Belki de değil traducir francés
1,705 traducción paralela
Belki de değil, belki de şair olmak istemiştiniz.
Peut-être que non. Peut-être vouliez-vous être poète?
Belki de değil.
Peut-être pas.
Belki belki de değil bilmiyorum
Peut-être. Peut-être pas.
Belki. Belki de değil.
Peut-être, peut-être pas.
Belki, belki de değil, ama sen bileceksin.
Peut-être, peut-être pas, mais... vous, vous le saurez.
Belki de değil.
PeÏ... t-être pas.
Fena yanıt değil, ama belki de bundan fazlası olmalı.
Il y a pire, comme réponse. Mais il y a peut-être autre chose.
Belki de arkadaşını Padme diye çağırmalıyız çünkü o Mannequin Skywalker'ı çok seviyor, öyle değil mi?
Peut-être que nous devrions appeler ton ami : "Padme", parcequ il aime tant "Manne-kin" Skywalker pas vrai?
Belki de bu iyi değil.
Peut-être que ce n'est pas juste.
Belki de ikimizin de Bengalli olması yeterli değil.
Ça ne suffit pas que nous soyons bengalis.
Beni gördüğünü düşünüyor. Belki de görmedi. Emin değil.
Elle pense qu'elle m'a vu, mais elle n'est pas sûre.
Belki de yola çıkmadan sana bunu söylemeliydim, değil mi?
J'aurais dû te le dire avant de nous mettre en route, hein?
Belki, Juarez'de değil de, CNN'desindir diye düşündüm.
Enfin, peut-être sur CNN, mais pas ici à Juarez.
Belki şimdi itiraf etmenin zamanı. Baban her şeyin ustası değil.
Peut-être est-ce le moment de t'avouer que ton père ne maîtrise pas toujours tout.
Belki de bu tarz bir işe uygun değil.
Elle n'est peut-être pas faite pour ce métier.
* Belki bugün değil, belki yarın da değil * * Ama yakında, ve hayatının geri kalan kısmında *
Peut-être pas aujourd'hui, ni demain, mais bientôt, et pour le reste de ta vie.
Belki de bu yeterli değil.
Peut-être que ce n'est pas assez.
Irwin daha önce hiç motosikletin arkasına binmemişti. Belki de virajı dönerken içeri değil, dışarı yattı ve Hector'ın dengesini bozdu.
Irwin n'était jamais monté en motocyclette auparavant, alors... peut-être qu'il s'est penché du mauvais côté en prenant le tournant... et à fait perdre l'équilibre à Hector.
Belki de sahne bana göre değil.
Je ne suis pas certain que j'étais fait pour être chanteur.
Belki bende, belki değil. Bunu bir tek ben bilirim.
Ça se pourrait bien, mais c'est à toi de le trouver.
Belki makinenin karşısındayız ama yine de parçası olmaktan çıkmıyoruz, değil mi?
On s'oppose à la machine mais on en fait partie.
Belki de geri dönmeye karar verdiler... ama terk ettikleri eski dünyaya değil.
Ils ont peut-être décidé de revenir. Le monde a changé depuis leur départ.
Belki 11'inde değil ama 18'inde de aynı şeyleri düşünecek misin bakalım.
- Peut-être pas à 11 ans, c'est vrai, mais voyons si tu diras la même chose à 18 ans.
Doğru değil Belki denizci onun Büyükannesiydi
Le marin, c'était le père de son père.
Ama sonra düşündüm, belki de o kadar kötü bir şey değil dedim.
Je me dis que c'est peut-etre pas une si mauvaise idée.
Belki de hayatım boyunca çok fazla başarısız olduğum için ama bildiğim bir şey var ve bu, benimle ilgili bir şey değil. Bunu önceden görebilmek isterdim.
Vous savez, j'aimerais le savoir.
Benim için belki de kendin için Ama seni çok sevdiğim için değil
Et tu as pleuré à cause de moi, à cause de toi.
Belki çok uzun değil ama burası hatıralarımla dolu.
J'y ai tant de souvenirs.
- Belki de ne düşündüğünüz umurumda değil, efendim.
- Il fallait réfléchir. Calmez-vous.
Uzun zamandır dünyanın, belki yanlızca yeni bir yuva bulma sözünün değil kalben inandığım, uzun zamandır kayıp olan güçlü 13. kolonideki kardeşlerimizi bulma yönünün de aranması taraftarıydım.
J'ai toujours dit qu'il fallait trouver la Terre. L'espoir d'habiter un monde accueillant, et celui de retrouver nos frères et nos sœurs de la 13e colonie, est un espoir exaltant, auquel j'ai cru de toute mon âme.
Evet, belki de Colin'i arayıp bir gün daha isteyebilirim. Bu yeterli değil.
- Je peux faire attendre Cullen encore un jour.
Onun güçleri olduğu zaten belli değil mi? Belki de en başından beri onu bu yüzden istiyorlardır.
Il serait logique qu'elle ait des pouvoirs, ça pourrait expliquer son enlèvement.
Dr. Karev'in aksine, şefkat ve acıma onun öncelikler listesinde ilk sıralarda değil. Ama küçük bir kemik testeresi hareketi belki bana biraz saygı duymasını sağlayabilir.
À l'opposé du Dr Karev, la compassion n'est pas sur sa liste de priorités, mais un petit coup de scie me vaudra peut-être un peu de respect.
Konuyla alakası yok. Belki, ama bana göre tacizle ilgili fazla bilginiz yok. Bu en fazla mazoşist gey zevke göre tabi ki de ama cinsel taciz hiç değil.
ça n'a rien à voir avec ce qui se passe ici peut etre mais si vous voulez mon avis, vous ne connaissez pas grand chose à la seduction ce que j'ai vu était plus un jeu sexuel, d'un goût douteux je vous l'accorde, mais certainement pas du harcelement?
Belki de, ona bir çeşit amcık sevme virüsü şırıngalarız? Değil mi?
Qu'on lui refile le virus des bouffeuses de chattes?
Onu ilk bulduğumda tıp fakültesine gitmeye ikna ederim belki demiştim. Ama doktor olacak kadar kitap kurdu değil.
Quand je l'ai vu la première fois, je me suis dit que je pourrais le convaincre d'aller en fac de médecine, mais il n'a vraiment pas les prédispositions d'un scientifique.
Belki de seni bir erkek olarak görüyordur, bir çocuk olarak değil.
Peut-être qu'elle pense que tu es un homme plus un enfant.
Biliyorsun, ait olduğun yerdesin artık, ve... Bilirsin, benim hayatım, belki dünyayı sörf yaparak dolaşmak değil ama...
Tu vois, tu es retournée là d'où tu viens, et... ma vie, ce n'est peut-être pas de faire le tour du monde en surf, mais...
Belki, bir kere de sen beni dinlemelisin. Bu hayatımda değil.
Pas dans cette vie.
Daniel. Belki de bu konuşmayı yapmak için doğru zaman değil.
Daniel... ce n'est peut-être pas le bon moment pour avoir cette conversation...
Belki de biz hapishaneyi açtık, hücresini değil.
Peut-être que nous avons ouvert la prison, mais pas la cellule.
Belki de sadece annesini hapse atman yeterli değil.
Peut être que tu es censée l'aider une fois que tu auras fait enfermer sa mère.
Belki de savaşmak değil, savaş çıkarmak istiyordu.
Peut-être n'essaie-t-il pas d'éviter une guerre mais d'en commencer une.
- Belki savunma avukatı için değil ama Savcı şehri temsil eder.
- Peut-être pas pour un avocat de la défense, mais un adjoint du procureur représente la ville.
Belki de yaptığımız bir şey değil. Veya arkasında kim var Belki Billie ve Christy, ne bir şeydir.
C'est peut-être plutôt ce qu'ont fait les filles ou le démon.
Çünkü çocuğumla ilgilenemeden bu şeylere bakmam mümkün değil. Belki ancak o zaman balık tutmaya zamanım olur.
Si je pouvais tenir mon gamin tranquille, sans devoir courir après ce truc, alors je trouverais un peu de temps pour la pêche à la mouche.
Bunlar Doktor'un suçu değil. Ama belki de ona dokunmanın bedelidir. Bir saniyeliğine bile olsa.
Ce n'est pas de sa faute, mais peut-être que c'est ce qui arrive quand on côtoie le Docteur, même pendant une seconde.
Belki, belki de değil.
Oui et non.
Doğrudan değil belki de.
Peut-être pas directement.
Belki de herkes değil.
Peut-être pas tout le monde.
Marinadaki en büyük tekne benim değil belki..... ama kimse benden daha sert kürek çekemez.
J'ai pas le plus gros bateau de la marina, mais personne ne souque plus dur que moi.
belki de değildir 39
belki de 1259
belki de öyle 45
belki değil 57
belki de hayır 17
belki de ben 23
belki de biz 19
belki de haklısınız 26
belki de daha fazla 40
belki de öyleyim 25
belki de 1259
belki de öyle 45
belki değil 57
belki de hayır 17
belki de ben 23
belki de biz 19
belki de haklısınız 26
belki de daha fazla 40
belki de öyleyim 25
belki de bu 32
belki de öyledir 60
belki de vardır 18
belki değildir 19
belki de haklısındır 24
belki de haklısın 174
belki de haklıdır 22
de değil 53
değil mi 44479
degil mi 350
belki de öyledir 60
belki de vardır 18
belki değildir 19
belki de haklısındır 24
belki de haklısın 174
belki de haklıdır 22
de değil 53
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26