Sadece bir soru traduction Anglais
794 traduction parallèle
Sadece bir soru daha sormak istiyorum.
Just one more question I want to ask you.
- Sadece bir soru sordum.
- I merely asked you a question, sir.
Bakın, Matmazel Carey, Sadece bir soru var ki, ben...
Look here, Miss Carey there's just one question I- -
Ama unutma, sadece bir soru.
But remember, just one.
Sadece bir soru.
Harumi, we'd like to ask you something.
Sadece bir soru.
Just one question.
Ben sadece bir soru sordum, Catherine.
I'm just asking a question, Catherine.
Sadece bir soru daha.
Just one more question.
- Sadece bir soru sordum.
- I'm just asking a question.
Sadece bir soru...
One question...
Bu konseyde sadece bir soru sorulacak.
There is only one question I will put to this Council.
- Ama sadece bir soru soracağım.
- But it's just one question, that's all.
Sadece bir soru.
Only one.
Sadece bir soru soracağım, yalnızca bir soru...
It's only a question of the moment, only, and that's what I'm asking for...
Sadece bir soru sormak istiyorum.
I just want to ask one question.
Problemi çözebilecek sadece bir soru mevcut.
Yet there exists one question which will solve the problem.
Sana sadece bir soru sordum, dostum.
I just asked you a question, man.
Sadece bir soru sorarım.
There's always one question.
Size sadece bir soru sorabilir miyim?
Can I just ask you one question?
Sadece bir kaç küçük soru efendim.
Well, just a few minor questions, sir.
Sana bir soru sormak istiyorum sadece.
I only want to ask you a question.
- Sadece uygarca bir soru sordum.
● Only asking a civil question, I was.
Size sadece bir kaç soru soracağız.
We only want to ask you a couple of questions.
Sadece bir kaç soru, doktor.
Just a few questions, doctor.
Sadece bana bir sürü soru sormak istedin.
You just wanted to ask me a lot of questions.
Sana sadece bir kaç soru sormak istiyorum.
I'd just like to ask you a few questions.
Sadece basit bir soru sordum.
I just asked a simple question.
Sadece, bana bir kaç soru sormak istemişler.
They just wanted to ask me a few questions.
Sadece bir kaç soru sordum.
I was just asking questions.
Sadece bir iki soru daha, sonra bu gecelik işimiz bitecek.
Just one or two more questions, and I'll call it a night.
Sadece bir kaç soru, Bay Parker.
Just a few questions, Mr. Parker.
Bu sadece iki cevabı olan bir soru.
It's just a question that has only two answers.
Şey, bu sadece sıradan bir soru.
Well... It's just an ordinary question.
Dünya adı verilen küçücük bir yerden gelen küçücük ve sadece hayal edilebilen bir evrenin sonsuzluğundan ışıldayarak onları çağıran soru işaretlerine doğru devasa bir adım atmış olan yaratıklar. İstilacılar uzaklardaki yıldızlara alınan tek yönlü bir biletin çok yüksek bir fiyatı olduğunu öğrendiler. Biz de az önce, bu bedelin evrendeki tüm benzer işlemlerin kaydedildiği kasa defterine yazıldığını gördük.
The invaders who found out that a one-way ticket to the stars beyond has the ultimate price tag, and we have just seen it entered in a ledger that covers all the transactions of the universe - a bill stamped "paid in full" -
Sadece birkaç soru soruyorlardı, başka bir şey yok.
KALA : Just asking a few questions, nothing more.
Belkide üzerime vazife değil..... böyle bir soru sormak..... heleki sadece üç tedavi uygularken tanışmık olsakta.
Perhaps it's not my place, especially after an acquaintance of only three treatments, to be asking such a question.
- Sadece tek bir soru sormak istiyorum.
- I just want to know one thing.
Sadece bir kaç olağan soru. O kadar.
Oh, just a few routine questions That's all
Oma sadece basit bir soru sordum.
Oma, I just asked you a simple question. Jesus.
Sadece King George hakkında bir kaç soru soracağım.
I just wanna ask you a few questions about King George.
Uh, Bayan Stacey, size sadece bir tek soru sormak istiyoruım, sakıncası yoksa.
Uh, Miss Stacey, I just want to ask you one question, if you don't mind.
Aklımda soru işareti bırakan sadece bir konu var, Sayın Başkan.
There is just one consideration that troubles me, Mr. President. - Please.
bilirsin, sadece kızlar... böyle bir soru sorabilir!
You know, only girls... would ask such a question
- Sadece masum bir soru.
- It's an innocent question.
Beni ilgilendiren bir şey değildi ama sadece etraftakilere onunla ilgili birkaç soru sordum ve...
It was none of my business, but I just started asking around about her and...
Kendim ve diğerleri adına bir kaç soru sormak için buradayım sadece ve de sana bir bakmaya.
I'm only here to ask you some questions on behalf of myself and the others... and to have a look at you.
Sadece bir tek soru.
Just one question.
Sadece bir kaç soru soracağım.
I'll just ask a few questions.
Eğer şirketinizin yönetim kurulu başkanı şirketinizi Washington'un şirketlerimizi yönettiği gibi yönetiyorsa ona bir sürü soru sorar ve zaten bildiğiniz bir gerçeği öğrenirsiniz. Sadece para ile çözülmeyecek problemlerimiz var.
If the chairman of the board of your company... had been running your business... the way Washington has been running our business, you'd be asking a lot of questions, and you would find out what you already know... we have some problems that money alone won't solve.
Sadece ona bir kaç soru sormak istiyorum.
I just wanna ask him a few questions.
Sadece buradan geçiyordum ve size bir iki soru sormayı düşündüm.
I was just passin'by and I thought I'd ask you a question or two.
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24