English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Ben yalnızca

Ben yalnızca traducir español

2,024 traducción paralela
- Ben yalnızca Londra Financial Times bir de köpek dergisi okurum.
Solo leo el "London Financial Times" y "Perro de fantasia"
Ama ben yalnızca onun hayatını kurtaran kişiyim.
Pero sólo soy la que le salvó la vida.
Söyleyebileceğim tek şey şu ki, ben yalnızca seks yapmadım.
Todo lo que puedo decir es que no solo estaba practicando sexo :
Hayır, ben yalnızca benzetmiştim.
No, sólo hice la comparación.
Ben yalnızca özür dilemeye geldim.
Vine a disculparme.
Ben yalnızca tenisi düşünüyordum.
Sólo pensaba en el tenis.
- Ben yalnızca intikam istiyordum.
- Sólo pensaba en la venganza.
Hayır, ben yalnızca benimkini severim.
No, me gusta la que tengo.
Ben yalnızca ona hakaret için özür diliyorum!
¡ Pedl disculpas por ofenderla!
Ben yalnızca nazik oluyorum!
¡ Estoy siendo educado!
Şaka yapıyordu ve ben... Ve ben yalnızca yumruk yastığı olmak istemiyordum.
Se estaba transformando en un chiste y yo... y yo no quiero que tú seas el remate del chiste.
Yıllardır kutsal tahta hizmet ettiğimi biliyorsunuz ben yalnızca Roma'nın iyiliğini düşünüyorum!
Saben que he servido por años al papado y solo quiero lo mejor para Roma.
Ben yalnızca Koklayıcı'lara karşı uzun süre koruma sağlayabilirim.
Sólo puedo protegerla largo tiempo contra los olfateadores.
Ben yalnızca geçişimizi kısa tutmayı düşünüyordum bilirsin, kendimizi büyük geçişe hazırlamak için.
Es gracioso, justo estaba pensando en, un cruce breve como para organizarnos para el cruce principal.
Ben yalnızca... hayır, ben bunun riski üzerine almak olduğunu söylemiyorum.
Pero sólo... No, no digo que sea tranquilizador.
- ben yalnızca... o benim karımdı. o... onun annesi bir dönemden geçiyor... herneyse, biraz zor durumda.
Su madre está pasando por un... bueno, mi esposa lo está pasando mal.
Lanet olsun, dostum. Ben yalnızca bir doktorum, fizikçi değil.
¡ Maldita sea, hombre, soy un médico, no físico!
Hayır onlar başka bir çözüm bulana kadar ben yalnızca aracıyım.
Yo s � lo debo asegurar el contacto, esperando que encuentren otra soluci � n. Eso es todo.
Sorun değil, ben yalnızca senatöre bana Harvard'a gidebilmek için bursu almam konusunda bana yardımcı olduğu için teşekkür etmek istiyorum.
Sólo quería dar las gracias a usted y El senador por la oportunidad... para obtener una beca para estudiar en Harvard.
ben yalnızca dışarda değilim, aynı zamanda... içerdeyim de.
Estoy al aire libre, pero también... en el interior.
Ben yalnızca 38'lik mermi kullanırım, Sollie.
Sólo uso balas de punta hueca, Sollie.
- Ben yalnızca dürüst bir vatandaşım.
¿ Quién coño eres, amigo? Sólo soy un ciudadano honesto
Ben yalnızca onun bir kuluyum.
Yo soy simplemente Su sirvienta.
Ben yalnızca nakit alırım.
Sólo acepto dinero.
Ben yalnızca benim olanı geri almaya çalışıyorum.
Sólo intento recuperar lo que es mío.
Ben yalnızca dostuma yardım etmek istiyorum.
Sólo quiera ayudar a un amigo.
Ben yalnızca işimi yapıyorum.
Sólo hago mi trabajo.
Ben yalnızca Tobin'in parasını bulmaya çalışıyorum Ellen.
Sólo quiero encontrar el dinero de Tobin, Ellen.
Ben yalnızca bir akademisyenim.
Solo soy un académico.
Bilmiyorum, ben yalnızca Paris'e gitmek istiyordum.
No sé, sólo intentaba ir a París.
Yalnızca ben.
Sólo yo.
Shayes'ı yalnızca Patty'ye ulaşmak için kullanın, ben iyi olurum.
Úsenlo para llegar a Patty, y yo estaré bien.
Babamın hayatıma girmesi ben de yalnızca strese neden oluyor.
Tenerlo en mi vida sólo me provoca estrés.
Chuck, Harold ve Roman'la süveter satın alırken sen ve ben de Notre Dame'ı gezer, biraz zaman geçiririz. Yalnızca ikimiz. Uzun zamandır yapmadığımız gibi.
Chuck puede salir de compras con Harold y Roman y nosotras podemos pasear por Notre Dame, y pasar tiempo juntas, sólo las dos, como hace tiempo no hacemos.
Ben Wolverine gibi yalnız bir kurdum. Tıpkı onun gibi yalnızca insanların bana ihtiyacı olduğu zaman ayrılırım.
Soy un solitario culo de mal asiento como Lobezno, que deja a la gente a pesar de que le pidan que se quede.
Yeon Gi Hoon'un tutuklanmasına yalnızca sen ve ben karar verdik, değil mi?
Arrestar a Yeon Gi Hoon es algo que sólo nosotros dos decidimos, ¿ no?
Hayatımı yalnızca ben sonlandırırım.
El único que puede acabar con mi vida soy yo.
Yalnızca ben ve yılanlar, kardeş.
Solo con las serpientes.
Ama seni yalnızca bir sevgili olarak istemedim ben.
Pero no te quería como mi amante.
Yani bu filmde, yalnızca annemle ben olacağız... -... başkası yok, öyle mi?
Entonces ¿ seríamos nosotras las protagonistas?
Ben şiddeti yalnızca uygun bir karşılık olarak kullanırım.
Sólo uso la violencia como... como... una respuesta adecuada.
ben yalnızca neden bu kadar nefret ettiğinizi bilmek istiyorum iyi.
Está bien.
ben istiyorum... yalnızca bir neandertal gibi değil kadını anlayarak'çünkü o çok güvensiz.
No hablo de otro varón Neandertal que humilla a las mujeres por ser inseguro.
Onu bulanın yalnızca ben olmamdan dolayı memnunum diğerlerinden birinin yanımda olmamasından.
Me alegro de que fuera yo quien lo encontrará y no ninguno de los otros.
Ben burada yalnızca gözlemciyim, Doobie.
Sólo soy un observador, Doobie.
Dr Bernard Hazelhof, eğer bir ıssız adaya düşseymişim ancak o zaman kendi arkadaş çevreme alışabileceğimi söylemişti yalnızca ben ve hindistan cevizleri.
El Dr. Bernard Hazelhof dijo que si yo estuviese en una isla desierta... Entonces tendría que acostumbrarme a hacerme compañía. Sólo yo y los cocos.
Ben şimdi yalnızca daha güçlü olmaya ve takıma elimden geldiğince yardımda bulunmaya odaklanmış durumdayım.
Bueno, ahora mismo, simplemente- - Me centro en ser más fuerte y en ayudar al equipo en lo que pueda.
Yalnızca sen ve ben.
Sólo tú y yo.
Hayır, yalnız ben söylemiyorum! Ben söylemiyorum onlar böyle diyorlar, yalnızca onların bunu yaptıklarını söylemiyorum.
Solo repito lo que ellos dicen, no estoy diciendo que no lo hacen.
Ben ise yalnızca João'ydum.
Yo era solo Joao.
Ben yalnızca Arkadyalı'nın efsunlu canavarlar ordusuyla altını üstüne getirdiği kasabaları ve halkını düşünüyorum.
Así como tú....

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]