Tanık yok traducir español
1,094 traducción paralela
Tanık alınmayacak. - Tanık yok mu?
¿ Sin testigos?
Dolan, terörist görüntüsü vereceğiz o yüzden şoförleri temizleyin. Tanık yok.
Dolan, queremos que parezca un acto terrorista así que cárgate a los conductores.
Tek bir tanık yok.
No hay testigos.
Yeniden sorgulayacağımız bir tanık yok.
La defensa no va a repreguntar.
Kanıt yok, tanık yok, sadece sonuç var.
Sin pruebas ni testigos, sólo resultados.
Tamam, öğrenci yok, tanık yok.
Bueno, sin estudiantes, sin testigos.
Kurbanın bilinci yerinde değil, tanık yok, arabanın sürücüsü yok.
Hay una víctima inconsciente, no tenemos testigos ni al conductor.
Tanık yok. Beni dinle. Konuşma, sadece dinle!
No hay ningún testigo, Escúchame, No hables,.escucha!
Tanık yok, suç da yok.
Sin testigos, no hay crimen.
Sonra Spicer öne eğildi ve aynen : "Tanık yoksa cinayet de yok." dedi.
Entonces Spicer se acercó y dijo, "Bueno, no se puede... tener un asesinato sin testigos".
O olmadan başka hiç tanık yok.
Sin él no hay testigos.
Bay İyi Adam yok artık.
Dejaré de ser tan bueno.
Bay Coulthard, sanırım size Nishaga Kızılderilileri ile Kanada Dominyonu arasındaki davada davacı vekilinin nasıl savunma yaptığını hatırlatmama gerek yok. Yerli halkın tanıklıklarının kabul edilmemesi çok uzun yıllar önceydi. 1871'ler gibi.
Sr. Coulthard, creo que no tendré que recordarle... las alegaciones del letrado de los demandantes... en el caso de los indios Nishaga contra el dominio del Canadá acerca de la admisión de pruebas por los testigos tribales en 1871.
Şaşırmana gerek yok onun aklı karışık.
Con razón està tan confundida.
Yok, gerçekten, Quentin, beni düş kırıklığına uğratıyorsun, seni artık tanıyamıyorum.
Quentin, me decepcionas. No te reconozco.
Halkım, hepinizi, kötü bir komplonun yok edilişine tanık olmaya davet ediyorum. San Marcos'u benden alma komplosu!
Querido pueblo, los he reunido aquí para que atestigüen el fin de un complot malicioso,... un complot para ¡ sacarme a San Marcos!
Onunla dün tanıştık. Ortada dönen bir şey yok.
Lo conocí ayer, no hay nada entre nosotros.
Artık alt tarafı diye bir şey yok. Saygon'da olmaz.
Ya nada es tan fácil, y menos en Saigón.
Senin artık Michael diye bir tanıdığın yok.
Ya no debes refugiarte en Michael.
Tanık yok. Kan izi yok, kanıt yok.
Sin restos de sangre ni pruebas.
Şuraya bak, ufacık, küçücük... neredeyse hiç yok.
Qué figurita tan linda y menudita, casi inexistente.
Dünyada senin kadar büyük gözlü başka kız yok bana çok komik davranan, paramı da harcatan uzun boyunlu kaz gibi beni oynak hissettiren.
No hay nada en el mundo como una chica de ojos grandes... que me haga actuar tan raro. Que me haga gastar dinero. Que me haga sentir suelto... como un ganso de cuello largo.
Tanındığıma dair herhangi bir ışık bekliyordum. Hiç bir şey yok!
esperé un dejo de reconocimiento... pero no sucedió nada.
Tanık bırakmak yok.
No quiero testigos.
Yolu yok, kaba ve güçlü olacak 150 yıllık akraba evliliğinin sonucu olarak.
No hay otra manera, él será tan terrible y duro como el producto de 150 años de no procrear.
Az önce USS Atılgan'ın tamamen yok olmasına tanıklık ettim, herkes kaybedildi, sadece bir kişi kaldı.
He presenciado la aniquilación total del USS Enterprise. Todas las vidas se han perdido, menos una.
Dış görünümü dışında onda tanıdık gelen hiçbir şey yok.
Salvo sus rasgos, no hay nada en él que me parezca familiar.
Kızılların elinde bu kadar süratli bir şey yok!
Los Rojos no tienen nada tan rápido.
Gölgede kırk derece sıcaktayız, paramız yok bir tarafımızda acayip acıtan dövmeler, 1988 kışında ne kadar mal olduğumuzu bize ömür boyu hatırlatacaklar!
Estamos acá con 40 grados a la sombra, sin una lira,... con éstos tatuajes, que duelen como la mierda,... y que nos recordarán toda la vida, lo boludos que fuimos ese lejano invierno del 88! .
Bütün yaşayanlar bir gün ölümle tanışacak ama benim için bir son yok artık.
Toda vida tiene su final en la muerte, pero para mi ahora no existe un final.
Bir yerde bir süre yaşadığınızda Herşey gözünüze... Daha iyi demeyeceğim, Abartmanın manası yok, ama... günlük hayatınız daha tanıdık görünmeye başlar.
Después de pasar algún tiempo en un lugar, todo empieza a parecerte no diré mejor, no hay que ser extremista pero tu vida diaria se vuelve más familiar.
Bu defa bana göz kulak olan yaşlı kadın yok. Sahte çocuk bakıcısı kıtanın bir ucunda diğer ucuna evleri soyarak geziyor.
La Niñera Bandida ha dejado una secuela de robos en los EE.
Bundan başka hiçbir zevkte yok artık gözüm. Aramızdaki her şey o kadar hızlı gelişti ki...
De no desear más que el placer cotidiano de estar tan bien juntos.
Nasıl? Plakanın tam numarası yok, tanık da yok.
No tienen el número completo ni ningún testigo.
Ama ütün yok değil mi? - Çok kırışık.
Está tan arrugada.
O kadar kısa bir zaman ki, adı bile yok.
Es una fracción de tiempo tan pequeña que no tiene ni nombre.
Neden, gelecekten gelen başka tarihçilerin önemli olaylara tanık olması için geri geldiklerine dair bir kayıt yok?
¿ Por qué no hay otros historiadores del futuro que hayan viajado al pasado para ver hechos importantes?
Bizler o mı kadar dehşete kapıldık, o kadar mı korkaklaştık ki, bir adamı, sadece... şu andaki düşmanımızın kanını taşıdığı için yok mu etmeliyiz?
¿ Nos hemos vuelto tan temerosos nos hemos vuelto tan cobardes que debemos castigar a un hombre sólo por llevar la sangre de un enemigo actual?
Çocukların küçüklüklerinde yeniliklere neden bu kadar açık olduklarına şüphe yok.
Sin duda por eso los niños son tan receptivos cuando jóvenes.
Rahip hiçbir şey görmemiş. Doğru düzgün bir tanık da yok.
El cura no vio nada, no hay testigos que lo corroboren.
Malcolm X olarak tanıdığınız kişi artık yok.
La persona a quien conocen como Malcolm X ya no es más.
Bu kişi tanık listesinde yok.
Esta persona no está en la lista de testigos.
Herkesi öyle sıkıp bunalttınız ki ; hiç bir şeyin zevki yok artık.
Le gusta tener a todos tan atados, que nadie disfruta con lo que hace.
Burada tanıdık olmayan hiçbir şey yok.
No hay nada que no me sea familiar.
Bu tanık için herhangi bir sorumuz yok, efendim.
No hay preguntas para este testigo, su Señoría.
Ailenle tanışma konusunda hiçbir sıkıntım yok.
No tengo problemas en conocer a tus padres.
Tanıdık geldi. Lord Darlington diye biri yok muydu? Bir tür Nazi.
Me suena. ¿ Lord Darlington no nos metió en la guerra?
Ama gerçek Hristiyanlar imanlarına sımsıkı saırılarak, şeytanın uşaklarının, aile hayatı için önemli olan değerleri yok edenlerin, karanlığın ve kaosun habercilerinin, kim olduklarını tanıyabilirler.
Pero los verdaderos cristianos, seguros de su fe, pueden desenmascarar a tales detractores por lo que son : discípulos del diablo, destructores de todo lo que hay de bello en la vida familiar, heraldos de la oscuridad y del caos.
Tanık olduklarımız ve raporunuzda okuduklarımızın hiçbir bilimsel dayanağı yok ve hiç de güvenilir değil.
Lo que acabamos de presenciar, lo que hemos leído en sus informes... su base científica y su credibilidad parecen completamente insostenibles.
Mangalda pişmiş etin kokusu kadar güzel bir şey yok. Bu koku çok tanıdık.
Nada como el olor de carne al carbón.
Ya makine yine arızalı... veya bu gazeteci çok yapmacık, nabzı yok.
O la máquina se ha estropeado o este periodista es tan templado que no tiene pulso.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65