Make it a double traduction Turc
172 traduction parallèle
Make it a double!
Duble olsun!
We'll make it a double wedding, huh?
Çifte düğün yaparız, olur mu?
I'm gonna make it a double. I'm gonna be a little bit personal, George.
Biraz fazla koyayım çünkü biraz şahsi konuşacağım George.
It's getting close to sundown, so let's make it a double.
Güneşin batmasına az kaldı. Duble olsun.
Make it a double.
Duble olsun.
Make it a double, if you please, sir.
Lütfen duble olsun, efendim.
No, make it a double, I feel lucky today!
Hayır iki kişilik olsun, bugün şanslı hissediyorum.
And boy, it comes up more often in real life to make it a double meaning.
Günlük hayatta da iki anlam yaratacak kadar sık kullanılan bir kelimedir.
Better make it a double, actually.
Aslında iki yapsak daha iyi.
Make it a double. I've just had the worst day of my life.
Hayatımın en kötü gününü yaşadım.
Dolores, a bourbon, and make it a double.
Dolores, burbon. Duble olsun.
It should say, "Step up to the bowl, partner, and make it a double."
Sana "otur ortak ve çift porsiyon gönder" demeli.
I think I'll make it a double.
Hatta iki tane.
- Better make it a double. - Ah.
- En iyisi duble yap.
- Ha. - I'll make it a double, then. I'll just get the ice.
Öyleyse iki tane getiriyorum.
- Yeah, Mom, make it a double.
- Evet anne, duble olsun.
Make it a double for colonel SerIing.
Albay SerIing için duble yap.
Make it a double.
Büyük boy olsun
- Then I'll make it a double.
- ÖyIeyse bir dubIe yapıyorum.
So in order to take the pressure off, she asks you to make it a double.
Böylece üzerindeki baskıyı atmak için, sana çifte randevu teklif etti.
Make it a double this time with just a splash of Coke.
Bu sefer azıcık kolayla duble rom olsun.
Let's make it a double feature?
İkili yapmaya ne dersiniz?
Make it a double wedding.
Çifte düğün yapabiliriz.
Sorry, Mauzner, I don't think we should - Make it a double.
Üzgünüm, Mauzner sana yasak
Then make it a double.
O zaman duble olsun.
Make it a double We wanna catch Karen we'd better drink like her
Karen'ı yakalamak istiyorsak, onun gibi içmeliyiz.
Make it a double!
( Tanrı'ya içki gerek ) Duble olsun!
- You know it. Make it a double.
- Aynen, duble olsun.
Make it a double.
Duble yap.
Can you make it a double?
Şunu duble yap?
- Make it a double.
- Duble olsun.
- Make it a double!
- İkiye çıkart.
Make it a double, though.
Ama sen onu iki yap.
Make it a double, please.
Duble olsun, lütfen.
As a rule, it is inadvisable to make an overcall on two of a four-card suit or to overcall with a no-trump bid without a double-stopper in the suit bid by the opponent.
Kural olarak, iki majörden de dört kart içeren ellerde üste konuşma yanlış olur. ... ya da rakibin elinde çift durdurucu olmayan kozsuz artırımlarda üste konuşma önerilmez.
Okay, order me a double bourbon and better make it the same for Fran.
Pekala bana duble viski ısmarlayın, Fran'e de aynısından olsun.
But yet I'll make assurance double sure, and take a bond of fate : thou shalt not live. That I may tell pale-hearted fear it lies, and sleep in spite of thunder.
Ama yine güvenmeyelim, yazılı bir senet alalım kaderden : sağ kalma ki, yufka yürekli korkuya "Yalan söylüyorsun" deyip uyuyabileyim, gök gürledikçe.
Make a double wall, dual-type tank to transport it in.
Çift duvar yapalım, içeri taşımak için.
Make it a small double vodka.
Küçük bir duble votka olsun.
This guy here. Make it a double.
- Hayatım.
Make it solid, like a double wall.
İyice doldur, çift duvar gibi.
It's the same little after-school snack I used to make for my own son - a triple-decker BLT, a hearty helping of homemade potato salad, and a great big slice of double chocolate fudge cake.
Biraz kendi oğlum için hazırladığım okuldan sonra atıştırmalarına benzedi. Üç katlı sosisli, domatesli sandviç, doyurucu ev yapımı patates salatası ve koca bir dilim duble çikolatalı kek.
A double knot is the only way to make it hold.
Bunu tutmanın en iyi yolu çift düğüm atmaktır.
You're double-tough, and you are sharp as a razor and you get what you want or else, but you don't make it work forever
Çok güçlüsün ve ustura kadar keskinsin, ve her ne olursa olsun istediğini elde etmeyi biliyorsun, ama sonsuza kadar böyle idare edemezsin.
I'm sure he'll offer us a fair reward, and then we'll make him double it.
Eminim ki bize adil bir ödül önerecektir, sonra teklifini 2 katına çıkarttırırız.
We thought it'd be fun to make this a double date.
Bunu çifte randevuya dönüştürmek eğlenceli olur diye düşündük.
I try to stretch it to a double. I make a beautiful hook slide right under the tag.
İkinciye uzatmak istedim ve koşarak ayağım önde kaydım.
We could m-make it like a double date. Come on.
İki çift birden çıkmış oluruz, haydi.
Will O'Connor was a cute urban planner, Miranda had met at Starbucks. He mistook her latte for his double-caff and offered to make it up by buying her a drink that Saturday.
Miranda'nın Starbucks'ta kendi içkisiyle onunkini karıştırdıktan sonra Cumartesi ona gerçek bir içki ısmarlamış olan akıllı, sevimli bir adamdı.
Two weeks'vacation doesn't make up for a year of double shifts but the kids look forward to it.
2 hafta tatil, çift vardiya geçen bir yılı telafi etmiyor... -... ama çocuklar dört gözle bekliyor.
You can call somebody, we'll make it a double date.
İki çift çıkarız.
make it happen 119
make it rain 28
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it 257
make it rain 28
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it 257
make it look good 18
make it better 21
make it quick 271
make it right 27
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it good 37
make it hurt 16
make it go away 36
make it better 21
make it quick 271
make it right 27
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it good 37
make it hurt 16
make it go away 36