Göstersene traducir portugués
550 traducción paralela
Şu programı göstersene.
Posso ver um programa?
Tony, göstersene.
Tony, mostra-o.
- Göstersene.
- Deixe-me vê-los.
Silahını göstersene, haydi. Durmazsa, ateş et ona.
Porque não lhe acena com a pistola... e se ela não pára, acaba com ela.
Ona resmi göstersene Kepp.
Mostre-lhe o retrato, Sr. Kemp.
Ona resmimi göstersene, Howie
Não lhe mostraste o meu retrato, Howie?
Hey, Jerry, Marty'e hani şu resmi göstersene.
Jerry, mostra ao Marty aquela foto.
Leslie, Bay Benedict kahvaltısını bitirdiyse... ona ahırları göstersene.
Leslie, se o Sr. Benedict já terminou o pequeno-almoço, porque não lhe mostras os estábulos?
Ve eğer olsaydı, sen bana bu ülkede bir yerli kadını ve iki Comanche... çocuğu öldüren dört beyaz adamı asacak olan "beyaz adam" jürisini göstersene.
E mesmo se existisse, mostre-me um júri de brancos... que enforcaria 4 brancos por matar uma índia e 2 crianças comanche.
- Göstersene!
Então! Deixa ver!
- Sahi mi? Göstersene.
Deixa ver...
Ehliyetini, yemek kulübü kartını ya da başka birşeyini göstersene.
Mostra-lhe a carta de condução ou o cartão de crédito, ou algo assim.
Kaslarını göstersene bana.
Levanta a manga, faz musculo.
Link, Hallie'ye biraz kasabayı göstersene?
Link. Por que não leva a Hallie a dar uma volta pela cidade?
- Sağ ol. Geçen haftanın raporlarını göstersene.
Mostra-lhe o relatório.
- Ona göstersene Eric.
- Mostre-lhe, Eric.
Michael, hayatım! Balığını göstersene bize!
Michael, querido, mostra-nos o teu peixe.
Çekip göstersene.
Por que não puxa o gatilho e me mostra?
Göstersene.
Mostra-me um pouco.
"Nerede bu boyut göstersene?" diye.
'Mostra-nos lá onde é essa terceira dimensão, aponta lá.'
- Nasıl işe yaradıklarını göstersene.
- Mostra-me como funcionam.
Göstersene bi'.
Mostra-me.
Göstersene!
Mostra-ma!
Göstersene bana.
Mostra-me!
- Arabayı sürerken göstersene.
- Mostra-me enquanto guio.
Bana göstersene.
Porque não me mostras?
Göstersene onlara!
Mostra-lhes.
Şu ağabeyinin fotoğrafını bir daha göstersene.
Deixa-me ver outra vez a fotografia do teu irmão.
Ona dövmeni göstersene.
Mostra-lhe a tatuagem.
Mary Sue, ona şu boş odayı göstersene.
Mary Sue, mostra-lhe o quarto.
- Frederick, yağIı boyaları göstersene.
- Frederick, mostra-lhe os óleos.
Gül yüzünü göstersene.
Como é que está a cara, bacano?
İneğin üstündeyken, onun kemiklerini nasıl ayıkladığını göstersene.
Já agora, por que não lhes mostras como se desossa uma vaca?
Bana nasıl çalıştığını göstersene.
Mostre como ele funciona.
- Ah, evet, doğru, göstersene bana.
- Sim, então mostra-me.
Ne yaptıysan bana göstersene.
Mostre-me o que fez.
Laboratuvarda olanları bana göstersene.
No seu grande laboratório.
- Nasırlarını göstersene.
- Mostre os seus calos.
Nasıl yaptığını göstersene.
Mostra-me como fazes.
- Göstersene.
Tipo o quê?
Scott çocuklara polis rozetini göstersene.
Scott, podes mostrar o teu distintivo aos miúdos?
Biraz diz göstersene, güzelim.
Mostra o joelho, querida.
Geçirdi... Ameliyat izini göstersene...
Mostre-lhe as cicatrizes...
Onları göstersene Tanrı aşkına.
Põe-nas de fora, pelo amor de Deus.
Birkaç figür göstersene Spider.
Dá lá uns passinhos de dança, Spider.
- Bunu ikiye katlamamı ister misiniz? - Hayır, göstersene.
- Quer me ver dobrar?
Hadi Miğfer, göstersene ona. Şu flüt numaranı yapsana yine.
Capacete, mostre-lhe o número da flauta.
Babama ne yapabildiğini göstersene.
Mostra ao pai o que és capaz de fazer.
Göstersene.
Deixa-me ver.
Öğrendiklerinden ona göstersene.
Mostra-lhe algo. Tens um cêntimo?
- Göstersene.
- Deixe-me ver.
göstereceğim 43
göster 167
göstereyim 129
gösteri 51
gösteririm 21
göster bana 174
göster kendini 124
göster bakalım 43
göstereyim mi 21
göster onlara 61
göster 167
göstereyim 129
gösteri 51
gösteririm 21
göster bana 174
göster kendini 124
göster bakalım 43
göstereyim mi 21
göster onlara 61