Bu kadarı fazla traduction Anglais
2,373 traduction parallèle
♪ ♪ Sizce de bu kadarı fazla değil mi?
♪ ( laughing ) ♪ Doesn't this seem like too much stuff?
Bu kadarı fazla.
That's enough.
- Bu kadarı fazla.
- That's too much!
Bu kadarı fazla!
It's on!
Bu kadar insanı suçlamak senin için bile fazla.
That's a lot of people to blame, even for you.
Bakın, bu yollarda çok fazla zaman geçirmemi gerektirir ki, Robert'dan bu kadar uzun süre uzak kalmam mümkün değil.
See, that would require me to spend a lot of time on the road, and I can't afford to be away from Robert for that long.
fark edilmemek için bu kadar belaya çok fazla insan katlanmazdı.
Not many people would go to this much trouble to remain anonymous.
Aşkın bu kadarı da çok fazla!
So much for love.
Elbette, biz keşfediyor daha fazla, daha iyi olsun arkeoloji at ve elimizden geldiği kadar, bu şeyleri içine bakmak insanların kullandığı uygulamaları.
Certainly, we're discovering more and more, as we get better at archeology and as we can look into these things, applications that people have used.
Bu antik maden olabilir işlemleri sadece araçlardı Başka muhtemelen daha fazla sonuna kadar?
Could it be that ancient mining operations were just the means to another possibly greater end?
Biz aya kadar gitmek istiyorum ve hakkında daha fazla şey öğrenmek Bu, biz Mars'ı görmek, biz oraya gitmek istiyoruz.
We want to go up to the moon and find out more things about it ; we see Mars, we want to go there.
Bu kadarı da fazla yani.
This is too much.
Benden en fazla bu kadar.
This is as far as I go.
İtiraf ve istifa. Janet Taylor'a en fazla bu kadar iyilik yapabiliriz.
Confession and resignation, that's as good as it's gonna get for Janet Taylor.
Oto zırhla bu kadar fazla ağırlığı taşıman imkansız!
It's impossible to carry this much weight with an automail!
Pekâlâ, en fazla bu kadar yaklaşabiliriz.
All right, this is as close as we're going to get.
Birkaç evrensel kanunun fiziksel dünyayla ilgili bu kadar fazla şeyi açıklayabileceğini göstermesi diğer aydınları da insan davranışı, politika hatta tarih konusunda evrensel kanunlar bulmaya itti.
The way that he had shown that a few universal laws could explain so much of the physical world inspired other intellectuals to look for universal laws that could explain human behaviour, politics, even history.
Bu kadar çok fazla zamanın olacağını bilemezdin.
You couldn't have known you had so much extra time.
Bu kadarı da fazla.
Enough is enough.
ve onun yaptığı bu kadar. bizim parçaları daha fazla parçalamaya ihtiyacımız var daha küçük, çok daha küçük parçaları görmeliyiz. chicago'da ulusal argon laboratuar bob stanek, atom altı dünyaya dikkatle bakan makineleri inşa eder.
So, this is our advanced photon source - - a microscope that's about a half a mile around, and it contains 33 stations where 33 individual experiments can go on measuring tiny structures of whatever these guys feel happy measuring.
Evet, ve bu yüzden bu kadar acıktık. Metabolizmamız çok fazla çalışıyor.
Our metabolism's working overtime.
Bana, bu kadar fazla okul değiştirmenin gerçek bir arkadaş bulamamak anlamına geldiğini söylemişti.
She told me that always changing school like that... meant that she never had a real friend
En fazla bu kadar.
Beyond that...
Kitaplığımda dinozor döneminden kalma bu kadar fazla şey olduğundan haberim yoktu.
I didn't know how many of these dinosaurs I had sitting on my bookshelf.
Bu kadar fazla şeyi nasıl tüylerine bulaştırdın?
How did you get so much of this in your fur?
Neler olduğunu anlatana kadar bu saçmalığa daha fazla katlanamam.
Unless you tell me what's going on.
Ancak bu biraz zor oluyor özellikle de birileri bu kadar fazla soru sorarsa.
Especially when someone keeps asking questions.
Ama bu... bu... bu kadarı çok fazla!
But this... This is too far.
Şey, bu harika ama ne kadar zaman önce bunlar çok fazla gelirdi?
Well, that's great, but how long before more is too much?
Eğer senin için problem varsa, bu kadarı sana fazla geliyorsa belki de teşkilattan ayrılmalısın, haksız mıyım?
If there's a problem, if this is too much for you... maybe you should consider being put on leave?
Genellikle bu kadar büyük çapta bir tahattüt verebilmem için biraz daha fazla şansım olması gerekir.
Usually I get a good look before making a commitment of this size.
Bu kadarı biraz fazla geldi de.
It's a lot to handle.
Tamam, bir gece için bu kadar saçma laf fazla.
A-all right. That's enough crazy talk for one night.
Bu kadarı da fazla ama!
Come on.
Kameralarıyla bu kadar fazla kişi olacağını düşünmemiştim.
I didn't realize there was gonna be So many people with cameras.
Bu soruşturmayı daha fazla ileriye taşıyacak kadar güçlü değilim.
I'm not strong enough to bring this case in.
- Bu kadarıda fazla...
- Enough...
Bu kadarıda fazla ama!
That's enough!
Artık bu kadarıda fazla!
I've had enough of this!
Bu kadarıda fazla Bırak onu gitsin!
That's enough! Let her go!
Tycho olarak bilinen bu krater 50 milden daha fazla bir genişliğe sahip ve şu andakinin yarısı kadar olan bir kaya tarafından oluşturulmuştur.
This crater, known as Tycho, is more than 50 miles wide, created by a rock only half the size of the one that's on its way.
Ancak Witcascki ve diğerlerine göre, Alman yüksek komutası, vadi de sadece bir kömür madeni olsaydı, bu kadar fazla miktarda askeri kaynağı buraya tahsis etmezdi...
But according to Witkowski and others, the German high command would not have devoted so many military resources here if the valley contained only an energy plant.
O olmasaydı hiçbirimizin yaşamında bu kadar fazla neşe olmayacaktı.
If life is a meal, then he was a special course. Our lives wouldn't have been fun without him.
Bu kadarı onu... ikna etmek için fazla.
So much for... persuading him.
Sadece izlerinin kaydını alabilir. Bu parçacıklarda çok fazla enerji vardır ve o kadar hızlı hareket ederler ki,..
They hang around for just a split second and move so fast it can only record their trails.
Harbiden katlanamıyorum, bu kadarı da fazla.
I seriously can't take it any longer, it's too much.
Bu kadar fazla eğlenmeyeli çok oldu.
Its been a long time since I had this much fun. Why is that?
Daha fazla ödeme yapmaları gerektiğini düşünüyordum ama bu kadar fazlasını beklemiyordum.
I didn't think they would pay very much, but a difference this big, I didn't expect.
Sadece asistandın, bu kadar fazla şey beklememeliydik senden.
You used to just be a helper, so we shouldn't expect too much.
Her ne kadar Savcı Park bu konu üzerinde çalışsa da durum basına yayıldığı için, yapabileceği fazla bir şey yok.
Although Prosecutor Park is working on it, because it was first released to the press, there's only so much he can do.
Onunla biraz daha fazla zaman geçirseydin belki de bu kadar spastik bir tip olmazdı.
Maybe if you spent more time with her she wouldn't act like such a complete spaz.
bu kadarı çok fazla 17
bu kadarı da fazla 67
bu kadarı yeterli 87
bu kadarı yeter 342
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199
bu kadarı da fazla 67
bu kadarı yeterli 87
bu kadarı yeter 342
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199
fazla bir şey yok 26
fazla bir şey değil 55
fazla kalmayacağım 18
fazlası var 17
fazla zamanım yok 54
fazla zamanımız yok 113
fazla sürmez 57
fazla uzun sürmez 79
fazla uzun sürmeyecek 16
fazla yaklaşma 16
fazla bir şey değil 55
fazla kalmayacağım 18
fazlası var 17
fazla zamanım yok 54
fazla zamanımız yok 113
fazla sürmez 57
fazla uzun sürmez 79
fazla uzun sürmeyecek 16
fazla yaklaşma 16
bu kadar 1215
bu kadar mı 472
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar yeter mi 31
bu kadar basit mi 22
bu kan 29
bu kadar yeterli 43
bu kadar çabuk mu 71
bu kadar mı 472
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar yeter mi 31
bu kadar basit mi 22
bu kan 29
bu kadar yeterli 43
bu kadar çabuk mu 71