And like traduction Turc
151,701 traduction parallèle
And like in a city, the fish are living in very specific places.
Bir şehirde olduğu gibi, balıklar spesifik yerlerde yaşarlar.
- And like this...
- Şöyle...
She uses people, just like the government, and I help the FBI because I want to.
Aynı hükümet gibi o da insanları kullanıyor ve ben FBI'a istediğim için yardım ediyorum.
You know, sometimes I look at you, and I feel like you've maybe never had a carefree day in your whole life.
Biliyor musun bazen sana baktığımda bu herif belki de hayatında hiç eğlenmemiştir diyorum.
Yeah, and when we smoked it, it smelled suspiciously like my balls.
Evet ve kokladığımızda garip bir şekilde benim taşaklarım gibi kokuyordu.
Seriously, like, staying sober when you got nothing going on, and it kind of makes you a little boring, that's impressive.
Gerçekten, hiçbir şey olmuyorken ayık kalmak seni biraz sıkıcı yapıyor, bu çok etkileyici.
It was a long time ago before I met Mitch, and we only did it, like, t...
Bu uzun zaman önceydi, Mitch'le tanışmadan önceydi ve biz sadece, yi...
Roll them on their sides and be grateful we don't live like this anymore.
Onları bir tarafa yuvarla ve artık onlar gibi yaşamadığımıza şükret.
There's over 150 passengers back there, several of whom are in our Commander's Club, and to them I'd like to issue a special welcome.
Arkada 150'den fazla yolcu var, bir kaçı Komutanlar Kulübü'müzden ve onlara göre özel bir karşılama yapmak isterdim.
Kind of like those years when it was just Marley and me.
Marley ve benim yıllar önce eğlendiğim zamanlar gibi
I just want to know if you and Brady have, like, a...
Brady ve senin arasında bir çeşit...
I was climbing out, and I touched something like a wig, but...
Tırmanıyordum ve peruğa benzer bir şeye dokundum.
It's what I look like with a layer of paint and this uncomfortable wig, so don't get used to it.
Bir kat boya ve rahatsız bir peruk takıyorum, alışmasan iyi edersin.
Like you, and he had one of those whoosiewhatsits on his head.
Sizin gibi, kafasının arkasında siz ne diyorsanız ondan vardı.
And by like me you mean brown.
Sizin gibi dediğiniz de esmer.
So, some famehungry floozy reminds all of Seattle why they hate you, and then this zombie army outfit that's like your only family, throws you out because this floozy outed you as a human?
Yani bir şöhret düşkünü Seattle'a neden senden nefret ettiğini hatırlattı ve sonra bu kaltak seni insan olarak gösterince ailen olarak gördüğün zombi ordusu seni attı mı?
So, she owns this knitting store, and, it's got some illconceived pun for a name, like Knitpicker, or...
Pekala, kadın bu örgü dükkanının sahibi ve kötü yapılmış bir kelime oyunlu bir ismi var. Örgü Takımı gibi.
And every time he cranks it, it pops out, and he laughs like it's the very first time.
Ve ne zaman onu açsa, oyuncak dışarı çıkar ve o da sanki ilk defa görmüş gibi güler.
And that's what it looked like then.
O sırada böyle görünüyordu. DENİZ BİYOLOĞU
- And this is a what it looks like now.
- Şimdi de böyle görünüyor.
As long as you don't mess up and, like, crash your tank or kill that coral, then they're all gonna continue living.
İşleri batırıp, tanka zarar vermezseniz ya da mercanı öldürmezseniz, yaşamaya devam ederler.
You've got fish which have, like, spent the night on the reef, and then they go out to feed and all swim together.
Geceyi resifte geçiren balıklar vardır, sonra yemek yemeye çıkarlar ve hep birlikte yüzerler.
There are crabs and lobsters... and little shrimps that will do things like defend corals.
Yengeç ve ıstakozlar vardır... ve küçük karidesler, mercanı savunmak gibi şeyler yaparlar.
And they say something like 25 % of all marine life relies on coral reefs.
Bütün deniz yaşamının yüzde 25'i mercan resiflerine dayanır.
I had investigative experience for a decade and a half, and some big investigations, like US Olympic Committees and Major League Baseball.
- ÜYE POUND - BAŞKAN 15 yıllık araştırma deneyimim vardı, ABD Olimpiyat Komiteleri ve Büyük Beyzbol Ligi gibi yerlerde büyük soruşturmaları yürüttüm.
I would like to do this, to come to, maybe, LA, and to smuggle something to Russia.
Los Angeles'a gelip bunu yapabilirim ve Rusya'ya bir şey kaçırabilirim.
I took special bottles for smuggling urine, and... we will make a scenario like I am collecting my urine.
İdrarı ülkeden kaçırmak için özel test tüpleri aldım, kendi idrarımı biriktiriyormuşum gibi bir hikâye uydururuz.
It's like pornography and erotics.
Porno ya da erotik film gibi.
WADA is like a religion, and you cannot escape.
WADA bir din gibidir, kaçamazsın.
Put it in a very safe place and dropped there like a dummy.
Çok güvenli bir yere öylece bıraktım.
I told them, and they reacted like I expected they would.
Bu öğleden sonra söyledim ve beklediğim tepkiyi verdiler.
You take this table out, and there is a... like a... like a power outlet blocked without any, uh... socket.
Bu masayı kaldırdığında orada bir priz çıkışı vardı ama duy yoktu.
" Dear Grigory, in light of your recent declarations to The New York Times, we would like to meet to better understand the basis of your allegations and your proposed way forward.
" Sevgili Grigory, New York Times'a yaptığın son açıklamalar ışığında, suçlamalarının temelini ve izlemeyi düşündüğün yolu daha iyi anlayabilmek için seninle görüşmek isteriz.
But track and field stars, like pole-vaulter Yelena Isinbayeva, won't be going for gold at next month's Rio Olympics, despite having friends in high places.
Fakat sırıkla atlayıcı Yelena İsinbayeva gibi atletizm yıldızları yüksek mevkide dostları olmasına rağmen gelecek ay Rio Olimpiyatları'nda altın madalya için yarışamayacaklar.
They shepherded humanity through its formative years, gently guiding and encouraging, like a parent clapping their hands at a baby's first steps.
İnsanlığa filizlendikleri yıllardan beri önderlik etmişler zarafetle yol gösterip cesaretlendirerek adeta bebeğinin ilk adımlarına destek olan ebeveyn rolünü üstlenmişlerdir.
It's like they're saying they've been here for ever, and I know they haven't, but part of me is starting to think that it's real.
Sanki evvelden beri burada olduklarını söylüyorlar ve öyle olmadığını biliyorum ama bir yanım gerçek olduklarını düşünmeye başladı.
I want some new books, some toys, like a particle accelerator, a 3-D printer and a pony.
Yeni kitaplar istiyorum, birkaç oyuncak mesela bir parçacık hızlandırıcı, üç boyutlu yazıcı ve bir midilli.
Sometimes a word or phrase gets stuck in my head, like on on a loop, and it just plays over and over and over and over.
Bazen bir sözcük ya da ifade kafamda takılı kalıyor ve tekrar tekrar çalıyor.
My first time was on a pingpong table, and it collapsed like two seconds in.
İlk seferim pinpon masasındaydı ve iki saniye sonra çöktü.
Well, you know, it's easy to take each other for granted and I never want to do that to you, because your love, it's like a river.
Biliyorsun birbirini cepte görmek kolay ve sana bunu yapmayı asla istemem, çünkü senin aşkın bir nehir gibi.
Well, Leonard used to do all these things, like bring me flowers and wear pants.
Leonard çiçek getirmek, pantolon giymek gibi bir sürü şey yapardı. Sorun yok.
He said the only way to really fix an old floor like that is to tear it up and replace the whole thing.
Öyle eski bir zemini onarmanın tek yolunun söküp tekrar yapmak olduğunu söyledi.
And it's just the way you like it.
- Tam sevdiğin gibi.
Lots of moving trucks heading out of the city, and it seemed like every driver only slowed down long enough to flip me the bird.
Şehirden giden çok kamyon var ve beni gören her şoför yavaşlayıp bana el hareketi çekti.
If you're in doubt whether you're real or not, the Veritas invites you to write down as many numbers as you like, of any size, in any order, and then turn the page.
Gerçek olup olmadığın konusunda şüpheye düşersen Veritas bir yere istediğin kadar sayı yazmanı teklif ediyor büyüklüğü, sırası hiç fark etmez sonra sayfayı çevirmeni istiyor.
We picked up your distress call and here we are to help, like awesome heroes!
Yardım sinyalinizi aldık ve adeta kahramanlar gibi... -... yardımınıza koştuk!
Your TARDIS got stuck, you killed a lot of people, took over the city, lived like a king until they rebelled against your cruelty, and ever since then you've been hiding out, probably in disguise,
TARDIS'in burada mahsur kaldı, sen de insanları katledip şehri ele geçirdin ve zalimliğine karşı başkaldırana kadar krallar gibi hüküm sürdün o zamandan beri de kılık değiştirerek saklanıyorsun.
Like sewage and smartphones and Donald Trump... some things are just inevitable.
Tıpkı kanalizasyon, akıllı telefonlar ve Donald Trump gibi bazı şeyler kaçınılmazdır.
It's like I'm hanging on in a hurricane, and I can't hang on forever.
Sanki bir kasırganın ortasında tutunmaya çalışıyorum. - Ama sonsuza kadar tutunamam.
A cattle prod to the nards ought to liven him up, get him all veiny and redeyed like he was in the Van.
Bir üvendire onu canlandırır, bülbül gibi öttürür minibüsteki gibi sinirlendirir ve kırmızı gözlü yapar.
Seems like someone is trying to clean up a mess, and making an even bigger one.
Sanki birisi bir pisliği temizlemeye çalışıyor ve daha da batırıyor.
and like you said 33
and like it or not 28
and like i said 57
and like that 19
and like you 18
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
and like it or not 28
and like i said 57
and like that 19
and like you 18
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759