English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You had to

You had to traducir turco

42,142 traducción paralela
I'm sorry you had to feed me.
Beni büyütmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
And you... I notice that you had to leave the fucking mountaintop super pig till the end, because you knew that the climb would rile me.
Ve görüyorum ki dağın tepesindeki süper domuzu sona bırakmışsın çünkü tırmanışın beni kızdıracağını biliyordun.
All you had to do was listen.
Tek yapman gereken beni dinlemekti.
Alright, if you had to choose between eating hot dog
Peki, Eğer sosisli sandviç arasında seçim yapmak zorunda kaldıysanız
You had to make it.
Yapmak zorundaydın bunu.
I'm sorry that you had to find out about him like this.
Bu şekilde öğrendiğin için üzgünüm.
I told you how all those years ago... I had an unceasing impulse to find life.
Yıllar önce hayatı bulmak için nasıl bitmek bilmeyen bir istek duyduğumu sana söyledim.
Well, in fairness to your father, when he called you an idiot loser, you had just signed up for a two-year course in California called "Unleash Your Calling."
Babana haksızlık olmasın, sana "beceriksiz aptal" dediğinde Kaliforniya'da "İçinizdeki Sese Kulak Verin" adlı iki yıllık bir kursa yazılmıştın.
I had enough dirt on you to fill the Grand Canyon, and I never used a spoonful because you were and are a great agent.
Arkanda bıraktığın toz toprak Büyük Kanyon'u doldururdu ama ben bunları hiç aleyhinde kullanmadım çünkü sen şimdi olduğun gibi o zaman da harika bir ajandın.
you're the only link to a life that I had.
Sen ve Ward eski hayatımla tek bağımsınız.
I had to do the right thing. I think Harold would have been crazy proud of you.
Belki seni rahatlatır, bence Harold seninle çok gurur duyardı.
Are you willing to sacrifice $ 200 million during one of the most challenging fiscal years this company has ever had?
Şirketin şimdiye dek geçirdiği en zorlu mali yıllardan birinde, 200 milyon doları feda mı etmek istiyorsun?
What I had to do to protect you.
Seni korumak için neler yapmam gerekti.
You don't see it now, but I had to stop you from leaving.
Şu an fark edemiyor olabilirsin ama gitmeni engellemeliydim.
Yeah, we had to turn you in your bed.
Seni yatağında çevirmemiz gerekiyordu.
- I felt like I had you all to myself.
- Sanki yalnız benimdin.
Is that what your father had in mind for you when he was raising you to be Danny Rand?
Baban, Danny Rand'i yetiştirirken hayal ettiği şey bu muydu?
You know, there came a time when I had to topple the king.
Benim de vakti geldiğinde kralı tahtından indirmem gerekti.
It's my special weed that you love so much, guaranteed to give you the best night sleep you ever had.
Bu kadar çok sevdiğiniz özel otum, Size en iyi gece uykusunu garanti ederiz Hiç sahip oldun
Professor, since you went to catch the wolves, I had them make a few snowmen to scare off the wolves.
Profesör, siz kurtları yakalamaya gittiğinizde ben de kızlardan birkaç kardan adam yapmalarını istedim.
In order to find you, she had to pretend to be me.
Sizi bulabilmek için benmişim gibi davrandı.
But I had no other way of making sure you'd come to India.
Ama Hindistan'a gelmeni sağlamanın başka yolu yoktu.
Mr. Meachum mentioned you had business to take care of abroad. Uh, yeah.
Bay Meachum yurt dışında işleriniz olduğunu söyledi.
But you've had a blip or two when it comes to meshing with the community, like your absence at several weekend or evening events, which are, of course, optional.
İş toplulukla zaman geçirmeye gelince bip sesi gelir, tıpkı senin son tıpkı senin son birkaç hafta sonunda ya da etkinliklerde olmadığın gibi ki bu, tabi ki, senin seçimin.
I had a conversation with a young Circler the other day that I wanted to share with you.
Geçenlerde genç bir Circle personeliyle bir görüşme yaptım, bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.
I'm, uh... I'm a drug addict and I'm an alcoholic and I'm a sex and love addict and I... I think I need to just be by myself for maybe, like, a year and try and figure this shit out, but I wanted to say that I'm sorry to you because you were a great guy and I really had such a good time with you
Uyuşturucu bağımlısıyım, alkoliğim, aşk ve seks bağımlısıyım ve sanırım bu konuları çözmek için bir yıl filan kendi başıma kalmalıyım ama senden özür dilemek istiyorum çünkü sen çok iyi biriydin ve seninle gerçekten çok iyi vakit geçirdim ama belki bir yıl sonra
This is why we had to wait for you to go to Bed Bath Beyond?
Bunun için mi Bed Bath Beyond'a gitmeni bekledik?
Okay, do I need to remind you two that if you had dropped me off like I told you to, we...
Tamam, sana iki hatırlatmam gerekiyor mu? Sana söylediğim gibi beni bıraktıysan, biz...
We saw you had an invite to Cath's party last Saturday.
Geçen cumartesi için Cathy'nin davetiyesini gördük.
Well, today let's try to focus on the positive feelings you've had this week.
Bugün, bu hafta yaşadığın güzel şeyylere odaklanmayı deneyelim.
Oh, and by the way, if you wanted everyone to know I had a man, you should have been there last night.
Bu arada, herkes sevgilim olduğunu bilsin istiyorsan dün akşam orada olmalıydın.
♪ And you know we had to fight To reach the top ♪
Ve zirveye çıkmak için Çok didindik
♪ Five young kings, we came to rock ♪ ♪ And you know We had to take it to the top ♪
Coşmaya gelmiş beş genç kral Ve sizi de zirveye çıkarmalıyız
♪ This is our time to stop the clock ♪ ♪ You know we had to fight To reach the top ♪
Zamanı durdurmamızın vakti geldi Zirveye çıkmak için çok didindik
♪ And you know we had to fight To reach the top ♪
Ve zirveye çıkmak için çok didindik
♪ And you know We had to take it to the top ♪
Ve sizi de zirveye çıkarmalıyız
You turned us on to Flash because of music, because music was all you had and you convinced us that it was all we had too, so we followed you.
Müzik yüzünden bizi Flash'le tanıştırdın çünkü sahip olduğun tek şey müzikti ve bizi de aynı durumda olduğumuza ikna ettin, seni takip ettik.
But tonight... when I saw all the Zulus and... And you told me everything about the movement and Bam... I thought... if I could get my crew to experience what I had.
Ama bu gece tüm Zuluları görünce ve senden bu akım ve Bam hakkında her şeyi öğrenince ekibime de bu deneyimi yaşatmam lazım diye düşündüm.
The fiddle player in your band or something came by, wanted you to know you had a show this weekend or something.
Grubundaki kemancı uğradı bu hafta sonu gösterin olduğunu söyledi.
You had no right to do that.
Buna yapmaya hakkın yok.
I thought you were, uh- - had to be in Geneva.
Seni... Cenova'da sanıyordum.
I just had to see you.
Sadece seni görmek zorunda kaldım.
It is more than ten years since you went away, and at the time I was grateful that you had decided to leave England, for both of our sakes.
Sen gideli 10 yıldan fazla oldu. O zamanlar İngiltere'yi ikimizin iyiliği için terk etmeye karar verdiğinde sevinmiştim.
Then you had better get used to the taste.
O halde tadına alışmalısın.
You used to straighten your skirt and march away like nothing had ever happened.
Eteğini düzeltip hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp giderdin.
But in the event... of a messenger coming to tell you that he had killed me, well, champagne! All the wild possibilities.
Ancak bir ulağın beni öldürdüğünü haber vermeye gelmesi hâlinde şampanya ve ne kadar vahşi ihtimal varsa münasiptir.
That's why your father had her committed to Bedlam. To protect you.
Babanın onu Bedlam'a emanet etmesinin sebebi seni korumaktı.
You used to straighten your skirts and march away like nothing had ever happened.
Eteğini düzeltip hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp giderdin.
I just had to tell you that.
Bunu söylemek istemiştim.
Everything I had in the safe, thousands of dollars, and you're going to make this up to me.
Kasada neyim varsa aldı. Binlerce dolar. Bunu telafi edeceksin!
Norma, I had to make the drive'cause I got last month's reports this morning, and I was so excited to share them with you.
Norma, gelmek zorunda kaldım çünkü bu sabah, geçen ayın raporları elime geçti ve seninle paylaşmak için çok sabırsızlandım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]