time 35
in that sense 36
in that way 47
in that 47
in that order 61
in that room 17
in that moment 131
in that respect 17
that place 71
place 132
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the afternoon 211
in the criminal justice system 149
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the afternoon 211
in the criminal justice system 149
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316