A pen traduction Turc
3,001 traduction parallèle
Yes sure, I'll get a pen...
Anladım, hemen kalem bulayım.
It's a pen, fella.
Kalem bu dostum.
I got a pen and a hat and a really nice travel mug.
Kalemim, şapkam, bir tane de kulplu bardağım oldu.
Do you have a pen?
Kalemin var mı?
Because I might need a pen to write this down.
- Öyleyse kalem lazım olacak.
Hey! Do you have a pen?
Kalemin var mı?
And he's got a sharp suit and a lady in a frock is there and he clicks a pen and people's feet fall off and all that stuff.
Ve şık bir takım elbisesi ve elbise giymiş bir bayan ve kalemi tıkladığında insanlar aşağıya düşerler ve bu tip zırvalar.
- Give me a pen and paper.
- Kağıt kalem versene.
Uh, a pen, he wants a pen.
Kalem, kalem istiyor.
Oh, uh, you got a pen?
Kalemin var mı?
Uh, does anybody got a pen I can borrow?
Ödünç alabileceğim kalemi olan var mı?
Do you got a pen?
Kalemin var mı?
So, hang on- - you-you don't own a pen, but you own a plane?
Dur bakalım, bir kalemin yok ama bir uçağın mı var?
Yeah, you can always borrow a pen.
Kalemi bir şekilde ödünç alabilirsin.
Your brother borrowed a pen from me this morning but didn't return it.
Hepsini onları bulmak için mi yaptın? Evet! Nerede?
My feelings cannot be expressed with words or written down with a pen.
Benim hâlim ne dil ile anlatılır ne kalemle yazılır.
They need men to dig, Matrakçı, not men to hold a pen.
Orada kazma sallayan adama ihtiyaç var Matrakçı, eli kalem tutana değil.
Can you hold on while I get a pen? Yes.
- Bir saniye bekler misiniz kalem alayım?
Fred, now what do you want, a pen pal or a poon pal?
Mektup arkadaşı mı, yatak arkadaşı mı istiyorsun?
Can I borrow a pen?
Bir kalem ödünç alabilir miyim?
I mean, surely, you know. In a university, you wouldn't be far from a pen and paper, or a computer, or an overhead projector...
Yani elbette bir üniversitede kalem kağıt bulunur ya da bilgisayar, projektör...
There's a pen down there.
- Orada bir kalem var.
Find-find a pen.
Bir kalem bul.
There's a pen in the case.
Çantanın içinde bir kalem var.
I've got a pen and pad in the glove box.
Torpido gözünde kağıt ve kalem var.
You got a pen nearby?
Yanında bir kalem var mı?
- Do you have a pen?
- Kalemin var mı?
The question of slavery is better settled with a pen than with a sword.
Kölelik sorunun bir kılıç yerine bir kalemle çözülmesi evladır!
Thank goodness I brought a pen, huh?
İyi ki yanımda kalem getirdim, değil mi?
- Do you need a pen?
- Kalem mi lâzım?
Get a pen.
Bir kalem al.
Okay, let me just get a pen out of the glove compartment.
Tamam, torpido gözünden kalem almama izin ver.
Give me a pen.
Bana bir tükenmez kalem ver.
She has a pen pal! It's very intimate.
Mektup arkadaşı varmış, çok yakınlarmış.
Harvey, got a pen and a piece of paper, mate, please?
Harvey, kağıt ve kalemin var mı kanka?
Sometimes democracy moves with the stroke of a pen and tonight Cam Brady will win his fifth term in Congress simply by registering for the ballot.
Bazen demokrasi bir kalem darbesiyle harekete geçer ve bu gece Cam Brady rakipsiz bir şekilde beşinci kez kongreye seçilecekken sadece oy pusulası için kayıp taptıracak.
The way, do you have a pen I can borrow?
Kaleminizi ödünç alabilir miyim?
A green pen is what I want.
Yeşil kalem istiyorum.
I mean, my kingdom for a fucking green pen!
Altı üstü yeşil kalem yahu!
Can I borrow your pen for a moment?
Bir dakikalığına kaleminizi alabilir miyim?
And it also says here that Penn state prefers to be losing at halftime... Because at Penn state they like when you're a little behind in the locker room.
Ve yine söylediğine göre penn state ilk yarıyı kaybetmeyi tercih ediyor... çünkü pen state üniversitesinde sen tıpkı soyunma odasında ki ufaklık gibisin.
It is a nice pen.
- Güzel kalem.
But at the same time, when you find a bunch of AK-47s hidden in some villager's chicken pen, you can't help but feel like they'r the reason your buddies are dead.
Ama aynı zamanda bazı köylülerin kümesinde saklanmış bir sandık AK-47 bulduğunda arkadaşlarının ölme sebebinin onlar olduğunu düşünmemek elde değil.
I will give you a hundred dollars to borrow that pen.
Kalemini ödünç verirsen sana 100 dolar veririm.
Because nobody gives or wants a fancy pen for Christmas unless they grew up in a bookstore and have a deep and reverent love for the written word.
Çünkü kimse Noel hediyesi olarak süslü bir kalem vermek istemez tabii bir kitapçıda büyümedikleri ve yazılanlara derin bir saygı duymadıkları sürece.
Well, not a lot of veggie tacos in the pen, huh, Patrick?
Kodeste çok fazla vejetaryen tako yok değil mi Patrick?
According to my mother,'with a fountain pen and in beautiful handwriting. "
Annemin dediğine göre, "dolmalı kalemle ve inci gibi bir el yazısıyla".
This is a pen.
Bu bir kalem.
She died hundreds of years ago on a faraway pen'sula, deadlanded now.
Sonmi, şu an yaşanılamaz olan bir adada yüzlerce yıl önce öldü.
a very fine pen.
Mükemmel bir kaleminiz var.
- You got a pen?
- Kalemin var mı?
pence 52
penthouse 42
penguin 105
pentagon 30
penalty 27
penn 37
pennies 46
pennsylvania 208
pending 16
pennington 19
penthouse 42
penguin 105
pentagon 30
penalty 27
penn 37
pennies 46
pennsylvania 208
pending 16
pennington 19
penny for your thoughts 41
pennyfeather 17
penny can 27
penguins 52
penetration 21
pencils 30
pencils down 29
penance 25
pendrick 67
penniless 21
pennyfeather 17
penny can 27
penguins 52
penetration 21
pencils 30
pencils down 29
penance 25
pendrick 67
penniless 21