Bunu yapmak zorundayım traduction Anglais
602 traduction parallèle
Ama bunu yapmak zorundayım.
But I must do it.
Bunu yapmak zorundayım, Charlie... Benim ne yaptığımı bildikten sonra...
I've got to do this, Charlie, so long as you know what you do about me.
Bunu yapmak zorundayım.
I've got to.
Hakkımda ne söylerlerse söylesinler... Bunu yapmak zorundayım.
No matter what they may say about me, I must do it.
Bunu yapmak zorundayım.
That's my responsibility.
Saat 08.30'da ofiste olacağım ama bunu yapmak zorundayım.
Oh. I'll be in your office by 8 : 30, but I got to do it.
Silahlarını kemerlerini eyerlere bağlayın üzgünüm rick bunu yapmak zorundayım yoksa seni öldüreceklerdi
Hang their gun belts on their saddles. I'm sorry, Rick. I had to do that.
- Bunu yapmak zorundayım Grune.
- I must do it, Grune. - What is it?
Bunu yapmak zorundayım.
I intend to do it no matter what.
Bunu yapmak zorundayım.
" I must do this.
Ama çocukların iyiliği için bunu yapmak zorundayım. Kesinlikle ilgimi çektiniz.
That Miss Claypoole there, she went after Toby like he come with green coupons.
Bunu yapmak zorundayım.
- Ι mean it. Ι have to.
Ama bunu yapmak zorundayım.
But I must do this.
Bunu yapmak zorundayım çünkü yapmak zorundayım.
It's something I must do, because... -... because I must do it. - I see.
Bunu yapmak zorundayım. Yapmak zorundayız.
It's what I have to do, what we have to do.
Yoksa bunu yapmak zorundayım!
Or I'm gonna have to do this!
- Bırak beni, bunu yapmak zorundayım. Orada değil.
He isn't there, he's waiting for me on the grounds.
Bunu yapmak zorundayım.
I have to do it.
Bunu yapmak zorundayım çünkü korkarım buraya gelecekler.
I have to do this because I'm afraid they'll come in here.
Bunu yapmak zorundayım.
I have to do this.
Bunu yapmak zorundayım.
I HAVE TO DO IT.
Bunu yapmak zorundayım, genç bayan.
[in Hattie's voice] I HAVE TO DO IT, YOUNG LADY.
Bunu yapmak zorundayım.
HAVE TO.
Ama bunu yapmak zorundayım.
But it's what I have to do.
Bunu yapmak zorundayım Sam.
Sam, I have to do this.
" Ama doğru olduğunu bildiğim şey için bunu yapmak zorundayım.
But I must take this stand [br] for what I know is right.
Neden bunu yapmak zorundayım?
Why should I?
Bunu yapmak zorundayım.
I had to do it.
- Kuzen, bunu yapmak zorundayım.
- Cousin, I have to do this.
Korkarım bunu yapmak zorundayım.
I'm afraid I have to.
Bunu yapmak zorundayım.
i've got to do it.
Bunu yapmak zorundayım.
I have to work at it.
Ama köşeye sıkışmış durumdayım, bunu yapmak zorundayım.
But i'm in a place I can't get out of...
Bunu yapmak zorundayım.
I have to do that.
- Bunu yapmak zorundayım!
- Madam!
Bunu Bayan Whiteford için yapmak zorundayım.
I have to do this for Mrs. Whiteford.
Bunu kendim yapmak zorundayım.
I got to do this myself.
Orada inşaat yapmak zorundayım, ve sen bunu biliyorsun.
I have to build there, and you know it.
Biliyor musun... Kör adam sopasız kalınca belki zorlanacak..... ama yine de... bunu Tsuru için yapmak zorundayım.
You know, a blind man may be in a bad way without his cane, but the fact is,
Bunu yapmak zorundayım.
It's what I have to do.
Biliyorum, bunu yapmamalıyım. Ama yapmak zorundayım.
I know I shouldn't do this, but I have to do it.
- Bunu Nicole'e yapamazsın. - Yapmak zorundayım, Andre.
You can't do this to Nicole.
Bunu yapmak için de, mevcut en iyi adamımı kullanmak zorundayım.
In order to do that, I'm obliged to make do with the best possible personnel I have.
Bunu önlemek için bir plan yapmak zorundayım..
I absolutely have to prevent that or my plan will not work out.
Bunu değiştirecekmisin yoksa bunun içindemi ödeme yapmak zorundayım?
Do I get my change, or do I have to pay for that, too?
Tatlım, sana kaç kere söylemek zorundayım bunu yapmak istiyorsan... kol düğmelerini çıkar diye.
Honey, how many times do I have to tell you, if you want to do it... off with the cufflinks.
Ben sadece "bunu" yapmak zorundayım istediğimi almak için.
I just had to do "this" for you to dive back in.
Bak, bunu daha önce bende yapmadım, ama yapmak zorundayız.
Um... Look, I've never done this before, either, but it's got to be done.
- Bunu yapmak zorunda değilsin. - Zorundayım.
- You don't have to do this, you know.
Bunu yapmak için de, Phil'in katilini bulmak zorundayım.
And to do that, I've gotta find Phil's killer.
Bunu bu gece yapmak zorundayım.
I'll have to do it tonight.
bunu yapmak istiyorum 21
bunu yapmak istemiyorum 75
bunu yapmak zorundasın 20
bunu yapmak istemedim 22
bunu yapmak istemezsin 29
bunu yapmak zorundaydım 22
bunu yapmak zorunda mısın 17
bunu yapmak zorundayız 25
bunu yapmak zorunda değilsin 85
bunu yapmak istediğine emin misin 31
bunu yapmak istemiyorum 75
bunu yapmak zorundasın 20
bunu yapmak istemedim 22
bunu yapmak istemezsin 29
bunu yapmak zorundaydım 22
bunu yapmak zorunda mısın 17
bunu yapmak zorundayız 25
bunu yapmak zorunda değilsin 85
bunu yapmak istediğine emin misin 31
bunu yapmak zorunda değildin 18
yapmak zorundayım 47
zorundayım 57
bunu duyduğuma sevindim 230
bunu biliyorum 710
bunu biliyor musun 150
bunu alabilirsin 17
bunu al 228
bunu yapma 481
bunu kabul edemem 111
yapmak zorundayım 47
zorundayım 57
bunu duyduğuma sevindim 230
bunu biliyorum 710
bunu biliyor musun 150
bunu alabilirsin 17
bunu al 228
bunu yapma 481
bunu kabul edemem 111
bunu yapmana gerek yok 38
bunu bana neden yaptın 18
bunu yapabilirim 231
bunu nereden biliyorsun 159
bunu da 65
bunu bilmiyordum 213
bunu sevdim 345
bunu unutma 219
bunu yapabilir misin 143
bunu yapamam 834
bunu bana neden yaptın 18
bunu yapabilirim 231
bunu nereden biliyorsun 159
bunu da 65
bunu bilmiyordum 213
bunu sevdim 345
bunu unutma 219
bunu yapabilir misin 143
bunu yapamam 834