Ic traduction Anglais
30,343 traduction parallèle
"Ic camasirimi yirtti."
♪ "He ripped my underwear from my body."
" Icımdeki heyecanli genc kadin
" the uptight young woman inside me
Bu durumda, kapanan onun iç sistemi.
In which case, it's just her internal system that's shut down.
Ki bunu yapamayacağım, özellikle temizlik malzemelerimiz burada, iç kanama ve nöbetli korkunç bir bebek ölümüne neden olmayı bekliyorken.
Which obviously I won't be able to, with our cleaning supplies down here, readily available for a horrific infant death of internal bleeding and violent seizures.
İç çamaşırlarını, yedek kıyafetlerini ve müzik dersi için kaydedicisini de aldım.
And his underpants, change of clothes, and his recorder for music class.
Asya'daki kriz iç gündemimizin önüne geçmiş durumda.
The crisis in Asia trumps our domestic agenda.
FBI, Gizli Servis, İç işleri hepimiz aynı taraftayız değil mi? Hayır.
FBI, Secret Service, Homeland, we're all on the same side, right?
Kadınların iç çamaşırlarına bozuk para sokuyorlardır.
They're... stuffing coins into the underpanties of women.
- Annelik iç güdüsü sanırım.
She's nesting, I think.
Sanırım 10 yaşındaki versiyonu iç yüzünü dışarı çıkarmıştı.
I guess it took the 10-year-old version of himself to bring it out of him.
Rahim duvarını parçalama riskin var. İç kanamadan ölebilirsin.
You risk tearing your uterine wall, the internal bleeding could kill you.
İç kulak.
Inner ear.
İlk iç güdün her zaman şüphe duymak...
Your first instinct is always to suspect...
- Gail, git içki falan iç.
Oh, Gail, have a drink!
Hadi ama, şişeden iç işte.
Come on... please, just take the bottle.
Durumum pek iç açıcı değil, dostum.
I... I'm not doing good here, man.
Hayır ama görecekler, iç organlarından kavurma yapacağım.
No, they'll see, when I'm roasting their entrails over a fire.
- İç.
- Drink.
İç güdüseldi.
It was instinct.
Bir şeyler iç.
Have a drink.
- İç içe geçmezsiniz. - Maze ile arkadaş olduk.
- You don't mix. - Maze and I have become friends.
Biraz su iç ve sakinleş.
Find some water. Calm down.
Farkındaysan, kasayı delerken iç kenarını bir milim bile geçersek, hepimiz havaya uçarız.
You do realize we drill even a millimeter past the inner edge of the casing, we'll all blow sky high.
İç.
Drink.
Ve içebildiğin kadar iç.
Drink as much as you can.
Ve ben de bu yazılımı aktif edersem iç sisteminin kapanacağına inanıyorum. O yüzden belki de sakinleşmelisin.
And I believe if I activate this override, your internal system will shut down, so maybe you should chill out.
Bir de iç çamaşırı giyersen.
Maybe some underwear.
İç şunu.
Drink this.
Bir dikişte iç.
Bottoms up.
Çay iç.
Drink the tea.
Çayı iç.
Drink the tea.
Zehri iç, kör ol sonra listeyi bul
You drink the poison, go blind, then find the scroll.
ve lütfen benimle iletişim dahi kurma. iç çamaşırının içinden kendini tatmin etmen bu sefer işe yaramayacak.
And please don't contact me or turn up at my house drunk in your underwear.
Tek zarar görmüş şeyin iç güç bağlantısı olmasını umuyorum.
I'm hoping the only real damage was to the internal power coupling.
- Yenilebilir iç çamaşırı.
- Uh... edible underwear. - Come on!
Kendimi dışarıdaki seslerden izole ederek iç sesime yeniden kavuşmak istiyorum.
I want to shut the noise out and reconnect to my inner thoughts on the road to feeling more at one with myself.
İç bakalım.
Take a drink.
İç işleri. Önce biz geldik.
Homeland, we got here first.
İç güdülerime güvendiğim için öldü.
He died because I trusted my gut.
Efendim, İç İşlerindekiler ne zaman bir şey yakalasak Ulusal güvenlik diye ciyaklıyor.
Sir, those Homeland guys are always yelling national security whenever they're snaking a bust.
İç işleri, bu sabah nezaketen bunu gönderdi.
Sent over this morning courtesy of Homeland.
İç işleri bize iyilik yaptı.
Homeland did us a favor.
İç güdülerinize güvenmeyi öğrenmelisiniz.
You learn to trust your gut.
Sadece iç güdülerime güvendim.
And I just trusted my instinct.
İç açıcıydı.
Very refreshing.
İç çamaşırı reyonuna gittim, Harrods'ın kendi külotlu çorapları vardı. Yalnızca onları giyerim ve yalnızca orada satılırdı.
I go to the lingerie department, and Harrods had their own brand of pantyhose, and they're the only ones I wear, and you can only buy them at that counter.
İç mekanlarda geziyor, otobüs ve araç kullanıyor.
He is traveling within the interiors, he is using buses, tempos and autos.
- İç açmıyor gibi bir şeyler.
I don't know. She doesn't pop. Something like that.
- Hepsini iç.
- Why? - Drink it all.
- Bir kokteyl daha iç Ed.
Have another Ruby Red, Ed.
Muhabir olmak, insanlarla iç içe olmak gizli doğruları bulup, bunları dünya ile paylaşmak demek.
Being a reporter is about connecting with people, it's about finding hidden truth and sharing it with the world.
içerim 28
içeriye 37
içiniz rahat olsun 22
içiyorsun 16
için rahat olsun 32
içelim 122
içeri girebilir miyim 137
içinde ne var 103
içiyorum 28
içiyor 24
içeriye 37
içiniz rahat olsun 22
içiyorsun 16
için rahat olsun 32
içelim 122
içeri girebilir miyim 137
içinde ne var 103
içiyorum 28
içiyor 24
içten 16
içeri gir 856
içimde 57
içtim 21
içinde ne vardı 18
içerideler 28
içeri gel 1264
içine gir 16
içerdeyim 16
içeride kim var 18
içeri gir 856
içimde 57
içtim 21
içinde ne vardı 18
içerideler 28
içeri gel 1264
içine gir 16
içerdeyim 16
içeride kim var 18