English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ G ] / Give me that

Give me that traduction Turc

13,082 traduction parallèle
Can you give me that? No, Sir.
Bunu geri getirebilir misin?
Give me that coffee over there. Right there.
- Şuradaki kahveyi bana ver.
Give me that.
Ver onu bana.
Give me that potion or I'm going upstairs.
İksiri ver yoksa yukarı çıkacağım.
You can't give me that look, the "oh, you have cancer" look.
Bana bu şekilde bakamazsın. Kanserlisin bakışı. Ben değişmedim.
Give me that.
- Ver şunu bana.
Give me that.
Ver bakayım.
Don't give me that line you've been giving me for months.
Sakın bana aylarca söylediğin yalanları söyleme.
give me that. Amy broke up with Sheldon, she got her ears pierced and she made us eat penis cookies!
Amy, Sheldon'dan ayrıldı kulağını deldirdi ve bize zorla penis kurabiyesi yedirdi!
Why can't you give me that?
Neden bunu vermiyorsun?
Give me that gun.
Ver şu silahını bana.
Still... Give me that gun.
Yine de sen ver o silahı bir.
Give me that menu.
Ver şu menüyü.
Give me that. Give me that.
Ver şunu bana.
! Give me that cake!
Ver o keki bana!
Asher Sutton is gonna give me that.
Asher Sutton bana bunu verecek.
She can give me that shot.
İğneyi o vurabilir.
Give me that.
Ver şunu.
- Give me that.
- Bana ver.
Ooh, give me that.
- Ver onu bana.
Give me that.
Ver.
Give me that.
Ver şunu bana.
You do. - Give me that tank!
Ne ne yapıyorsun ya?
Oh, um, give me that.
- Versene.
Give me that, you stupid bitch.
Ver şunu bana, seni aptal orospu.
You could give me a million years. I just ain't wired that way.
Bana bir milyon yıl versen bile böyle düşünemem.
Unless my partner's into that, and then, you know, put me in pigtails, give me a lollipop, and let's start changing some diapers.
Tabii partnerim istemiyorsa, bilirsin saçlarımı örmek, bana lolipop vermek ve bezimi değiştirmeye başlamak istemezse.
That would at least give me the chance to kill ya.
Ki bu durumda en azından seni öldürmek için elime fırsat geçer.
They wouldn't give me any details at the time, but I found out later that he was a part of a British operation. MI6.
Bana o zamanlar hiç detay vermediler ama sonradan öğrendiğime göre İngiliz İstihbaratı'nda çalışıyormuş.
I shouldn't have kissed him, that doesn't give him the right to treat me like dirt.
Onu öpmemeliydim. Bu ona, bana pislikmişim gibi davranma hakkı vermez.
But when I did that, there was no one around to give me hope or tell me when I was being stupid!
Ama öyle yapınca da etrafımda bana umut verecek ve aptallık ettiğimde durmamı söyleyecek hiç kimse kalmadı!
Give some thought as to how you intend to pay me back for that extremely expensive arm you have acquired under false pretenses.
Eşini mutlu et. Yalanlarla elde ettiğin o pahalı kolun karşılığını bana nasıl ödemeyi planladığını iyice bir düşün bakalım.
I told you I was managing the situation, so give me the time to do that.
Sana durumu idare ediyorum bana biraz zaman ver demiştim.
She wouldn't give me any details, but she said that... she said that you made this happen.
Detay vermedi ama dedi ki dedi ki, bunu sen mümkün kılmışsın.
That painting did not give me joy.
O yağIı boya bana keyif vermiyordu.
At times Shruti baby used to give me some errands to run and that's it.
Shruti yasarken bir kac ayak isi vermisti bana, hepsi o kadar.
It'll give me a chance to tell you that
Sana bunu söylemek için bir fırsatım oldu.
I'm gonna call 1PP, and I'm gonna ask them to give you that last sergeant's exam slot instead of me.
Polis merkezini arayacağım, ve çavuşluk sınavındaki boş yeri sana vermelerini isteyeceğim.
Tortured them. There's no way that he'd give me up. There's no way!
- Mutlaka beni ispiyon etmişlerdir.
Hey, J-dog, I have to, uh, go do some tranquility lunges, so could you give that guy his shot for me?
Benim biraz sakinleşmem gerekiyor. Şurdaki adama aşısını yapar mısın?
All that matters is that you give me your love.
Mühim olan tek şey bana aşkını vermen.
Or the version of me that lives inside of your head is happy to give it.
Veya kafanın içinde yaşayan halim mutlulukla verir.
I'm gonna stand up, and I'm gonna walk toward the door, and I'm gonna go give that interview with Sally, and you're not gonna stop me.
Kalkacağım o kapıdan çıkacağım ve Sally'le o röportajı yapacağım ve sende beni durdurmayacaksın.
Look, the truth is that the Sergeant talked to me, and, yeah, he offered me money to give him information, but you don't think I'd do something like that? I'm not a traitor. Ricky, you know I would never do that, right?
Bak, aslında Çavuş benimle konuştu ve evet, ona bilgi vermem karşılığında bana para teklif etti ama böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorsun, değil mi?
I'll give you space if that's what you need, but... You know me.
Sana ihtiyacın olan vakti veririm ama beni tanıyorsun.
I don't know about that. Give me the box. My unni's time capsule box.
Seni o gece görmüştüm.
Don't give me that.
Bana masal okuma.
Give me one good reason you can ride that motorcycle and I can't.
Neden sen binebiliyorsun da ben binemiyorum bana iyi bir sebep söyle.
You give me a step, you get in that chair, we can stop.
Bir adım atarsan sandalyeye varacaksın ve bırakacağız.
But for him to give me this power, he needs to think that he has power over me.
Ama ona bu gücü vererek benim üzerimde gücü olduğunu düşünmesi gerekiyor.
I need a woman like you, who I hope is willing to give me what I need, and the fact that you are still standing here gives me hope that you are such a woman.
Aslında hâlâ burada olman bana öyle bir kadın olduğun umudunu veriyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]