De değil traducir español
201,525 traducción paralela
King County ve Tri-County cezaevinde değil.
No está en la cárcel de King County ni en la de Tri-County.
Ayrıca o bomba değil. Füze güdüm sistemi.
Y no es una bomba, es un sistema de guiado de misiles.
Mossad'daki ortaklarından biriyle konuşuyorum, değil mi?
Estoy hablando con uno de sus socios del Mossad, ¿ verdad?
Şu an isimler önemli değil.
Ahora mismo los nombres carecen de importancia.
Ramon'un karısı yürürken her yerde bu kağıtları görmek zorunda değil. Maria!
La mujer de Ramon no debería ver estos carteles por todas partes cuando venga a la ciudad.
Felix dün gece New York'tan eve geldi, değil mi?
Felix llegó de Nueva York anoche, ¿ verdad?
Beton zeminler kendiliğinden dökülmez, değil mi?
Los pisos de concreto no se colocan solos, ¿ o sí?
Ne hatırladığın değil neler yaptığın önemli.
No va de lo que recuerdas. Va de lo que hiciste.
Bu bir Bailey sorunu değil.
Este no es un problema de Bailey.
Hayır ama sende iç kanama var ve bu ikiniz için de iyi değil.
No, pero tienes una hemorragia interna y eso no es bueno para ninguno de los dos.
Önemli olan o değil aptal!
No se trata de eso, listillo.
Bunlar Bryan Wallace'ın kafa tomografisi sonuçları değil mi?
¿ No son los TACs craneales de Bryan Wallace?
- Bir şey değil.
De nada.
Dikenli telli bayanı benden almayacaksın değil mi?
No me vas a quitar la mujer del alambre de cuchillas, ¿ no? - ¿ Quién?
Kendi doktorum işinin en iyisi değil.
Mi médico de cabecera no es el mejor.
Agresif bir kanser türü. Genellikle kendini yumruyla değil dış deri reaksiyonuyla belli eder.
Es una forma de cáncer particularmente agresiva que se presenta con reacciones externas en la piel más a menudo que con bultos.
Hawaii'de oturuyorsun değil mi?
Estás en Hawái, ¿ verdad?
Bunların hiçbiri cerrahi hasta değil.
Ninguno de estos es quirúrgico.
Yine de gidebileceğiz, değil mi?
¿ Pero aún podemos ir?
Kanserden kurtulamadınız değil mi?
¿ Pero no me habéis quitado el cáncer de mierda?
Bu benimle ilgili değil.
Esto no se trata de mí.
Sen de onlara yanıldıklarını söyledin değil mi?
Y tú les dirías que eso es mentira, ¿ verdad?
Önemli değil.
De nada.
Fakat sen iş çalma olayına aşinasın değil mi?
Pero estás bastante familiarizada con el concepto de robo de empleo, ¿ no es así?
Şerefsiz herif böbreğini vermek istiyor ama bunu yapamayız değil mi?
El hijo de puta quiere darle su riñón, pero no podemos hacer eso, ¿ verdad?
Gerçek dünyaya nasıl tepki verdiği ve içinde neler olup bittiği belli değil.
No está claro a qué reacciona en el mundo real o qué está ocurriendo dentro de ella.
Chris'in de böbreği var değil mi?
Y Chris... ¿ Él también... tiene un riñón?
Bir şey değil.
De nada.
Cerrahlarımızın omurga hasarına değil dinlenmeye ihtiyaçları var.
Nuestros cirujanos necesitan un descanso firme, no dolor de espalda.
Vaktimiz olduğunu söylediniz değil mi?
Ha dicho que tenemos un poco de tiempo, ¿ verdad?
Rekonstrüksiyonu ertelemeliyiz. Mesane öncelikli sorun değil.
Tenemos que hacer una reconstrucción diferida, no una reparación primaria de vejiga.
Şaka yapıyorsun değil mi?
Estás de broma, ¿ verdad?
Avukat kampı değil burası.
Esto no es un campamento de abogados.
Toby Kendall'ın kafası tekmelenmeden önce herhangi bir kışkırtma yoktu değil mi?
¡ Para! Esta patada a la cabeza de Toby Kendall fue sin provocación alguna, ¿ verdad?
Sen de onun aramalarına dön o kadar da kötü biri değil... -... onu ciddiye almadığını düşünüyor.
Pero llámalo, no es un mal tipo y se siente un poco ignorado.
Rupert. Sen Henry ve Lenore'nın avukatısın, Maia'nın değil.
Rupert, eres el abogado de Henry y Lenore, no el de Maia.
Bu anlaşmayla alakalı değil.
No se trata de solucionar...
FBI dokunulmazlık teklifini kabul etmedi değil mi?
Los federales no hicieron oferta de inmunidad, ¿ verdad?
Aslında Staple değil de Staples.
De hecho, son dos staples, no uno.
Dünyanın dengeyi koruması gerek sonuçta değil mi?
Que el mundo ha de vivir en equilibrio, ¿ vale?
Ve sadece vergiden sonra kalan parayı da değil.
Y ni siquiera lo calculan después de impuestos.
Sadece normal fiyat üzerinden faturalandırılmayı istiyor perakende fiyatı üzerinden değil.
Solo quiere que le carguen el precio de coste y no el de venta.
Bu küçük bir dava değil.
Esto no es de poca monta.
Asistanlık pozisyonu için değil mi?
¿ Vienen por el puesto de ayudante?
Sicili temiz ve herhangi bir dini topluluğa mensup değil.
No tiene historial de litigios y no tiene antecedentes.
Dava talebinin iptali değil mi konu?
¿ No es solo una moción de desistimiento?
- Şirket, bir şekilde kaybını telafi etmek istedi değil mi?
Bueno, la empresa solo quería una oportunidad de recuperar sus pérdidas, ¿ no?
Tekniğimin bir parçası değil mahkemenin takdiri.
Mucho mejor, gracias. No es parte de mi método.
- Bu karar size değil müvekkile kalmış.
Es decisión de todos los clientes, de los 24. No es decisión vuestra sino de los clientes.
Cabe, bir kaç haftalığına çökecek bir yere ihtiyacın var değil mi?
Cabe, necesitas un lugar para dormir por un par de semanas, ¿ verdad?
Birlikte olmak demişken, şu gelen senin popoya hasta olan güzel hatun değil mi?
Hablando de quedar, ¿ no es esa la chica a la que la pone tu meneo?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56