Bu önemli bir şey traducir español
1,046 traducción paralela
Bu önemli bir şey.
Una noticia importante.
Bu önemli bir şey değil mi?
Eso sí que es algo.
Bu önemli bir şey değil mi?
¿ No es extraordinario?
Belki bu önemli bir şey değildir, belki yarın sabaha bir şeyi kalmaz ama bundan nasıl emin olabilirim?
Tal vez no sea nada. Tal vez este mejor mañana Pero como lo sabre?
Bu önemli bir şey.
Creo que es importante.
Büyükbaba, bu önemli bir şey mi?
Abuelo, ¿ esto tiene que ver?
- Evet bu önemli bir şey...
Eso es lo esencial...
Alice. Dinle, Alice. bu önemli bir şey değil.
Alice, escucha, esto no es nada.
Bu önemli bir şey.
Eso es algo.
Buna inanamayacağını biliyorum ama Tanrı dünyayı yargılamak için geri dönüyor ve bu önemli bir şey.
Sé que no puedes creer esto, pero Dios vuelve para juzgar al mundo... y es importante.
Bu önemli bir şey. Sayende ikimiz de hapse gireceğiz.
Este asunto nos va a poner a ambos en prisión.
Eğer Manfred bu kadar önemli bir adamsa neden gazeteler hiçbir şey yazmıyor?
Si Manfred era tan importante, ¿ por qué los diarios no lo mencionan?
- Bu gerçekten önemli bir şey.
- Oye, eso está muy bien. - Sí.
Bu ilk bölümde önemli bir şey yok.
El principio no es muy importante.
Filistinliler tek bir şey istiyor! Bu çok önemli, barış.
Los palestinos quieren solo una cosa la paz!
Bu kapı Kobol'un girişi gibi korunuyor. Önemli bir şey olduğunu sanıyorum.
Con esa puerta custodiada como la entrada a Kobol, supongo que ha ocurrido algo importante.
Bak, sana bir şey söylemek zorundayım bu işi yapmak senin için son derece önemli. Onun tam ensesinde durmalısın.
Pero escúcheme : sé que esto es muy importante para usted, así que mantenga lo prometido.
Bir adamın eşi, bir başka adama önem veriyorsa ve verilmesi yasak olan önemli bir şey vermek istiyorsa, bu durumda kadın, yerini bir başkasının almasını sağlar.
Cuando una dama que pertenece a alguien siente algo por otro hombre y desea entregarle algo con consecuencias, que le está prohibido entregar, hace arreglos para que otra tome su lugar.
Tek bildigim, bu Meksika mantarı olağanüstü bir madde. Sezgilerim, burada çok önemli bir şey yakaladığımı söylüyor. Bir 200 miligram daha beni öldürmez.
Esta cosa mexicana es una sustancia extraordinaria y todo me dice que estoy a punto de descubrir algo y otros 200 miligramos no matarán a nadie.
Bu kadar yılda birbirimize önemli bir şey söyledik mi?
¿ Que hemos hecho de importancia todos estos años juntos?
Bu demektir ki aşağıda bir yerlerde, almamızı hiçbir şekilde istemedikleri çok önemli öyle bir şey var ki, artık onu daha fazla almak istiyorum.
Mira, significa que hay algo ahí abajo que no quieren que tengamos, y si están tan interesados en que no lo tengamos, - Tengo incluso más ganas de tenerlo.
Ama eğer böyle bir şey söz konusu olursa bu önemli fırsatı kaçırmayacağız.
Pero si sale al mercado, no deberíamos perder una oportunidad tan ex cepcional.
Paul bu, yılın en önemli olayı. Tarifi imkansız bir şey.
El mayor acontecimiento del año.
Bu akşam küçük kızımın ateşi vardı, önemli bir şey olmadığından emin olmak istiyorum.
Mi hija pequeña está con fiebre, y quiero asegurarme de que no sea nada.
En üzücüsü bu. Son derece önemli, hiç bir şey dışarı sızdırılmamalı.
Que lamentable, pero es de la mayor importancia... que nada más se filtre.
- Bu kötü bir şey. Önemli bir ipucu.
- Eso es malo, un dato importante.
Ancak bu sene farklı bir yol izleyeceğiz popülerlik yarışından daha önemli bir şey.
Este año haremos algo diferente algo que valga más la pena que un concurso de popularidad.
- Yo, bu harika bir gelişme. Yaptığı şeyin bir önemi yok. Yapmadığı şey önemli...
Lo que es increíble no es lo que él hace... es el que él no hace.
Bu önemsiz, tabii ki, Watson fakat önemsizden daha önemli bir şey daha yoktur.
Esto es una nimiedad, por supuesto, Watson pero nada hay tan importante como las nimiedades.
Bu arada, çok önemli bir şey var... onunla aranıza güvenli bir mesafe koyun...
Mientras tanto, es muy importante... que trate de mantenerse a una distancia segura.
Burada yapman gereken en önemli şey bu türden insanlara bu bilgilerin senin için en ufak öneminin olmadığını hissettirmek. Eğer hissettirirsen bir anda istiridye gibi ağızlarını kapatırlar.
Lo más importante con la gente de este tipo es nunca permitirles pensar que la información es de gran importancia para usted si usted lo hace, instantáneamente se cerrarán como una ostra.
- Son derece önemli bir şey. Bu nedir?
- Un asunto de la mayor importancia.
- Çok önemli bir şey bu.
- Eso estaría muy bien.
Çünkü... bunun ikimiz için de önemli bir şey olduğunu biliyorduk. Bu yüzden bulaşmak istemiyorduk.
Porque... los dos sabíamos que esto era algo muy grande... y no queríamos involucrarnos.
Bu sadece "köpek maması" ne heyecanlanıyorsun... önemli bir şey değil.
¿ Qué es esto? Acaba de llegar para ti. Ven aquí.
Jerry, bu çok önemli bir şey. Bu adamı dinlemeyecek misin?
Claro que sí. ¿ Quieres prestar atención?
Önemli değil. Hoş bir şey bu.
No importa, tiene su lado bueno.
Günümüzde hayatta kalmak için para bu kadar önemli olmasa şimdi sahip olduklarımdan başka bir şey istemezdim.
Si el dinero no fuera tan importante para sobrevivir, estaría más que satisfecha con lo que tengo.
Önemli olan şey, bu karar bir emsal teşkil edecek.
Lo importante es que esta sentencia establece un precedente.
En önemli şey, ellerinde arkadaşın James'in hiç okuma ve matematik yerleştirme testi kayıtları yok, bu kampüste ikinci sınıf öğrencileri için temel bir gereksinimdir bu.
El punto es que no tienen constancia de que tu amigo James haya hecho un examen de acceso de lectura o matemáticas. Un requisito básico para todos los de segundo año.
- Delikanlı. - Bu yepyeni Colt'un Barışçı model tabancasını ve kılıfını bedavaya alabilirsin. - Önemli bir şey değildi.
- No fue gran cosa.
Yangın nerede? Topu konserve kutusuna sokmak. Bu kadar önemli bir şey mi yani?
Lanzar una pelota en el cubo de basura. ¿ Se supone que eso es- -?
Aynı anda sevgi, eşcinsellik ve gücü çağrıştırıyor ve bu ikiyüzlülük, bu yolsuzluk dünyasında bağlılıktan daha önemli bir şey var mı?
Una imagen asombrosa, al mismo tiempo sugiriendo amor, inversión, poder. Y en este mundo de traición y corrupción... ¿ hay algo más importante que la lealtad?
Bu çok önemli bir şey.
Es algo grande.
Bana bu okuduklarından daha önemli bilmediğim bir şey söyle.
Dime algo importanre que hayas leído que no sepa.
O adam hakkında pek fikrim yok. Ama madem senin için bu kadar önemli, belki bilmediğim bir şey biliyorsun.
Tengo muy mala opinion de ese fulano, pero si esto es tan importante para ti, quizas sabes algo que yo no.
Tamam. Bu açık ve net. Bilmen gerekn önemli bir sey de, zihin de aynı beden gibi genellikle kendisini tedavi eder.
Lo importante es que recuerdes que la mente, igual que el cuerpo, puede curarse sola.
- Bu onun için önemli bir şey.
- Esto es muy importante para él.
Bu önemli bir nokta... ve bir süredir önemli başka bir şey elde edebilmiş değiliz.
Esto es algo... y no hemos tenido algo desde hace tiempo.
Bir şey öğrendim, Millet bu kesinlikle önemli. Onui fırlatmak bir şey değil bu kaçamak aşkın kanununda var.
Lo que aprendí, y ésta es la clave... es que lo que importa no es lo que se lanza, sino el lanzamiento.
Bir kadını etkilemek için hiçbir şey yapmıyor gibi görünmeye çalışırlar, özellikle de bu, akıllarından geçen en önemli şeyse!
Les gusta fingir que no hacen nada para atraer a una mujer aunque muchas veces sea lo único que tienen en mente.
bu önemli değil 131
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26