In that room traducir turco
6,616 traducción paralela
If we target this corner room here, where the explosives are, we would expect 100 % mortality rate in that room and an 80 to 90 % rate within the rest of the house.
Eğer patlayıcılar olan bu köşedeki odayı hedef alırsak odada % 100 ölüm oranı söz konusu ayrıca evin geri kalanında % 80 ve % 90 civarında.
Go on. Get your butts in that room.
Kaldırın poponuzu da odanıza gidin.
All I know is there was a ghost in that room.
Tek bildiğim, o odada bir hayalet olduğuydu.
It's in that room.
- Bizim odadan geliyor.
In that room, there's a locker.
O odada, bir kasa var.
By the time I arrived, Carmel had been in that room for over 13 hours.
Oraya ulaştığımda, Carmel 13 saatten bu yana odadaymış.
The boys are waiting back in that room, and in just a moment, they're gonna come in and we're going to begin.
Çocuklar şu odada bekliyorlar ve bir dakika içinde içeri gelecekler ve eğlence başlayacak.
Because they're still in that room.
Çünkü hâlâ o odadalardı.
I know they're still in that room.
Hâlâ o odada olduklarını biliyordum.
Are you in that room yet?
Oraya ulaştın mı?
Something happens in that room, it's easier to say you didn't see anything.
Odada bir şeyler olursa görmedim demen daha kolay olacaktır.
So I came down the stairs, thought I heard them in that room, so I went in and I said, "who's there," maybe?
Aşağı indim, sanırım bu odada olduklarını... duydum, ve içeri girip "Kim o?" dedim, galiba. Öyle bir şeyler.
I've proof that the man who died in that room used all these aliases.
O odada bu isimlerin hepsinin öldüğünü kanıtlayabilirim.
But seriously, does anyone in this room doubt the possibility that the humans brought the aliens here to eliminate us?
Gerçekçi olalım, bu odada uzaylıları insanların bizi yok etmeleri için çağırdığından şüphesi olan var mı?
It was dark in that laundry room, but I remember something.
O çamaşır odası karanlıktı ama bir şeyler hatırlıyorum.
Oh, you realize it was crazy by her flying across the room in a shit that far.
Odanın bir ucuna uçmasının çılgınca olduğunu fark etmişsin.
Acknowledge that something good happened that you weren't in the room for.
Şuan bu odada, senin yapmadığın güzel bir şeyi kabul et.
So I suggest that the man in the orange shorts leave the room immediately. And those of us with long pants and government positions can discuss our options.
Yani turuncu sortlu adamın derhal odadan cıkmasını öneriyorum ki biz uzun pantolonlu ve hukumet yetkilileri seceneklerimizi tartısabilelim.
I can tell if a Brit's been in a room, just like that.
Eğer odada bir İngiliz kalıyorsa bunu şıp diye anlarım.
... that every woman in this room deserves.
... buradaki her kadın bunu hak ediyor.
I see him at O'Hara's poker room one day and I walk over to say hello. I see he's got a handsome pile of chips in front of him, over five grand. Archie starts bragging that he started the night with just sixty bucks.
Bir kere onu O'Hara'da poker oynarken gördüm, selam vermek için gittiğimde önünde altın gibi parlayan en az 5 bin çip gördüm ve Archie geceye 600 dolar ile başladığını söyleyerek övünmeye başladı.
I understand that you had a guest in your room last night.
En iyisi direkt söylemek. - Dün gece odanızda bir misafir ağırlamışsınız.
In that court room, people were scared of me.
Mahkeme salonunda herkes benden korkuyordu.
I'd go crazy trapped in that little room all day.
Ben bir küçük odada hapsolsam delirirdim.
I learned more about myself and about Woojin in that locker room than if I had fought him a hundred times.
O soyunma odasında kendime ve Woojin'e dair onunla yüzlerce kez dövüşsem öğrenemeyeceğim şeyler öğrendim.
Left with a trucker that was staying in Room 5.
5 o'lu odada kalan bir tırcı ile kaçtı.
You are goi ng to g row up and be a strong, smart young woman... go to school, meet a fine young man, have beautiful children of your own... and you're gonna build wonderful things that you do in your room.
Büyüdüğünde güçlü ve zeki bir genç kadın olacaksın... okula gideceksin, hoş bir delikanlıyla tanışacaksın, güzel çocukların olacak... ve odanda harika şeyler yaratacaksın.
Could you please put a curtain up here... so that I can come and go in my room and watch my show while he's still working?
Böylece o odada çalışırken odama girip çıkar dizimi izlerim.
To say that there is huge room for improvement in the running of this hotel would be to understate the surreally haphazard nature of your operation.
Bu oteli daha iyi işletmek için kırk fırın ekmek yemen gerektiğini söylemek burayı ne denli gelişigüzel işlettiğin gerçeği yanında hafif kalır.
You know that copier in the rec room?
Kayıt odasındaki fotokopi makinesini biliyor musun?
( LAUREN ) When I found out with the girls that she was taking heroin ..and we went to this hotel room that she was staying in,
Kızlarla eroin aldığını öğrendiğimde odasına gittik.
I don't know, but the next time that I could see, I was in a small room, and everything was red, like, um, like a darkroom.
Bilmiyorum, ama bir sonraki gördüğüm şey küçük bir odadayım ve her şey kırmızı sanki fotoğraf karanlık odası gibi.
You stay in that bed, in this room.
Sen bu yatakta, bu odada kalıyorsun.
I took that idiot in the other room, I can take this guy, right?
Bu aptalı diğer odada aldım, bunu da alabilirim, değil mi?
There's a box or two of your things that are still up in the guest room closet.
Misafir odasındaki dolabın içinde eşyalarının olduğu bir ya da iki tane kutu var.
just let me get the bag of cash that's waiting in my living room.
Dur, para dolu çantamı getireyim. Salonda bırakmıştım.
Stephen, what are you doing in that tiny room?
Stephen, o ufacık odada ne işin var senin?
Otherwise, you stay in that hotel room.
Bunun dışında otel odandan ayrılmayacaksın.
You don't expect me to stay in that hotel room all day, do you?
Tüm gün boyunca otelde durmamı beklemiyorsun, değil mi?
And If you imagine a block of flats that as an infinite extension of yourself, so it keeps adding to itself all the time and never stops, and in every room of this block of flats, is an entire universe like ours.
Kendinizi sonsuz tane varmış gibi düşünürseniz o da kendisine eklemeye devam eder ve hiç durmaz. Bu apartmanın her odasında da, bizimki gibi bir evren vardır.
And almost instantly, as I'm thinking that, I can see three beings over in this corner of the room.
Neredeyse hemen, bunu düşünürken odanın köşesinde üç tane varlık görebiliyorum.
How do you get six people in and out of that room without...
- 6 kişi odaya girip çıkarken nasıl oluyor da...
I don't know how to tell you this. That hotel room didn't work out, but I did talk to my cousin, Alejandro, and he said he'd be willing to take you in.
Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama,... otelden oda vermediler,... kuzenim Alejandro'yla konuştum,... seni alabileceğini söyledi.
Probably gets lonely down in that engine room.
O makine dairesine yalnız inmiştir.
When I was in your son's room that time.
Oğlunuzun odasını görmeye geldiğim zaman.
That's the one with the boyfriend in the waiting room this morning. You know, he was asking about you. Oh?
- Biliyor musun, seni soruyordu.
That young lady was registered to Room 88 where we found the bodies of Izzy and Winks.
Bu genç kadının 88 no'lu odada kaldığını söyledi bizim Izzy ve Winks'in cesetlerini bulduğumuz odada.
See, the timer says that thing moved across the room in three seconds.
Zamanlayıcı, şeyin üç saniyede odanın içinden geçtiğini söylüyor.
Many have gossiped about it in whispers, and every one of us in the room already Kent it well, but that's the first time I've ever heard Dougal proclaim he's Hamish's father.
Pek çok kişi fısıldayarak dedikodusunu yaptı ve odada bulunan her birimiz gayet iyi biliyorduk ama Dougal'ın Hamish'in babası olduğunu ilan ettiğini ilk defa duydum.
He sat in this very room, and he saw and heard the very same things that you did today, and it scared him.
Bu odada oturdu ve bugün sizin görüp duyduğunuz şeyleri görüp duydu. Ama bu onu korkuttu.
When you bought this house did you know that the windows in my room were boarded up and that the door had a padlock on it?
Bu evi aldığında odamın penceresinin kapatıldığını ve kapıda da asma kilit olduğunu biliyor muydun?
in that case 1880
in that time 35
in that sense 36
in that way 47
in that 47
in that order 61
in that moment 131
in that respect 17
in that place 16
that room 16
in that time 35
in that sense 36
in that way 47
in that 47
in that order 61
in that moment 131
in that respect 17
in that place 16
that room 16
room 1000
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20
room clear 21
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the real world 60
in the morning 1802
in the meantime 2026
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the afternoon 211
in the criminal justice system 149
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the criminal justice system 149
in the beginning was the word 18
in the ass 21
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the beginning 230
in the end 1091
in the old days 114
in the name of god 118
in the name of jesus 26
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the name of jesus 26
in the first place 155
in the 715
in the future 338
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59