Görüyorsunuz ya traduction Anglais
325 traduction parallèle
Eğer pusulamı çıkarırsam kendisi sıradan bir pusula, her gün kullandıklarınızdan ve bu taşlardan birini alıp, pusulaya yaklaştırırsam görüyorsunuz ya ; eğer dikkatlice bakarsanız iğnenin biraz oynuyor.
If I take my compass out, it's just an ordinary compass that you use any day, I take one of these rocks and bring it up to it, you see, if you look carefully, that the needle deflects a bit.
Görüyorsunuz ya, çok garip olan bir şey var.
See, there's one thing that's very strange.
Görüyorsunuz ya Brown, işte sizin polis.
You see, Brown, there's your policeman.
Görüyorsunuz ya, katil tabancayı şemsiyenin içine koymayı planlıyor. ... sonra şemsiyeyi şöminenin içine saklayacak ve başka bir zaman gelip alacak.
You see, sir, the killer plans to put the gun in the umbrella and then hide the umbrella in the fireplace and take it away some other time.
Görüyorsunuz ya, tam yatmak üzereydim.
You see, I was just going to bed.
Görüyorsunuz ya... Ben şahsen arabayı pek nadir kullanırım.
You see, I-I use the car so seldom myself.
Bay Stryver, görüyorsunuz ya kredi için kuşatılmış durumdayız.
Mr. Stryver, you see we are besieged for loans.
Görüyorsunuz ya sizinle tanışmak benim için büyük bir zevk.
So you can see, meeting you is a real thrill for me.
Görüyorsunuz ya, büyük olasılıkla şu an her şey ile yasal olarak ilgilenilmekte.
Yes. So you see, probably everything's being attended to right now, legally.
Görüyorsunuz ya, dünyada yeterli nezaket yok.
You see, there's not enough kindness in the world.
Görüyorsunuz ya, Conover ve Creeper'la karşılaşsaydı...
You see, if he'd run into Conover and The Creeper.
Ah görüyorsunuz ya insanlar beni inzivaya çekilmişim gibi kabul etmeye daha meyilli olacaktı.
Oh you see people would be more inclined to accept my hermit like existence.
Görüyorsunuz ya hızla iyileşiyorum.
You see, I'm getting along fine.
Görüyorsunuz ya.
- You see...
Görüyorsunuz ya Bay Holmes, sizin gibi zeki birini yakalamak için özel bir yem kullanmak zorunda kaldım.
You see Mr. Holmes to catch one as clever as you I had to use a very special lure.
Görüyorsunuz ya, editörlük işleri hiç de cazip olmuyor. Bazen...
You see, editorial work is so unglamorous, sometimes...
Görüyorsunuz ya,... orada her ikimize yetecek kadar toprak yok.
There isn't enough open range for both our outfits.
Görüyorsunuz ya Bay Bauer, ben yardımcı olmaya çalışıyorum sadece.
You see, Mr. Bauer, I'm just trying to help.
Ama, görüyorsunuz ya, bende ayakkabının diğer teki var.
But, you see, I have the other slipper.
Görüyorsunuz ya... biz burada huzurlu ve dingin ilişkiler kurmaktan hoşlanıyoruz.
See, here we like to... establish calm and serene relationships.
Kardeşim altı aydır hastanedeydi, efendim. Şimdi de bir sanatoryumda kalıyor. Bu yüzden çocuklara ben göz kulak oluyorum, şey, görüyorsunuz ya...
You see, Vicar, my brothers been in the hospital for six months, so I have to look after the young ones.
Görüyorsunuz ya, sevgili bayan, derdi olan tek kişi siz değilsiniz.
You see, my dear lady, you're not the only one who walks in trouble.
Görüyorsunuz ya bizim birbirimize güvendiğimiz kadar bile o bize güvenmiyor.
You see, he may not trust us as much as we trust each other.
Görüyorsunuz ya, kendiniz gibi sanatçı arkadaşlarla çevrilisiniz.
You see, youre surrounded by fellow artists like yourself.
Görüyorsunuz ya Bayan Hudson, bu bizim yurt dışındaki ilk gezimiz.
You see, Miss. Hudson, this is our first trip abroad.
Görüyorsunuz ya?
So you see...
Görüyorsunuz ya, azizim Tavernier savaş sadece korkunç değil, vakit kaybıdır üstelik.
You see, my dear Mr. Tavernier,... war is not only horrible... it's a complete waste of time.
Görüyorsunuz ya, elbisesini ütületmek isteyen belli biri var, hemen ilgileneceği bir mesele.
You see, there's a certain party who wishes to press his suit, a matter he will attend to at once.
- Görüyorsunuz ya?
- Can't you see?
Görüyorsunuz ya doktor, ikimiz de...
You see, doctor, we both...
Görüyorsunuz ya, Ben...
You see, I...
Görüyorsunuz ya herkesin sevdiği biri değilim efendim.
You see I'm not everyone's cup of tea, sir.
Görüyorsunuz ya çok güzel dans ediyorsunuz.
You see... you dance very well.
Görüyorsunuz ya, işimin büyük kısmı orada.
You see, I do much of my work out there.
Görüyorsunuz ya, bugünün karışık dünyasında, doğru yanlış oluyor, yanlış da doğru.
So you see, in today's complicated world, right becomes wrong and wrong becomes right.
Görüyorsunuz ya?
There. You see?
Görüyorsunuz ya, biz bunu yılda yüz kez yapıyoruz.
You see, we do this a hundred times a year
Görüyorsunuz ya efendim, açlıktan ölene kadar beklememiz gerekmedi.
You see, sir, we didn't feel like waiting around till it starved to death.
Görüyorsunuz ya, aynı işi yapıyoruz.
We're both in the same business.
Görüyorsunuz ya, Amiral Rolland'ı küçümsediniz.
You see, you underestimated Adm. Rolland.
Görüyorsunuz ya, umutsuzluğa düşmemek lazım.
Still, it's never too late.
Görüyorsunuz ya bayım, dört kardeştik.
You see, sir, we were four brothers.
Görüyorsunuz ya, askerlik sırf savaşmaktan ibaret değil, bay gazeteci.
Should he no'come back again You see, soldiering isn't all war, Mr. Journalist.
Görüyorsunuz ya?
You see? It is not artistic.
- Ya şimdi... kaç tane görüyorsunuz?
- And now, how many do you see?
Şimdi, burada beynimin elektromanyetik dalgalarının bu göstergeyi yarıya kadar kaldırdığını görüyorsunuz.
Now, over here you see the electromagnetic waves of my brain...... sending that indicator up about halfway.
Görüyorsunuz, o harfleri sizin görmüş olmanız mümkün değildi, bir başka zamanda ya da bir başka yerde.
So, you see, it wasn't possible for you to have seen those initials at any other time or any other place.
Görüyorsunuz ya? Sizi düşündüm.
You see, I've been thinking about you.
Ya da acaba bizi oyuncak olarak mı görüyorsunuz? Çünkü biz küçük bir halkız. Aptal bir halk.
Or is it that you think we are something you can play with because we are a little people, a silly people greedy, barbarous and cruel?
Bana ne kadar benzediğini görüyorsunuz. Bildiğiniz gibi baylar Profesör bu akşam, Roma'ya gitmek için trene binecek.
As you know, Lefèvre takes the express train to Rome tonight.
Görüyorsunuz onu barındırmak veya beslemek gereği yok, tabii giydirmek veya onu gömmek de yok, Tanrı'ya şükürler olsun.
You see there's no need to lodge her or to feed her... certainly not to dress her or to bury her, thank God.