Yani traduction Anglais
331,315 traduction parallèle
Yani evet, saklanamam artık.
So, yeah, like, I can't hide.
Haklıydı ama nereden bildi yani?
She was right, but how'd she know?
Evet, yani...
Yeah, so...
Açık açık yani...
They just openly...
Sistem böyleymiş yani.
Like, that was the system.
Evet, yani yapılması gereken bu ama benim babam olsaydı " Neal'ın filmine dair eleştirini okudum.
Yeah, like, that's the way you're supposed to do it, whereas my dad would have written, " Read your review of Neal's movie.
Şikago'ya gittim ve umutluydum yani.
So, I went to Chicago, and I was hopeful, you know?
Yani o yüzden ben de elimi öpüp alnına koydum ve ölmekte olan bir adamla empati kurdum işte.
I just, like, kissed my hand and put it on his forehead and just, like, empathized with a dying man, you know?
New York'a gittim, iki gün sonra babam vefat etti, yani onu bir daha göremedim.
So, I went to New York, and two days later, he died, so I didn't get to see him again.
Yani bunu açık açık dile getirmesi, "Sizi sevmedim." demesi, hem çok can yakıcı hem de iç rahatlatıcıydı.
So, for him to just say it, point-blank, "I didn't love you," was both excruciating and liberating.
Yani gerçeği.
Which was... the truth.
Yani Architect'i tespit edince, girecekler değil mi?
So when I ID the Architect, they're gonna breach, right?
Yani, hiçbirini hatırlamıyorum.
I mean, I don't remember any of it.
Üstünde çalıştığım bir proje, yani..
It's a project I've been working on, so...
Yani neden özel işime burnunuzu sokuyorsunuz anlamıyorum.
I mean, I don't know why y'all are in my personal business anyway.
Yani burada büyüdü?
So she grew up here, huh?
Yani paranın dışında.
I mean, besides money.
Yani vakıf sahte.
Ressler : So, the Charity's a fake.
Yani para buharlaşmış durumda şu an.
The money has basically just disappeared into the ether by now.
- Yani birlikte mi planladınız?
So, you planned it together.
Yani, ben beklentilere pek inanmam, anlarsın ya?
I mean, I don't really believe in looking, you know?
Yani aramız iyi mi?
So... we good?
Lafın gelişi yani.
Hypothetically.
Yani, bir profesörü seninle yasak ilişki yaşamaya ikna etmeyi başarmışsın.
[chuckles] I mean, you did manage to convince a professor to have an affair with you.
Yani, çok beğendim ama paraya falan mı ihtiyacın var?
I mean, I love it, but do you need money?
Nasıl yani?
What are you talking about?
Beni protestoyu durdurmak için ikna etmeye çalışıyor ve bunu ondan sen istedin. Yani şaşırmış gibi yapma hiç.
She's trying to convince me to stop the protest, which you put her up to, so don't act all surprised.
Yani ben endişelenmekle alay ederim.
I mean, I scoff at being worried.
Annie'yle konuştuk, iptal ettiler. Yani... Aslında kendi gösterimimiz var.
Oh, we already talked to Annie, and they're canceling that, so... [woman] Actually, we have our own screening.
Pekâlâ, yani o gece meşgulsünüz.
Okay, so you're busy that night.
- Yani, karıştırmayı seviyorum.
[Milo] I mean, I like to mix it up.
Yani ben. "
That's me. "
Evet, yani filmleri harika ama ilişkileri biraz boktan değil miydi?
Yeah, I mean, their movies... their movies are great, but wasn't the affair kind of fucked up?
Yani aldatılan kadının bunu kabullenmesi mi gerekiyordu?
So the woman who's getting cheated on, she's just supposed to make peace with it?
Yani sevdiğim şey sensin.
I love... you.
Yani herkesin içinde sevgi gösterilerine evet mi?
[Gabe] So PDA is a yes?
Yani, âşıksın.
I mean, you're in love.
Yani, bulduğumuz an adamı ona vermemizi isteyecek ki onu öldürerek bir mesaj verebilsin.
I mean, the second we find him, he's gonna insist that we hand him over so he can make an example by murdering him.
- Nasıl yani?
- How so?
Yani bir salgın başlatmaya çalışmıyor.
So she's not trying to start a pandemic.
Yani, dışarıda dünyadasın, stresli ve endişelisin.
I mean, you're out there in the world, you're stressed, you're worried.
Yani, hayatımın daha kolaylaşmasını bekleyip duruyorum ama bu hafta dipsiz bir üzüntü kuyusunda gibi hissettim.
I mean, I keep waiting for my life to get easier, but these last few weeks, I feel like I've been in a bottomless pit of sadness.
Yani iyi miyiz?
So we're okay?
Yani tabii.
I mean, sure.
- Yani sadece ben ve çocuklar.
- So it's just me and the toddlers.
Yani bu sabah nasıl hissettiğini biliyorsun.
So you remember what he felt like this morning.
Onu... yani, sonuçta ölmüş.
I would've anyway... I mean, he died.
Ben, yani, hantal servis yaptınız, anlıyor musunuz?
I-I mean, they served it soggy, you know?
Yani ben bu adamla çıkıyordum Biri öldürmek istiyor mu?
You mean was I dating the kind of man someone would want to kill?
Yani...
So...
Yani, uh...
So, uh...
yanında 38
yanımda 72
yanılmışım 190
yanımda kal 49
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanıyor 120
yanımda 72
yanılmışım 190
yanımda kal 49
yanılıyorsun 708
yanındayım 92
yanında kim var 24
yanındaki kim 31
yanıma gel 79
yanıyor 120
yanıyorsun 21
yanıldım 24
yanılmıyorsam 96
yanılıyorsunuz 182
yani o 46
yanılıyor 29
yanıldın 34
yanılmıyorum 35
yanına geliyorum 25
yanında olacağım 35
yanıldım 24
yanılmıyorsam 96
yanılıyorsunuz 182
yani o 46
yanılıyor 29
yanıldın 34
yanılmıyorum 35
yanına geliyorum 25
yanında olacağım 35
yani ben 120
yanıyorum 101
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55
yanıma otur 39
yanıyorum 101
yani biz 33
yanılıyorlar 22
yanında mı 21
yanılıyor muyum 134
yanıt yok 52
yanımdasın 16
yani bu 55
yanıma otur 39