Calısmak traduction Anglais
14,743 traduction parallèle
Efsane, oraya giden herkesin vardır Ve onları bulmaya çalışmak onları geri gelmez.
Legend has it that anyone who goes out there and tries to find them doesn't come back.
Niye ona çalışmak istediğini bir türlü anlamış değilim.
I never understood why you wanted to work for him anyway.
Onunla niye çalışmak istiyorsun bilmiyorum gerçi.
I don't know why you want to work with her, though.
Lee'yle çalışmak okulda beraber.
Uh, work... work at school with Lee.
Ama yine de birilerine ihtiyacımız var bu fikri çalışmak için.
But we still need somebody to run this thing.
Hollywood'a gelip benim için çalışmak istiyorlar.
They want to come to Hollywood, and work for me.
Burada çalışmak istemiyorum ben, hiçbir yerde çalışmak istemiyorum.
I don't wanna work here. I don't wanna work anywhere.
Hayır, hayır. Seninle çalışmak da şerefti.
No, no, it was an honor working with you, too.
Alışmak için neden birkaç imza çalışması yapmıyorsun?
Why don't you practise a few signatures, get the feel of it?
Evrak üzerinde çalışmak için zamana ihtiyacım var.
I need time to study the documents.
Bak... rahibe bozuntusu... Beni sikmeye çalışmak istemezsin.
Look, sister... you don't want to fuck with me.
Konser biletleri satmaya çalışmak bir suç olmayabilir, ama tehlikelidir.
Trying to sell concert tickets may not be a felony, but it's dangerous.
Sana çalışmak mı?
Working for you?
Kadının yanında çalışmak çok eğlenceli olsa gerek.
She can't be much fun to work for!
Pasaportlar yüzünden MI5'ın seninle çalışmak istediğini biliyorum.
Ml5 wanted to work with you because of the passports.
Ofis açılmadan çalışmak daha kolay. Onca ışık ve telefon sesi varken.
It's easier before the place opens, without all the lights, and the phones ringing.
Hepimizi kurtarmaya çalışmak daha çok sıkıntı doğurmayacak mı?
Wouldn't that save us all a lot of trouble?
Yıldız olmak ve seninle çalışmak için ölüyor.
She dying to be the star and to work with you.
Senin para sağlaman gereken... bir dernekte çalışmak için okulu bıraktım.
I'm dropping out of school to start a foundation that you're supposed to be financing.
- Ağabeyin için çalışmak nasıl bir şey?
How do you like working for your big brother?
Bagaja arka koltuktan ulaşmaya çalışmak daha iyi olmaz mıydı?
Would it not have been better to try and get into the boot through the rear seat?
Daha fazla şiddetin olmasına engel olmak için bunu anlamaya çalışmak ve bir çıkarım yapmam gerek.
I have to try to understand that meaning and learn from it in the attempt to prevent further violence.
Silahlı lobiyi alarak kadın oylarını kazanmaya çalışmak Ve fırfırlı pembe bir fermuarın içinde süsleyerek, O kadar kaba,
Trying to win the female vote by taking the gun lobby and dressing it up in a frilly pink frock, it is so crude, it could only have originated in a room full of old men.
Benimle çalışmak istemiyorsan,
If you don't want to work with me,
Çok çalışan biriyim, bu yüzden insanlarla tanışmak zor oluyor.
I work a lot, so it can be difficult to meet people, given my schedule.
Yüksek bütçelerle çalışmak güzel olmalı.
Must be nice to have a real budget.
Bizim bakış açımızı anlayan bir bölge savcısıyla çalışmak oldukça güzel.
It's good to have a D.A. who understands the issues from our point of view.
"Uzay Yolu'nun özelliği çeşitlilik, bir araya gelmek ve ekip olarak uyum içinde çalışmak."
"What Star Trek is about is diversity, coming together, and working in concert as a team."
Pop kültür ikonu haline gelmiş ünlü birinin oğlu olarak kendi kimliğini yaratmaya çalışmak, özünde kim olduğunu keşfetmek çok zor.
You know, it's very difficult when you are the son of a celebrity and somebody who becomes a pop culture icon, to try to create your own identity, to find out who you are in essence.
Sırf sizinle çalışmak, yardımcı olmak için emekliliğimi bırakıp geldim.
I came out of retirement to work with you, to help you.
Çiftlikte çalışmak yeni nesil için Avrupa'yı turlamak gibi.
Volunteering on farms is like the millennials'version of backpacking across Europe.
Düşünsene ; tam da hayatıma çeki düzen verip uzun, ciddi bir ilişkiye hazır haldeyken hayallerimdeki kız çalışmak için benim ofisime geliyor.
- Mm-hmm. - Think about it. The girl of my dreams comes to work in my office at the exact same moment that I have worked on myself and am ready to enter a serious, long-term relationship.
Cooper gibi bir adamı devirmeye çalışmak, oldukça heyecan verici olsa gerek.
Must have been quite the thrill trying to take a man like Cooper down.
Madene, dürüstçe çalışmak hâlâ mümkünken.
To the mine, where it's still possible to do an honest day's work.
Ders çalışmak için.
To study.
Onu ders çalışmak için mi odana aldın?
What, you just let him into your room to... study?
1946 yılında, siyahi bir kadın, Oklahoma Üniversitesi'nde hukuk alanında çalışmak istedi.
In 1946, a black woman wanted to study law here at the University of Oklahoma.
Aslında haklı olabilir mi? bu şeyin ortaya böyle çıkarılması en azından hemen kötü bir karakter yaratılması, Clarence Thomas'ı linç etmeye çalışmak gibi değil mi?
Does he not have a point when he says the leakage of this stuff, the dirty character of it amounts in part at least to an attempting lynching of Clarence Thomas?
Çalışmak istiyorsanız buyrun da, isterseniz sınavın cevaplarını vereyim.
You can all study the charts, or I can give you the answers to the test.
Orada çalışmak bana senden daha çok koyuyor!
It gives me a hell of a lot more than you do, including honesty!
Annen, artık istemedikçe o kadar çok çalışmak zorunda kalmayacak.
Your mom... she won't have to work so hard, not at all, unless she wants to.
- Sizinle çalışmak için sabırsızlanıyorum, hanımefendi.
- I look forward to working with you, ma'am.
Her şeyi ve herkesi. Evden dünyalarca uzakta bir yerde çalışmak nasıl bir his onu öğrenmek istiyorum.
Just getting some thoughts on how it feels to work a world away from home.
Bugün çalışmak için bir gülümseme getirmeye dikkat edin. Ve devletin bir parçası olmaktan gurur duyuyor olabilirsiniz.
Be sure to bring a smile to work today and be feel proud to be part of the State.
Haftada beş gün çorbacıda çalışmak benim için en iyisi olabilir.
Five days a week in a soup kitchen might be the best thing for me.
Şehir merkezinde beyaz adam için bedavaya çalışmak.
- Internship is when you go downtown and you work for the white man but never get paid.
Sadece çalışmak istiyorum.
I just want to work.
Bu iş sadece kadının güzelliği ve gençliği ile otuzbiri ölümsüzleştirmeye çalışmak ile ilgili.
All this business does is perpetuate the wanked-out notion that youth and beauty are the only things that define a woman's worth.
Demek, infaz süreci ve darağacında çalışmak sizi çok üzmüştü.
So, you say that the execution process and the work in the pit room upset you greatly.
Demek ki, infaz süreci ve darağacında çalışmak sizi çok üzmüştü.
So, you're saying that the execution process and the work in the pit room upset you greatly.
Bayan nanhoff bana istediğini söyledi. Mia ile birkaç hafta özel olarak çalışmak, Okul ortamından uzakta.
Mrs. nanhoff told me that she wanted me to work with Mia privately for a couple of weeks, away from the school environment.
çalışmak 46
çalışmak mı 35
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışmak mı 35
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışıyor musun 55
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20