English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / Hard luck

Hard luck traduction Turc

188 traduction parallèle
Wait, wait. We know we got hard luck without that elephant should tell us.
Fil bize söylemese de şansımız zorda zaten.
We may have had a lot of hard luck up till now... but you and me is gonna do big things together.
Şu ana kadar şansımız pek de yaver gitmemiş olabilir ama sen ve ben beraber büyük işler becereceğiz.
It's your hard luck it wasn't what you wanted.
Aradiginiz sey olmayisi sizin sanssizliginiz.
You want to grind 10,000 feet of hard luck,
Talihsizlik hakkında bir film çekmek istiyorsun.
- and all I'm asking you is, what do you know about hard luck?
- Tek sorduğum bu konuda ne bildiğin? - Evet!
Well, it's hard luck, Petit, but you are elected, isn't he, Matrac?
Şansın yokmuş Petit, sen seçildin. Öyle değil mi Matrac?
Two small freighters. We had hard luck.
Şansımız yâver gitmedi.
- That's his hard luck.
- Şansına küssün o zaman.
If you're right, it's your hard luck.
Haklıysan, şansına küs.
You've been in hard luck and you've made mistakes.
Şansın kötü gitti. Hata yaptın.
- Hard luck. - You know about it?
- Demek biliyordun?
That's figuring no hard luck on the trail, of course.
Tabii yolda başımıza bir şey gelmezse.
That's his hard luck.
Şansı yokmuş.
I don't believe in hard luck.
Şanssızlığa inanmam.
I don't believe in hard luck, so we'll find out what the trouble is.
Ben şanssızlığa inanmam. Sorunun ne olduğunu öğreneceğiz.
I can tell you why I think you've been having hard luck.
Neden şanssız olduğunuzu söyleyebilirim.
We're not commercialising on the old man's hard luck.
Yaşlı adamın kötü talihini meta haline getirmiyoruz.
Hard luck.
Bu ne şans.
- That's your hard luck.
- Senin talihsizliğin
You've had hard luck.
Kötü şansın varmış.
Hard luck's like water in a dragnet, you pull and it bulges.
Kötü şans dip ağındaki suya benzer, çekersin ve şişer.
- Well, General, that's his hard luck.
- Aslında bu onun şanssızlığı, General.
- Get outta here with your hard luck.
- Kötü şansını al ve def ol buradan.
Had a little hard luck with the car he was gonna drive us to California in.
Bizi onunla Kaliforniya'ya götürecekti. - Öyle değil mi, Harry?
Well, hard luck, isn't it?
Şanssızlık, değil mi?
Like I told you before, it's hard luck.
Daha énce dedigim gibi talihsizlik.
Hard luck.
Kötü şans.
I've got hard luck
# Bende kötü talih var
I guess hard luck always chooses
# Sanırım kötü talih her zaman
Hard luck.
Şansızlık.
* Oh, what hard luck stories They all hand me *
# All those hard-luck stories # they all hand me
It looks like our sea faring man and our little hard luck lady are in deep trouble. Come on, goddamn it!
Gemicimizle sansız küçük hanımımızın başı epey belada gibi.
If old Granny Shickelgruber next door got the chop, that's hard luck.
Eğer yaşlı komşu Granny Schickelgruber'e elinde bıçakla denk gelirseniz, bu ancak şanssızlıktı [2].
Hard luck, old boy.
Nasıl olduğunu bilirim.
You hard-luck dog, you.
Seni uğursuz köpek.
No luck? - Percentage is with the house. Pretty hard to beat.
Sansiz miydiniz Ev sahiplerine karsi insanin sansi pek olmuyor.
- Hard luck.
- Şansızlık işte.
- That's us! - The hard-luck group.
- Şanssız grup.
Hard luck.
Şanssızlık.
I've been sent here to take over what's known as a hard-luck group.
Buraya şanssız diye bilinen grubu komuta etmeye yollandım.
- With your luck, strike hard.
- Kazanamayabilirsiniz, lütfen bunu yapmayın.
You're gonna stop playing that hard-luck violin?
O kötü şans getiren kemanı susturacak mısın.
You told me a girl came in here and gave you a hard-luck story... and asked you to buy a mink stole.
Bana bir kızın geldiğini, acıklı bir hikaye anlattığını... ve bir mink etol satmak istediğini söylediniz
Make it a nice, pathetic, hard-luck story.
Güzel, acıklı bir şanssızlık öyküsü uydur.
Should I give you a hard-luck story about my problems?
Size problemlerimi, şanssızlıklarımı anlatmayayım.
Don't press your luck too hard, corporal.
Şansını zorlama onbaşı.
- Hard luck.
- Şansına küs.
I'll give the landlord a hard-luck story.
Ev sahibine bir şeyler uydururum.
I haven't used you, so don't come the hard-luck story with me.
Seni kullanmadım, o yüzden şanssızlık hikayeni bana anlatma.
Oh, that's hard luck.
Şanssızmışsın.
Luck's just hard work, they say, and I'm willing to work hard as anyone.
Şans, sıkı çalışmadır. Ben de herkes kadar çalışmaya hazırım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]