Bu onun traducir español
30,223 traducción paralela
Bu onun Felluce'deki takımı ve bu da eve hoş geldin partisi.
Ahí está con su pelotón en Fallujah y esta es de su fiesta de bienvenida.
Ardından Positivity Seattle'daki en iyi kahveci dükkanı oldu ve bu onun planlarını mahvetti.
Y cuando Positivity lo desbancó como la mejor cafetería de Seattle, arruinó sus planes.
Eğer Lobos'la bir ilişkim olsaydı bu onun canlı bir şekilde kaçmasını isteyeceğim anlamına gelmez mi?
Si tuviera una relación con Lobos, ¿ no significaría que quisiera verlo prófugo y con vida?
- Gerçekten bu onun yanına kar mı kalacak?
- un montón de problemas emocionales que resolver. - ¿ De verdad vas a dejar que se salga con la suya así?
Yakın zamanda online tetikçi ağı çökertmiştik, ama bu onun sonucuysa neden Morgan?
Acabamos de desmontar una red de sicarios contratados por internet, si se trata de un ajuste de cuentas, ¿ por qué Morgan?
Ama gerçek bir hedef olacak ve inan, bu onun için hiç iyi olmayacak.
Pero él se convertirá en un perseguido, y créeme, se pondrá feo.
Çünkü bu onun doğasında var.
Porque es su naturaleza.
Lütfen, bu onun düğün günü.
Por favor, es el día de su boda.
Bu onun.
Es su.
Uçurumda patladı, o benim ve ben de onun olsaydım bu onun hatası olmayacaktı.
Brilló en mí en ráfagas de claridad que no eran su culpa si ella era ella y yo sólo yo.
Fakat bu onun Eddie'nin cinayeti ile bir ilgisi olduğunu kanıtlamaz.
- Pero no lo relaciona con Eddie.
Bu onun arabası.
Ese es su auto.
Ama bu onun dışarıda başıboş sikleri patlatmadığı anlamına gelmiyor.
Pero eso no quiere decir que no ande chupando pijas por ahí.
- Bu onun fikri.
- Esta es su idea.
Onun sayesinde hayatım bu halde.
Bien, gracias a ella, esto es mi vida.
Bu hatun anneannesinin onun striptizci olduğunu anlamasından korktuğu için mi ağlıyor?
Es esta chica llorando porque su abuela averigua que ella es una stripper?
Bu konuyla onun adına biz ilgileniyoruz.
Nosotros nos encargamos por él.
Audrie bizim bir tanemizdi ve bu davayı açabilmemizin tek nedeni onun artık aramızda olmaması.
Como Audrie era muy reservada, todos sabemos que seguimos con esto porque ella ya no está con nosotros.
Bu, onun büyük güç gösterisiydi.
Esa era su mayor fortaleza.
Ama bunu yapabilmek için, onun nerede olduğunu bilmeliyim ki böylece olmadığı bir yerde olabileyim. Bu oldukça mantıklı.
Pero para lograrlo, debo saber dónde está para así poder estar dónde no esté.
Ve kocan benim hakkımda seninle bu kadar açıksa sen de onun kadar açık mısın?
Y tu esposo que obviamente fue muy honesto contigo acerca de mí, ¿ eres tú tan honesta con él? ¿ Sabe lo que haces realmente aquí?
Sosyal etkileşime girmek onun için zor, bu yüzden üç kişi ona kalabalık gelebilir.
Ya sabes, las interacciones sociales son difíciles para ella, así que supongo que tres son multitud.
Sence bu ilişki onun için iyi biter mi?
¿ Cree que terminaría bien para ella?
Söylediği şeyler yenilir yutulur cinsten değil tabii ama yeni biriyle tanıştığına ve bu değişimin onun sayesinde olduğuna eminim.
Lo que Taki dice es extraño, pero... Estoy segura que él conoció a alguien y ese alguien lo cambió.
Bu ilk başta gereksiz gibi geldi çünkü zaten onun kimliğini belirlemiştik.
Como ya teníamos una identificación de él.
Bahse varım eğer bu yediliden biri Bardot'u öldürdüyse onun ilk cinayetidir.
Apuesto a que si uno de los siete mató a Bardot... fue su primer asesinato.
Mm-hmm, onun hakkında diyebilceğin başka bir şey var mı evet adam kabanın tekiydi hayır cidden o en kaba müşterimizdi o her zaman beni kız olduğum için beni aşağılardı sanki ben çoklu yakıt enjektörlerini bilmiyorum tamam zaman ayırdığın için teşekkürler bekle bu ne böyle?
¿ Alguna otra cosa más que puedas decirme de él? Sí. El tipo era como un dictador.
inanın bana ben de sizin kadar şok oldum fakat bu grup onun tek ilgilendiği şeydi
¿ Es una organización legítima? Créame, estoy tan sorprendida como usted, pero ese grupo era todo lo que le importaba.
bu patlamalara üçgensel bir obje sebep olmalı onun gibi bir gerizekalının saldırıya uğradığına şaşırmadığımı söylemem lazım katılıyorum
- No aún, pero de acuerdo con mis mediciones, esos golpes fueron hechos por algún objeto de forma triangular. Tengo que decir, que no me sorprende que un idiota como este fuera atacado. Estoy de acuerdo.
bunun maaş eşitliğiyle bi alakası yok senle onun ölümü hakkında konuşmalıyız su sharbonedaki şişman kediler beni tutuklamak için fbı yolladıklarına göre sanırım korkmaya başladılar seni tutuklamak için burda değiliz hayır ben bu hükümet zorbalarından korkmuyorum ve siz de korkmamalısınız çünkü aradaki maaş farkı bittiği zaman,
Esto no tiene nada que ver con la igualdad de salarios. Necesitamos hablar con usted sobre la muerte de... Supongo que esos corporativos de peso pesado del Sherborne deben estar asustados ya que envían a estos agentes del FBI para que me arresten.
o perşembe günü emil'in bunlarla hastahane girşinde oluğunu söyledi bu ayrıca onun en son yaşarken görülen zamanlar o adam son iki haftadır her gün bu saçma davasına üye yapamak için insanları hastahane dışındaydı sizin emille tartıştığınızı gören tanıklarımız da var
Dijo que vio a Emil entregando estos afuera en la entrada principal del hospital el jueves pasado. También pasa a ser uno de los últimos momentos en que alguien lo vio con vida. Ese hombre estaba afuera del hospital todos los días durante las últimas dos semanas, tratando de recluir pacientes para su ridícula demanda.
sanırım bu bagajımda duran bijon anahtarı tuhaftır ama kurbanın araba farlarında ve ön tarafında bulunan çelik alaşımla aynı maddeden tamam kabul ediyorum onun arabasına vurdum fakat ona elimi sürmedim bence sen onu tersledin sen emil bradfordun senin tıbbı uygulamanı mahvetmesine katlanamıyordun
Creo que es la barra de metal que guardo en el maletero de mi auto. Casualmente, está hecha de la misma aleación de acero y grafito que encontramos en los faros y en la cara de la víctima. Está bien, lo admito, golpeé su auto, pero juro que nunca lo golpee a él.
DR Brennaın çok sağlam bir sağ kroşesinin olduğunu söylemem lazım bence benim ellerim tüm bu raporları doldurduktan sonra onun ellerinden kötü hale gelcek
Tengo que decirlo, para ser una nerd, la Dra. Brennan tiene un grandioso gancho de derecha. Sí, bueno, creo que mi mano se sentirá peor que la de ella después de terminar de llenar todos estos reportes del incidente.
Bu kadar kısa zaman içinde onun yerini almak için buraya çağrılacağımı tahmin edemezdim.
En aquel entonces, no era consciente de que en muy poco tiempo debería ocupar su lugar.
Ben onun cebini dolduran adamın oğluyum bu yüzden dün bana bir arkadaş gibi davranmasını beklerdim.
Soy el hijo del hombre que las líneas de los bolsillos, por lo que ayer me esperaba que me tratan como un amigo.
Eşin ve onun göçmen uygunsuz arkadaş takımı bu görüntülerde her yerdeler.
Su esposo y su banda de inmigrantes salen en todos los videos.
Bu onun yöntemi. - Tamam, dinle...
- Vale, escucha...
Sakın yine onun tarafında oy vereceğini söyleme..... bu haini desteklemek için?
¿ No me digas que vamos a votar para apoyar a este canalla?
Ama şehrimizin üzerine bu acıyı getiren onun günahıdır!
¡ Pero su pecado ha traído esta desgracia a nuestra ciudad!
Onun sanat dediği bu :
¡ Sí! Esto es lo que él llama arte.
Bu sıradışı şartlarda onun suçunun soruşturmasını oylamaya koymak gerekiyor.
En estas extraordinarias circunstancias la cuestión de su culpabilidad debe someterse a votación.
Şüphesiz bu, onun yakında bizimle olacağına bir işaret.
Esto indica que pronto estará con nosotros.
Onun istediği bu.
Es lo que ella querría.
Madem bu şehrin fiili lideri sizsiniz onun borcunu yükleneceksiniz.
Puesto que sois el jefe de facto de esta ciudad, asumiréis su deuda con nosotros.
Hayatı için kaçmasına rağmen paçavralarını giyip bu şehirde ilk kaygılandığı kendisi değil onun arkadaşı oldu. Rinaldo Albizzi.
A pesar de huir por su vida, vestido de harapos, su primera petición al llegar a esta ciudad no fue para él, sino para su amigo, Rinaldo Albizzi.
Bu tencereyi arkadaşım verdi ben de onun tarifine göre yapıyorum.
Mi amiga me regaló esta cacerola y estoy siguiendo sus instrucciones.
Korkarım buradan canlı ayrılman için gereken şey onun beni öldürmesi ve bu olmayacak.
Me temo que la única forma que tienen de salir vivos de aquí es que ella me mate, y eso no va a suceder.
Rau'nun isteyeceği son şey bölgesinin her tarafında İmparatorluk gemilerinin olması ve eğer onun tutsak alındığını duyarlarsa tam da bu olacak.
Lo último que Rau quiere son naves imperiales por todo su territorio y eso es exactamente lo que tendrá si descubren que fue nuestro prisionero.
Bu noktada, sanıyorum ki onun hayatında gerçekten olduğunu kabul etmeliyiz.
A estas alturas debemos aceptar el hecho de que él es una existencia legítima en tu vida.
Çünkü onun yaptığı bu. Şimdi de yardım etme sırası sende.
Porque eso es lo que él hace, y es tu turno de ayudarlo.
Birkaç yılı hızlıca sarıp arkama baktığımda onun yerine seçtiğim şey işte bu.
Varios años después, di un giro y decidí dedicarme a esto.
bu onun sorunu 17
bu onun işi 28
bu onun arabası 16
bu onun hatası değil 24
bu onun fikriydi 25
bu onun suçu değil 19
önünde 25
onun 448
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
bu onun işi 28
bu onun arabası 16
bu onun hatası değil 24
bu onun fikriydi 25
bu onun suçu değil 19
önünde 25
onun 448
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onunla 141
onun neyi var 30
onun için 179
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onun adı 76
onun babası 21
onun gibi bir şey 154
onunla konuşmak istemiyorum 23
onun neyi var 30
onun için 179
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onun adı 76
onun babası 21
onun gibi bir şey 154
onunla konuşmak istemiyorum 23