English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ M ] / Mutluluk

Mutluluk traduction Anglais

7,111 traduction parallèle
- İyi mutluluk mu kötü mutluluk mu?
- Happy good or happy bad? !
! Kötü mutluluk diye bir şey yok ki.
There's no such thing as happy bad.
Bende bakana kadar o mutluluk anıydı.
It was a moment of happiness, and yet, when I looked,
Mutluluk.
Happiness.
- Bir şeyleri açıklamaya mutluluk duyarım.
Love to explain anything.
Hayır, mutluluk hislerimi tarif bile edemez. Ben sevgiyle dolup taşıyorum ve üçünüze şükrediyorum.
No, happy... doesn't even begin to describe it, I... am overwhelmed with love, and gratitude for the three of you.
Kristen seni buraya onun mutluluk fedaisi olasın diye gönderdi.
Kristen sent you here to be her happiness assassin. No, I'd...
Mutluluk bir yanılgıdan ibaret.
Happiness is a fallacy.
Mutluluk bu.
That's happiness.
Mutluluk sakin anlardadır adamım.
Happiness is in the quieter moments, mate. ( rumbling begins, gets louder )
Mutluluk ve Ryan.
Happiness. Ryan.
- Vardık sayılır. Mutluluk çok ama çok hem de çok yakın.
Happiness is very, very, very close.
Sevgili günlük. "Mutluluk", hissettiklerimi anlatmak için çok yetersiz bir kelime.
Dear Diary, "happiness" is too small a word to describe how I feel.
Bu şekliyle, içinde iyi bir şey olmadığından bir gün dahi mutluluk nedir asla bilmeyecek.
As it is, he'll never know a day's happiness for there is nothing good in him.
Yalnız ve perişan kaldığın zaman, mutluluk fırsatını teptiğin bu anı hatırla.
When you are alone and miserable, remember this is the moment that you threw your happiness away.
Ne kadar mutluluk getirdiğinin farkında mısın?
Do you know how much happiness you've brought?
İşini böyle tutkuyla yapan bir insanın Lavoi'de bizimle beraber çalışmasından mutluluk duyarız.
A passion we here at Lavoi's department store will be happy to employ.
Keder ve mutluluk, faziletin sapkınlıklarıdır çocuğum.
Sorrow and happiness are the heresies of virtue, child.
Muzaffer olduğunuz zaman mutluluk gelecek.
When you are triumphant, happiness will come.
Biliyorsun, Tony Bravo'ya bakıyorum % 10'una sahip olmaktan mutluluk duyduğum eşsiz ve değerli bir varlık görüyorum.
You know, I look at Tony Bravo, and I see a very valuable and unique asset, one which I am delighted to own 10 % of.
Tüm veli ve öğrencileri yıllık Bilim Fuar'ımızda ağırlamaktan mutluluk duyarız.
We'd like to welcome all parents and students to our annual Science Fair.
Bayan Sadowski, her zaman için masumdu. Ve jürinin de hemfikir olmasından mutluluk duydum.
Ms. Sadowski is and always has been innocent, and I am so happy the jury agreed.
Duraflame sponsorluğunda ki Yanan Adam Konsey üyeleri, bu yılın Ignis'inin Jack Lassen olduğunu duyurmaktan mutluluk duyar.
The Blazing Guy Council of Elders, in conjunction with Duraflame, is very pleased to announce that this year's Ignis is Jack Lassen.
Şey gibi... Huzur verici bir mutluluk.
Um... it's like, um, peaceful happiness?
Evet, huzur verici bir mutluluk.
Yes, a peaceful happiness.
Eğer hala buradayken bana sormak istediğin bir şey varsa cevaplamaktan mutluluk duyarım Bea.
I think I've pretty much done all I can for you. If there's anything you'd like to ask me while I'm here,
Zamparanın tekiyle evli olmaktan hiç mutluluk duymadım.
I like not being married to a serial adulterer.
Sizinle tanışmaktan mutluluk duyacaktır.
He'd be happy to meet you.
Firmamız işinizi yapmaktan mutluluk duyar.
The firm would love to have your business.
Ailenizin bir portresini çizmekten mutluluk duyarım.
I'd be happy to do portraits of your family.
Ancak bu sadece başlangıçtı. Ufak bir mutluluk ânı.
But that was just the beginning, a brief moment of happiness.
Sana temel eğitimi vermekten mutluluk duyarım.
I'd be happy to show you the basics.
- sizi geri aramaktan mutluluk duyarız.
- We'll be happy to call you back.
Avukat falan değilim, hatta hatırlayacak olursan, hapisteki polislere söylemekten mutluluk duyduğun bir şey.
I'm not a lawyer at all, actually - - Something you were very happy to tell those cops in jail, If you remember.
Seni de görmekten mutluluk duyarız.
We'd be delighted to see you there.
Onu hatırlatmaktan mutluluk duyarım.
I'm happy to hear I remind anyone of her.
Bütün mutluluk ve mutsuzluklarıyla asla bundan vazgeçmezdim.
With all its ups and downs, I wouldn't give it up for the world.
Bu benim mutluluk yerim.
It's my happy place.
Sizi geri aramaktan mutluluk duyarız.
We'll be happy to call you back.
Mutluluk.
"Happiness"
Ben aslında kütüphaneci ve hırsız olmanın avantajlarına sahip olmanın ne kadar mutluluk verici olduğunu düşünüyordum.
I was actually just thinking that I now appreciate the advantage of having both a librarian and a thief.
Bu muhteşem fiziksel mutluluk karşısında kağıt işi nedir ki?
What's a little paperwork compared to absolute physical bliss?
"Huzurunuza sunmaktan mutluluk duyarız."
"And we appreciated what she had to offer."
Bunu size söylemekten mutluluk duyarım ama önce Avatar'ı bana teslim etmelisiniz.
- I'D BE HAPPY TO TELL YOU ONCE YOU HAND THE AVATAR OVER TO ME.
Bundan mutluluk duyarım elbette ama Whitney'in içinde bulunduğu zor durumu göz önüne aldığımız vakit acaba babası onun için doğru bir rol model mi diye merak ediyorum.
And I'd be happy to, but considering the predicament our Whitney finds herself in, I just wonder if her father is the appropriate role model.
Mutluluk?
Happy?
Şimdilik yalnızca mutluluk dağıtmak hayat tarzıma daha çok uyuyor... namaste.
For now, just delivering happiness really works for my lifestyle, so... namaste.
Kadınlar ve romantik mutluluk da benim "kriptonitim".
Women, romantic happiness, is my kryptonite.
Bakın, ikinizin de bir işte çalışmak istemesinden mutluluk duydum.
Look, I'm just happy that you both even want a job.
Yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
Glad to be of service.
Perinsky Spor bu çok özel anonsu yapmaktan mutluluk duyuyor.
Attention, shoppers...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]