Sıkı çalış traduction Anglais
21,640 traduction parallèle
Çok sıkı çalışmalısın çünkü seninle olmak istiyorum. Hem de çok istiyorum.
And you must work very hard, because I want to be with you very much.
Mesele sevdiğin şeyler değildi mesele sıkı çalışıp aileni korumaktı.
It wasn't about what you liked. It was about hard work and protecting your family.
Aylar süren sıkı çalışma ve çabalar sonunda bireysel vizyonumla ortaya çıkardığım projenin döküman işlerini halletme aşamasına geldik.
So, after months of hustle and hard work borne of a singular vision, today it just comes down to some scribbling on a stack of documents.
Eğer insanlar artık yararlı bilgiden çok zararlı bilgi alabilecekse yıllardır sıkı çalışmamızın ve faydalı bilimin anlamı ne ki?
What have all the years and years of hard work and good science been for if people can now get more bad information than good?
Sıkı çalış. Mutlu ol.
Work hard.
Sıkı çalışın.
Work hard.
Mesela, "Hey, aa, sıkı çalışma ya da, işte'sertleşmiş'? ( ereksiyon şakası )"
You know, "Hey, uh, hard at work, or'hard'at work?"
Neden ben, uh, Ev yapımı pastayı almaya çalışıyorum çok sıkı çalıştık ve kahve mi içtim?
Why don't I, uh, go get that homemade pie I've been working so hard on and some coffee?
Birisi onu kırmaya çalışıyor.
Someone's trying to break in.
Zelena'yı bana karşı kışkırtmaya çalışırsan olacağı budur.
That's what you get for trying to turn Zelena against me.
Nathan James tayfası konu üzerinde çalışıyor efendim ama tarafımızdan kaynaklı bir görüntü alma sıkıntısı var.
The Nathan James crew is working on them, sir, but we are having some difficulty with the visual signal on our end.
Ve derin analiz dediğimiz şeyi yapmamız gerektiğiniz anladık, yazılımı parçalara ayır, herbir byte'a, tüm 0 ve 1'lere bak,... ve içindeki şeyi anlamaya çalış.
We realized that we needed to do what we called deep analysis, pick apart the threat, every single byte, every single zero, one, and understand everything that was inside of it.
Kısaca telefonlar açtık, tanıdığımız herkesi aradık,... bakanı bilgilendirdik, Beyaz Saray'ı bilgilendirdik,... diğer bakanlık ve teşkilatları bilgilendirdik,... dünyayı ayağa kaldırdık, ve bu yazılımın aslında ne olduğunu,... bulmaya çalıştık.
Basically, light up the phones, call everybody we know, inform the secretary, inform the White House, inform the other departments and agencies, wake up the world, and figure out what's going on with this particular malware.
Leonard Marlin'in kızı BM'de çalışıyor.
Leonard Marlin's daughter works at the UN.
Cro-dough çöreği verdiğim kız, Marcy, orada çalışıyormuş.
Marcy, the girl I gave the Cro-dough-cake to, works there.
Çok çalıştık ve Nat'le şu ana dek başardıklarımızdan gurur duyuyoruz.
It's been a lot of hard work, and Nat and I are certainly proud of what we've accomplished thus far.
Çünkü dünyadaki az sayıda kadın kalp nakli cerrahlarından biri hastanende çalışıyor ve ben hastamla kız kardeşine kalbi alamayacaklarını söylemeyeceğim.
Because you have one of the only female heart transplant surgeons in the world, and I am not gonna tell my patient and her sister that they aren't getting that heart!
Cleveland Klinik'te çalıştığım sırada yapışık ikizler doğmuştu.
We had a pair of conjoined twins born in Cleveland Clinic.
Mozart'la Sibelius'u aynı şekilde çalıyor Ravel'i de aynı şekilde çalıyor. Bu yüzden ona kızgınım.
He's just doing Sibelius the same as he's doing Mozart, the same as he's doing the Ravel, and I resent him for that.
Aynen, artık sizin için çalışıyoruz.
BUCKY : No, we work for you, now.
Kardeşinin dediğine göre Phillip Harris kılıf olarak Zenith Stüdyolarında çalışıyormuş.
His sister said that Phillip Harris was working undercover at Zenith Studios.
Sıkı mı çalışıyorsun?
You work out?
Cary ile yaklaşık bir senedir isim ortağı olarak çalışıyoruz.
I've been working with Cary now as a fellow name-partner for a year.
Muhtemelen yaptığımız şeyin iki iş arkadaşı için uygunsuz olduğunu biliyor ve şimdi de kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor işte.
It probably was inappropriate for two coworkers to do what we did and she knows it, and so now, she's trying to save her own ass.
Sadece bir sarışının topuğu kırıldı ve hortlak öldürmeye çalışıyordum.
OK. Like, one blonde broke a heel, and I was trying to smoke the revenant.
Öyle olsaydı şu an Bill'in ofisinde bunu çözmeye çalışırdık...
We would be in Bill's office right now trying to work this out if...
Ne yazık ki, genelde bu durumda güvenilen çalışanlar daha büyük zarar veriyor.
Unfortunately, it's often a trusted employee that's in the position to do the most damage.
Bu yüzden artık günübirlik yaşamaya çalışıyorum.
So I'm really taking things one day at a time now.
"Sürekli çalışıp hiç oynamamak Ajan Hotchner'ı sıkıcı yapıyor."
"ALL WORK AND NO PLAY MAKES AGENT HOTCHNER A DULL BOY."
Riggs kız kardeşini helikopterden inmesi için ikna etmeye çalışmış.
Riggs tried to talk your sister off that chopper.
Şey gibi, 5 yıldır cehennemden kurtulmaya çalışırken cehennemi satın aldık!
It's like, we spend five years trying to get out of hell, and then... we bought hell!
Ve şimdi de Rivera'nın kontrolü altında, Artık yeni bir düzen kurmaya çalışıyor,
And now that Rivera's controlling it, he's trying to set up a new situation.
Tütünü harmanlama vakti bütün çiftliği çok zorlardı ve siyah ya da beyaz herkes çalışırdı. Çünkü tütün yaprakları kıvamındayken çabucak toplanılmalıydı.
When you were bringing in the tobacco, it was a very intense time on the farm and everybody worked, white and black, because it had to be done quickly when the leaves were perfect.
Yönetimle çalışıyorlar artık.
They're working with management now.
Sakın zavallı kızın ölümünü bana yıkmaya çalışma.
Don't you dare lay that poor girl's death at my feet.
Artık burada mı çalışıyorsun?
- You're working here now? - Mm-hmm.
Bu ayrıcalık değil.
Well, that's not special.
Bu kızı bulmaya çalışıyoruz.
We're trying to find this girl.
Başçavuş Stone, Alman Polisi ile birlikte üçüncü kızın kimliğini bulmaya çalışıyor.
Staff Sergeant Stone is looking into the identity of the third girl, along with the German police, so...
"Birkaç dosyayı çıkarmaya çalışırken kapağın sıkışması üzerine..." "... Ajan Gaad kolunu defalarca çekti. "
"When the door became stuck while attempting to remove some files, agent Gaad pulled repeatedly."
Bir laneti kırmaya çalışıyoruz birisi otobüste maalesef bir şey dedi.
Uh, we're trying to break a curse, and somebody said something, unfortunately, on the bus.
Dünya sana haksız yere bolca ayrıcalık tanımış.
The world has lavished you with undeserved favor.
Sıkıntılarını dışarıya belli etmemek etrafa karşı görüntüyü korumaya çalışmak, bunlar sizi...
I mean, you gotta hide all the rough edges and keep up appearances, and it must make you...
Bekleme Odası'nda kısmi zamanlı olarak çalışıyorum.
I work at the Waiting Room part time.
Biz panzehiri yaratmaya çalıştık ve biz başarısız oldu.
We tried to create the antidote, and we failed.
Burada ı'm kıçımı bozma. Sevdiğiniz bir insanın şeker kabuğunu yakalamaya çalışıyor.
Hey, I'm out here busting my ass trying to catch this candy shell of a man that you love.
Fakat, gülümsemediğimi gördüğünde üzgün olduğumu ya da sana kırgın olduğumu düşünmemelisin. Sadece yüzümü korumaya çalışıyorum.
But when you see me not smiling, you mustn't think I'm sad or displeased with you, only that I'm trying to spare my face.
Sizin de bildiğiniz gibi, sıkı bir çalışmayla bu oluyor, Doktor.
Hard work do that, surgeon, as you did ought to know.
Ve oradan, daha önce, sadece alt kısmında çalışılmış maden damarının bozuk zemininden geçerek aşağıya in.
And you go down over broken ground where the lode's been worked, but only the bottom.
Bu soygun operasyonunun para sağlamak için mi yapıldı ya da bu kızın kime çalıştığını hala çözebilmiş değiliz.
We don't know what kind of op that robbery is meant to finance or who she's really working for.
Cerrahların yapabileceği her hareket Kuzgun IV'ün konsol kontrolüyle yapılabiliyor. Manipülatöre iletilen hareket kıvrılıp bükülebilen ve insan bileğinden daha büyük olan bilek benzeri robot kolunu çalıştırıyor.
Any movement a surgeon makes using the Raven IV's console controls are translated into the manipulator's wrist-like robotic arms that roll and bend far greater than human wrists.
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33