Değil mi efendim traducir español
754 traducción paralela
Londra'ya gittiğimizde sözünüzü tutacaksınız değil mi efendim?
Mantendrás tu promesa al llegar a Londres, ¿ verdad, amo?
İkimizde tahmin yürütmede başarısız olduk değil mi efendim?
Estamos en un callejón sin salida, ¿ verdad?
Minaralleri ayırıyoruz değil mi efendim?
Sólo queda algo mineral.
Dünya küçük değil mi efendim?
Qué pequeño es el mundo.
Thuglar boğazlayıp öldürüyorlardı, değil mi efendim?
Los thugs eran estranguladores, ¿ no es así, señor?
- Yemek yiyeceksiniz değil mi efendim?
- ¿ Va a cenar, Su Excelencia?
Islıkla çaldığınız şarkı İngiliz melodisi değil mi efendim?
- La melodía que silbaba, Sr. - Es inglesa, ¿ verdad?
Tutuklularla seyahat izni vermediniz değil mi efendim?
- ¿ Ha dicho que... no le dio permiso para viajar con los prisioneros?
Kadın yoktu, değil mi efendim?
No era una mujer, ¿ verdad señor?
Abartmanın anlamı yok, değil mi efendim?
No hay que exagerar, Sr.
Gidecek. Öyle değil mi efendim?
Se marchará enseguida, ¿ verdad, señor?
Küçük bir ihtimalmiş, değil mi efendim?
¿ A que es asombroso?
Ne yazık, değil mi efendim...
¿ No es una pena, padre...?
O daha kötüleşiyor, değil mi efendim?
Parece que ella está empeorando, ¿ no, señor?
Hayatını tehlikeye atıyor olabilir ama iş hanımefendi olmaya gelince karınıza mum bile tutamaz değil mi efendim... Washington'da oturup başka yüksek onurlu ve değerli hanımefendiyle briç oynarken.
Es posible que ahora esté arriesgando su vida... pero naturalmente no puede compararse con su señora esposa... sentada allí en Washington... jugando al bridge con otras dignas y virtuosas damas.
Beni buradan göndermeyeceksiniz, değil mi efendim?
- No irá a echarme, señor?
Aynen İtalyanların yaptığı gibi. Değil mi efendim?
¿ Igual que los italianos, general?
Emirlerde bir değişiklik yok, değil mi efendim?
- ¿ Algún cambio de órdenes, coronel?
Biraz inişli çıkışlı, değil mi efendim?
El barco se mueve un poco, ¿ verdad?
- Canavarı kastediyorsunuz, değil mi efendim?
Se refiere al monstruo, ¿ verdad?
Birliğimle ilgili değil, değil mi efendim?
No es mi departamento, ¿ verdad?
Ona geri dönmeme izin vermezsiniz, değil mi, efendim?
No permitirá que regrese con él, ¿ verdad, señor?
Arkadaşınızı bırakmayacaksınız, efendim öyle değil mi?
No irá a abandonar a su amigo, ¿ verdad señor?
O, Bay Travers değil mi, meşhur Amerikalı bey, efendim?
¿ Se trata del mismo Sr. Travers, el reconocido caballero estadounidense?
Bildik gelecek, değil mi efendim?
Para usted será familiar... ¿ no es así?
Epey neşeliyiz değil mi, efendim?
Estamos muy contentos, ¿ no, señor?
Onlar, problem şeytanı, değil mi, efendim?
Son un verdadero problema, ¿ verdad, señor?
- Evet efendim. Kiler mi sallanıyor. - Henüz değil.
Sí señor. ¿ Tiembla la bodega?
- Doğru efendim. - Neden bahsettiğim hakkında bir fikrin yok, değil mi?
- No tienes ni idea de qué te hablo.
- Güzel bir gösteri sunacağız, değil mi? - Evet efendim.
Daremos un buen espectáculo.
- Hülagü Han henüz benim efendim değil. Kıyafetlerin.
Hulagu Khan todavía no es mi señor.
- Kaldım değil mi, efendim?
He suspendido, ¿ verdad?
- Yanında kimseyi getirmedin, değil mi? - Hayır efendim.
- ¿ No has traído a nadie?
Efendim, tanığın davranışlarından da görüyoruz ki patolojik önyargısı sadece benim müvekkilime değil tüm kadınlara karşıdır.
Señoría, eI testigo ha mostrado en su testimonio y en su conducta... una animadversión casi patológica hacia mi cliente y todas Ias mujeres.
Tesadüf değil efendim, kan bağı.
Por casualidad, no. Es mi hijo.
Serin bir gece, değil mi Bayan Corney. Haklısınız, gerçekten soğuk, efendim.
- Fría noche, Sra. Corney.
Efendim bana çok şey bahşetti ama hiçbiri onun teveccühünden değerli değil.
Mi señor me ha dado mucho, pero nada más precioso que su favor.
Çarşambaları değil efendim.
N - No en mi-miércoles, señor.
Bu çok güzel efendim, öyle değil mi?
Una buena falsificación.
- Değil mi, evlât? - Evet, efendim.
Oye, es una lumbrera.
- Nasılsınız, efendim? - Sen nasılsın? - Güzel bir parti, değil mi?
Pues no, sólo un par de martinis, si no es mucha molestia.
Değil mi, efendim?
¿ No lo es?
- Kendinizdesiniz değil mi, efendim?
- ¿ Se encuentra bien, señor? - ¿ Cómo?
- Gemiyi parçaladıklarını görmeyi istemeyiz, değil mi? - Hayır elbette efendim.
No queremos que destrocen la nave.
- İyi mi efendim? - Her zamanki gibi büyüleyici ama durumu iyi değil.
- Tan encantadora como siempre pero no muy boyante.
Haddim değil efendim ama, Byn. Ateş Topu'na ne olacak?
No es mi problema, Señor, pero que hará con Miss Cascarrabias?
- Emredersiniz efendim. - Hızla gelişen bir savaş, değil mi binbaşı?
Estará al mando de tres compañías australianas.
Burası da çok kasvetli değil mi? - Koğuş şefi nerede? - Buyrun, efendim.
Esta algo oscuro. ¿ Donde esta el jefe de barracón?
Buna rağmen geri döndüğüm için bana kızdınız değil mi, efendim?
¿ Estás enfadado porque he vuelto?
Kendim için değil, Efendim! Hafızası olanlar için olanları, silip atmak, unutmak istedim. Sizinki ile beraber pek çok ismi silmek isterdim.
No por mí, mi rey, sino por aquel cuya memoria intentas hacer olvidar, cuyo respetable nombre quieres destruir.
Bu tuhaf degil mi efendim?
¿ No le parece extraño, señor?
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34