Bu kadar mı traduction Anglais
38,593 traduction parallèle
Çıkışlara dair her şey bu kadar mı?
Is this everything for the exits?
Bu kadar mıydı?
That's it?
- Sadece bu kadar mı?
Is that so?
Bu kadar mı?
So that's it?
Bu akşam geç saate kadar çalışacağım gibi gözükünüyor.
It looks like I'm going to be working late tonight.
- Bu kadar da abartmayalım.
Now we're gonna take it down a notch.
Ve hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
And I've never been happier!
Bir arkadaşım o an, hayatında hiç bu kadar kan görmediğini söyledi.
Friend of mine said he'd never seen so much blood.
Bu histen, onu yakalayana kadar kurtulamayacağım.
Well, I can't shake this feeling. At least not till we catch her.
Air Force One'a bu kadar yakın olduğuma inanamıyorum.
I can't believe I'm this close to Air Force One.
Arkadaşlarımızı bırakın, ben de bu yavruyu size geri atayım ve hepimiz birbirinizi sonsuza kadar hackleyip, casusluk yapmaya dönelim.
So, let our pals go, I toss this puppy over, and we all go back to hacking and spying on each other forever.
O kadar kafa karıştırıcı ki canımı yakıyor. Bu eninde sonunda canını daha az yakacak.
So much that it hurts.
Bu listeyi bitirdiğim an, her bir maddeyi, her bir kelimesini, anladığından emin olana kadar ona okuyacağım.
And as soon as I'm finished with this list, I'm gonna read it to her, and make sure she hears every damn word.
Sanırım bu kadar yeter.
I think that's enough.
Hiç bu kadar duygulanmamıştım.
Never been so moved.
Ama sanırım Kimyager'in orada neden bu kadar garip davrandığını anladım.
But I think I know why she was acting so odd at the Chemist's.
Kimmie viski shot atıyordu. Ben de birkaç tane attım. Ama bu kadar etkileyeceğini düşünmedim.
Kimmie was doing fireballs, and I did some, too... but I didn't think I took this many.
Umarım bebeğim bu kadar büyük değildir.
I really hope my baby is not this big.
Gelin, şok edici keşiflerle dolu bu yolculuğa birlikte çıkalım. Sıkı durun çünkü birazdan öğrenecekleriniz tabağınızdaki yiyeceğe bakışınızı sonsuza kadar değiştirebilir.
So join me on this journey of shocking discoveries because what you're about to learn might forever change the way you look at the food on your plate.
Sağlığımızı korumak için bu yağa ne kadar ihtiyacımız olduğunu ve balık yemeden bunun nasıl elde edileceğini öğrenmek istiyordum.
I was curious to find out how much of these fats and how would someone get them if they didn't eat fish.
KORUYUCU DİYET YAŞAM TARZININ KURUCUSU İlk başladığımda kendime şişman vegan diyordum. Tam olarak öyleydim, herkese bu yaşam tarzının ne kadar müthiş olduğunu, beni kurtardığını, kalp hastalığımı geçirdiğini anlatmaya çalışıyordum.
I would call myself a fat vegan when I first started out and I was trying to tell everyone how great this and it reversed my heart disease.
Madem bunlar bizim için bu kadar faydalı, sağlıklı yeme konusunu dert etmemize gerek var mı?
should we even have to worry about eating healthy?
Bu, bir dağ akarsuyundan ya da kuyudan su içildiğinde yeterince alınabilen bir vitamin ama artık su kaynaklarımızı klorlayıp ne kadar bakteri varsa öldürdüğümüz için artık suyumuzdan pek B12 almıyoruz. Kolera da kapmıyoruz. Bu iyi bir şey tabii.
It's made by little microbes it might've gotten enough from drinking out of a mountain stream or well water but now we chlorinate the water supply to kill off you know that's a good thing.
Çocuklarımıza bu hayvanlarla ilgili gerçeği öğretmeliyiz. Domuzların, tavukların hayatının da kedi ve köpeklerinki kadar değerli olduğunu göstererek bunu anlamalarını sağlamalıyız.
So we need to educate our children the true meaning of what these animals and by awareness about life of the pig or chicken is very much same as life of cat and dog.
Başı belada olan birine yardım ediyordum. Bu kadar kötü olduğunu fark edemedim.
I was helping someone who's caught up in something, and I didn't realize how bad it was.
Bu odadaki adamlar belki güneşin doğuşunu görecek kadar yaşamayacaklar, ancak torunlarımız hayatta kalacak.
The men in this room may not live to see sunrise, but our grandchildren will survive.
Bu serseriyi yeteri kadar hoş gördüm.
I'm done tiptoeing around this punk.
Bu şimdiye kadar yaptığım en düşük miktardaki muharebe.
This is, like, the least amount of battling I've ever done.
Sanırım hepsi bu kadar.
And, uh, I think that's it.
Pardon, bu kadar hızlı sözünü kestiğim için.
I'm sorry, if I could just interrupt real quick.
Ve şimdiye kadar öldürdüğü tek şey bu ortamdı o gelmeden önce iyi gidiyorduk.
I'm just saying, Craig's a total fraud, and the only thing he's ever killed was this awesome vibe - we had going before he arrived. - Okay, look,
Artık benden bu kadar.
I'm done trying.
Bunu yapmanı hiç önermem... Eğer gelirse, işler epey müstehcen, bir o kadar hızlı bolca yalama, tamamen çıplakça senin bu olayların arasında... - Tamam anladım.
I would advise against it though--if he does come back, things are gonna get real raunchy, real fast, like, do a lot of licking, that's probably indecent exposure- -
Sence Meclis saldırısından bu kadar kısa süre sonra davet vermem kötü mü oldu?
Hey. You think I'm wrong hosting a dinner this soon after the Capitol attack?
Bu ülkeye olan aşkımı ve ayakta durması için duyduğum arzuyu hiç bu kadar kuvvetli hissetmemiştim.
Never before in my life have I felt this more strongly... The depth of love that I have for this country and its survival.
Anladığım kadarıyla bizi bu Nazi bölgesine götürmek istiyorsun... bir bara görünmeden girip bilmediğimiz birini yardım için ikna mı edeceğiz?
Just so I'm clear, you want to drop us into Nazi territory, roll up blind to some bar, and just convince someone there that we don't know to help us?
Peki bu kadar ilerlemişken onun yerine başka birini nasıl bulacağım.
And where am I supposed to find a replacement so late in the game?
Daha önce hiç bu kadar umutsuz bir stratejiye kalkışmamıştım.
I have never attempted such a desperate strategy.
Adamım, bu arabalardan birini alabilmek için... penisinin ne kadar küçük olması gerekiyor?
Man, how small does your penis need to be to buy one of these cars?
Anladığım kadarıyla... bu konu hakkında yeteri kadar suçlama var... ve aslan payı da doğrudan oğluma gidiyor.
From what I understand, there's enough blame to go around in this matter, the lion's share of it falling squarely on my son.
Bu kadar çok mesaj bıraktığım için özür dilerim ama hatırladığım kadarıyla New York'ta telefonlar hala çekiyor.
It's me again. I'm sorry for leaving so many messages, but from what I recall, phones still function in New York City.
Ama bir dahaki sefere o kadar hızlı koşacağım o kadar uzağa gideceğim ki bu çocuğu göremeyeceksin bile.
And next time, I will run so fast and so far that you will never even set eyes on this child.
- Ne? Bazı muhabirler, nasıl bu kadar hızlı onay aldığımı öğrenmek için etrafı soruşturuyorlar, senin konumunu kullandığını ima ediyorlar.
Some reporter's been digging around, asking how I got approved so quickly, implying that you pulled strings.
Sen ve Gabby için risk çok yüksek biliyorum ama sanırım bir çıkar yol görüyorum ve bu düzelene kadar bütün imkânlarımı kullanacağım.
I know the stakes here are high for you and Gabby, but I think I see a way out of it, and I'm gonna put all my resources on it until it's fixed.
Bak, bu konuyu araştırmaya başladım. Gidersen, ölene kadar kalacaksın.
Look, I started reading up on this, and if you actually go, it's literally forever.
Aly ve ben ayrı kaldığımız zamandan beri ne kadar seks yapabileceğimizi hesapladık ve bu çok fazla ediyor.
Aly and I figured out how many times we would have had sex since we've been apart, and it's a whole bunch.
Şimdi bu Ford'ların pistimizi ne kadar hızlı dönebildiğini öğrenme zamanı. Ve bunun da anlamı arabaları diğer yerleşik Amerikalımıza teslim etmek demek. Kendisi duş jelinin komünist işi olduğunu düşünüyor.
But anyway, we must now find out how fast those Fords go round our track, and that, of course, means handing them over to our other resident American - a man who thinks that shower gel is basically communist.
Pekala şöyle yapalım o zaman ; bu teklifimi düşünmek için haftasonuna kadar, kendine süre tanı. Ben netim.
All right, how'bout this : why don't you, um, take till the end of the week, think about it.
Aylarca bu yüzden bir şey yiyemedim, uyandığımda hep ağlıyordum, tekrar uykuya dalana kadar hep ağladım durdum.
And I couldn't eat for a month, and I used to wake myself up crying, so I could cry myself back to sleep again.
Hayatımda, hiç bu kadar emin olmamıştım..
Never been more sure of anything in my life.
Şu an bu kadar mutlu görünmenden hiç hoşlanmadım.
I don't like how happy you look right now.
bu kadar 1215
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar basit mi 22
bu kadar yeter mi 31
bu kadar yeterli 43
bu kadarı çok fazla 17
bu kadar erken mi 37
bu kadar çabuk mu 71
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar basit mi 22
bu kadar yeter mi 31
bu kadar yeterli 43
bu kadarı çok fazla 17
bu kadar erken mi 37
bu kadar çabuk mu 71
bu kadar komik olan nedir 26
bu kadarı da fazla 67
bu kadar komik olan ne 88
bu kadar konuşma yeter 21
bu kadar hızlı değil 17
bu kadar saçmalık yeter 43
bu kadarı yeterli 87
bu kadar üzülme 23
bu kadar kolay mı 16
bu kadar basit değil 34
bu kadarı da fazla 67
bu kadar komik olan ne 88
bu kadar konuşma yeter 21
bu kadar hızlı değil 17
bu kadar saçmalık yeter 43
bu kadarı yeterli 87
bu kadar üzülme 23
bu kadar kolay mı 16
bu kadar basit değil 34
bu kadarcık mı 21
bu kadarı yeter 342
bu kadarı fazla 47
bu kadar işte 18
bu kadar önemli olan ne 17
bu kadardı 28
michael 2337
michele 109
michèle 40
mike 2004
bu kadarı yeter 342
bu kadarı fazla 47
bu kadar işte 18
bu kadar önemli olan ne 17
bu kadardı 28
michael 2337
michele 109
michèle 40
mike 2004