English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ T ] / Take me in

Take me in traducir turco

3,717 traducción paralela
I heard you been running around saying you could take me in a fight.
Etrafta beni bir kavgada yenebileceğini söylüyormuşsun.
Take me in your arms.
- Kollarına al beni.
"Take me in your arms."
"Kollarına al beni."
Take me in, Detective.
Tutuklayın beni, Dedektif.
"Take me in your arms."
Beni kollarına al.
Take me in their place.
Onların yerine beni al.
Diana's gonna be staying with us just for tonight, and I'm going to take her into work with me in the morning.
Diana bu geceliğine bizde kalacak. Yarın işyerime birlikte gideceğiz.
Take my body to the margin of the swamp. Take me by the throat, hold me low in the water until I is still and without life.
Beni bataklığın kenarına götürmeni sandalla götürüp beni suya daldırmanı istiyorum ta ki ruhum bedenimden ayrılana dek.
They're cleaning out my cell to take me to jail'cause it's better there fed than in Vietnam dead.
İçeri atmak için bahanemi buluyorlar. Çünkü Vietnam'da ölmemdense benden korkmaları daha iyi.
I couldn't let Alfred take the blame for me.
Alfred'in suçu benim yerime üzerine almasına izin veremezdim.
♪ Shall take me away, weighing me in gold ♪
Kesinlikle ücretli yolda uyku alacak.
Just let me take you in this chair.
Seni su sandalyeye oturtmama izin ver.
Say, can you take me at the party in Alex Friday night?
Cuma günü beni Alex'in partisine götürür müsün?
And if the law says I'm guilty too for not telling him to cross the road in the right places, then let them take me away, too!
Eğer kanun, oğluma karşıdan karşıya geçmek için doğru yerleri söylemediğim için beni suçlu bulursa,... o zaman beni de alıp götürmelerine izin vereceğim!
No, I thank you for relieving me of these dreary obligations, a Sunday in the country and then an evening in town listening to some fat woman take forever to die.
Hayır asıl ben teşekkür ederim. Kırda geçen pazar gününün sıkıcı yükümlülüklerinden sonra kasabadaki akşam etkinliğinde ölmek bilmeyen şişko kadınları dinlemekten kurtardın beni.
He'll take me, in his world.
O, kendi dünyasına alacak beni.
You think I'd let anybody take away the most beautiful girl in the world away from me?
Sence, dünyanın en güzel kızını benden alıp götürmelerine müsaade eder miyim dersin?
And if anyone has a problem with that, they can take me out in handcuffs.
Eğer bunu problem eden varsa, kelepçeli olarak beni götürebilirler.
I was in take me out.
Take Me Out'da oynadım.
I worried Derek would take my songs away because he's mad at me.
Bana kızdığı için Derek'in şarkımı elimden alacağından kaygılandığımı söylemiştim.
He pitched his take to me in Boston.
- Kendi görüşünü bana Boston'da söyledi.
Let me take you back in flashback.
Anlatayım da izleyin.
A ship waits in Pisa to take me to the Book Of Leaves.
Pisa'ya bir gemi beni Yapraklar Kitabıma götürmek üzere bekliyor.
♪ to hold me in his arms, oh ♪ I need a man who'll take a chance ♪ ♪ on a love that burns hot enough to last ♪
Amanda.
I just didn't have it in me to take a swipe at him.
Ona hiç de yumruk atmak istemedim yani.
You two take it in without me hovering.
Siz ben etrafta gezinmeden bakın.
Let me take this in my office.
İzin ver ofisime geçeyim.
Tell me who else was involved in the rebellion, and I might take mercy on you.
Bana isyana başka kimlerin katıldığını söyle o zaman ben de seni affederim belki.
Miss Adams wanted me to take her to Doris Collins'house today.
Bayan Adams kendisini Doris Collins'in evine bırakmamı istedi.
They let me take the answer phone into the Archive, but it got broken in 1997.
Telesekreteri Arşiv'e götürmeme izin vermişlerdi,... ama 1997'de bozuldu.
Now, just take this in the bathroom and do me a solid.
Şimdi, şunu alıp tuvalete git ve bana bir güzellik yap.
At least let me take a look and... find out if my pistons are in order.
En azından göz atalım... pistonların doğru sıralanıp sıralanmadığına.
But if I'm already being punished for my bad deeds... and I've done plenty in my time... then at least I'll take that son of a bitch with me.
Madem önceden yaptıklarım için cezalandırılma vaktim geldi ve zamanında yaptığım birçok hata için madem öyle, bari o orospu çocuğunu da yanımda götüreyim.
So, I-I invited all the names on the list that you gave me, and you're gonna start here at home with darts and mocktails in the backyard, and then a limo is gonna take you to bowling and pizza,
Bana verdiğin listedeki herkesi davet ettim. Partiye arka bahçede başlayacaksınız. Dart oynayıp alkolsüz kokteyl içeceksiniz.
If you let me take a look at you in that thing.
Ben senin işini yapacağım ve sabah 8'e kadar bitmiş olacak.
So you brought me in here to take down this one guy?
Yani beni burada bir tane adamı indirmek için mi getirttin?
I have a tendency to take root in the hearts and minds... of those who initially find me off-putting.
- Hayır, dikkatli ol. Kalplere ve beni değersiz bulan beyinlere kök salma eğilimim var.
Let me think of what I shall take from you in return.
Senden bunun karşılığında ne alacağımı bir düşüneyim.
I take this bag, they put me in jail.
Bu çantayı alayım da beni hapise atsınlar.
While I take a nap, your assignment is to write a never-before created image, one that will shake me and cause me to put your work in the next issue of the Croyden Lion.
Ben biraz kestirirken, siz de daha önce hiç hayal edilmemiş bir şey yazacaksınız. Beni derinden sarsacak olan yazıyı Croyden Lion'ın gelecek sayısına ekleyeceğim.
If you just want to meet me in front of the pavilion, and then I'll take care of the rest.
Siz sadece ana binanın oralarda benimle buluşun, kalanını ben hallederim.
Take two frownie brownies and call me in the morning.
Şurdan iki brovni alın ve beni sabah arayın.
So I just gave you a really good in to open up and talk to me, and you didn't take it.
Açılıp benimle konuşman için sana güzel bir fırsat yarattım ama faydalanmadın.
" I take with me the happiest memories of my time in the Selfridge work family.
" Selfridges'deki ailemle olan güzel anılarımı yanımda götürüyorum.
I made him take me on as his disciple and stalked him at meetings and followed him around to these little bring-your-own-bottle parties in bedsits and grubby little restaurants with names like Eros and The Whim.
Beni disiplin etmesi için ona izin verdim. Onu buluşmalarında izledim ve "kendi şişeni getir" pijama partilerinde ve Eros adında pis küçük restoranlarda onu takip ettim. Ve geçici heveslerinde.
And in hospice, they'll take care of me 24-7... pain meds, food, everything.
Hem bakımevinde benimle 7 / 24 ilgilenecekler. Ağrı kesiciler, yemekler, her şey olacak.
In fact, you see me heading in that direction, you just take me out...
Aslında o hâle geldiğimi görürsen hayatımı sen al.
I'd take it in a shot, and I don't care what kind of vessel they put me in.
Beni hangi vücuda koydukları umurumda olmazdı.
So you can guess what it was like growing up. Marta sacrificed her childhood, her future to take care of me and Irwin.
Marta, benim ve Irwin'in geleceğini düşünerek çocukluğunu fedâ etti.
So... in case we miss our future wedding, do you, Jessica Marino, take me, Dave Roberts, to be your lawfully wedded husband?
Ve... Gelecekte nikâh yapamama olasılığımıza karşılık,... Jessica Marino Dave Roberts'i kocan olarak kabul ediyor musun?
And one of them came up to me and started talking to me, and started to try and take control of my mind, and the others were closing in, they were closing in to get me, so I struck him
Bir tanesi yanıma gelip benimle konuşmaya başladı. Aklımı ele geçirmeye çalışıyordu. Diğerleri de yavaştan yanıma sokulup beni yakalamaya çalışıyorlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]