Sadece bu değil traduction Espagnol
4,930 traduction parallèle
Sadece bu değil. Pek çok şey başardı.
No solo eso, logró demasiado.
Tori konu sadece bu değil, tamam mı?
Tori, no se trata únicamente de eso, ¿ de acuerdo?
Sadece bu değil, dinlemiyorsun ki!
Es más que eso ¡ y no estás escuchando!
Sadece bu değil de ne demek?
¿ Qué más?
- Bu sadece öneri kural değil ki.
Eso es una sugerencia, no una regla.
Bu bir ders değil, bu arada, odun çokluğuyla ilgili bir yorumdu sadece.
No es una lección, a propósito, solo un comentario sobre la disponibilidad de madera.
Eğer gerçekten bu konuda düşünüyorsan bu sadece büyük bir hobi olamaz, değil mi?
Si te pones a pensar en eso, ¿ no son simplemente un gran pasatiempo?
Sadece bu da değil toplantılarda, nerede, kimin ve kaç kişi olacağı konusunda.
No solo eso, le gusta saber cuánta gente irá a una reunión, quiénes, dónde,
Bu sadece pazar payı liderleriyle çalışmakla alakalı değil.
No se trata solo de trabajar con los líderes del mercado.
Bu sorun değil, sadece bir şaka...
Esto no es un problema, es... es un chiste, eso es lo que...
Bu davayı çözmenizdeki çıkardığınız iş sadece ustalıkla yapılmış bir şey değil benim için bir düğün hediyesiydi ve hepinizi düğüne davet ediyorum.
El trabajo que han hecho resolviendo este caso, no solo se ha hecho de un modo experto, ha sido como, un regalo de boda para mí y me gustaría invitarles a todos a la boda.
Sadece kadınları değil tüm insanlığı aşağılayan bir şey bu Nick.
Es degradante no solo para la mujer sino para todo género humano, Nick. - Lo sé.
Bu sadece bir sorun değil, bu bir sebep.
Eso no es solo una alarma, es un motivo.
Bu sadece farklı bir zaman değil.
Es solo que era una época diferente.
- Bu adil değil dostum. - Halledebiliriz. Sadece sahneye patlama eklemeliyiz.
- Podemos hacer que funcione, solo tenemos que añadir una escena explicándolo.
Yani, 35 yaşında bir adamın sadece içmek, eğlenmek, soyunmak ve bu söylediklerimden sonra gelen her şeyi yapmak isteyen bir grup seksi kızla takılması gerçekten önemli, değil mi?
Digo, un hombre de 35 años pasando el rato con un grupo de ardientes chicas jóvenes que quieren beber, fiesta, desnudarse... y lo que sea que diga después de este punto en realidad no importa, ¿ o sí?
Bu ufaklık sadece sevimli değil o ayrıca yangın olduğun zaman uyardığı için bir kahraman.
Este pequeño no es solo adorable. También es un héroe, después de alertar a su familia de un incendio en la casa.
Bu sadece bizim dinimiz için değil, müslümanlar ve hristiyanlar için de bu geçerli.
No es solo en nuestra religión, también en el Islam y el Cristianismo.
Bu, onların sadece tuzlu sularda değil, saf tatlı sularda da yaşayabildiğini gösterir.
Esto significa que no solo habita aguas salobres, sino también agua dulce.
Sadece bu değil.
No es el único.
Bu tip cinsiyetçi konuşan sadece vali Reston da değil. Herkes...
Y el gobernador Reston no es el único que habla en clave sobre género, lo hace todo el mundo...
Sadece düzgün bakıma ihtiyacı var, hepsi bu kadar, değil mi?
Solo necesita un poco de cuidado, eso es todo, ¿ no?
Denise, başvurular sadece bu şehirden değil diğer şehirlerden de geliyor!
Denise, estamos recibiendo solicitudes no solo de la ciudad, sino de más allá.
Bu yüzden bunlar sadece hediye değil, bir meydan okuma.
Así que no son tan solo un regalo, sino que son un desafío.
Baban... Sadece baban değil, bu ülkenin en gizli ajan kurumunun başındakı adam ayrıca içinde anneninde bulunduğu uçağı düşürme olayından da sorumlu kişi.
Tu padre... no solo es el director de la organización de espionaje más secreta de este país, él también es responsable de derribar el avión en el que tu madre viajaba.
Hepsi bu kadar... benim oğlumsun, zeki olduğun için değil, ilginç biri olduğu için değil, sadece benim oğlum olduğun için.
Eso es todo. Eso es todo lo que eres, mi hijo, ni inteligente, ni interesante, pero sí mi hijo.
# Fakat onlar hiçbir zaman kirli değil miydi, sadece yaşamak yeter Ve beni hala... sevecek misin? # Bu kadarı yeter
Y no te dejaré. ¿ Y todavía... me querrás? No me presiones.
Çünkü bu artık sadece Reddington ile ilgili değil.
¿ Por qué, en nombre Dios, haría eso? Porque ya no se trata de Reddington.
Sanırım bu sadece kötü şans değil.
Supongo que no es solo mala suerte.
Ben değil vermezdim ki, bu sadece bir... Bunu yok.
No es que no quiera dársela, es que... no la tengo.
Ama bu sadece seninle ilgili değil Peter.
Pero no es solo por ti, Peter.
Bu sadece müzakere yoluyla olabilir, duygusallıkla değil.
Eso solo puede suceder con deliberación consciente, no con emociones.
Sadece bu fotoğraf değil.
No es solo esta foto.
Ben sadece, bu davaya diğer davalar gibi yaklaşıp sadece gerçeklere odaklanmalıyız diyecektim başka bir şeye değil.
Solo creo que deberíamos enfocar este caso como cualquier otro y centrarnos solo en los hechos, nada más.
Ama Carter bu sadece benim için değil.
Pero Carter, no es sólo para mí.
Bu sadece ahlaki olarak yanlış olarak değil aynı zamanda arkadaşlığımıza ihanet olur.
No fue por que era moralmente malo y una traición de nuestra amistad.
Sadece bu ülkedekiler değil, yabancılar da videoyu gördü.
No solo a nivel nacional, sino también internacionalmente.
Bu tüm Kripton için ikinci bir şans sadece değerli bulduğun soylar için değil.
Esta es una segunda oportunidad para todo Kryptón. No solo para los linajes que consideres dignos.
Bu sadece çocuklar hakkında değil. Bu herkes hakkında.
No se trata solo de los niños, sino de todos.
Ama tabii ki, benim teorim bu, sadece olasılığı yüksek değil.
Yo digo que es porque no tengo la altura suficiente.
- Sadece bu da değil.
- Y no solo eso.
Bu bir infaz değil, sadece bir eğitim.
No será una ejecución, solo una lección.
Görünüşe göre bu sadece sizin umurunuzda değil.
Simplemente no los que les importan, al parecer.
Joanie, bak, yemin ederim. Bu artık sadece unvanla ilgili değil.
Te juro que esto ya no es solo por el título.
Ve bu sadece yatağa girmek gibi bir şey değil.
Y no en un sentido rodar en el tipo de heno de paso.
Ama sadece bizim çıkarlarımızı değil, bu papazlığı yıllardır destekleyen milyonlarca insanın ihtiyaçlarını da düşünmeliyiz.
Pero debemos tomar en consideración no solo nuestros intereses sino la necesidad de millones de personas que han apoyado este ministerio por años.
Bu sadece seks değil, değil mi?
- Esto no es sólo sexo, ¿ verdad?
Bu yanlış değil, sadece başında...
Esta no es la peor forma.
Bu pekala olabilir, çünkü eğer doğruysa sadece vatandaşılığını değil...
Más le vale. Porque si es cierto perdería más que su nacionalidad.
Ryan la biraz eğleniyorduk sadece. Bu kadar. değil mi ryan?
Ryan y yo estamos teniendo un poco de diversión, eso es todo. ¿ Lo estamos, Ryan?
Sanırım bu da bizimle aynı işi yapıyor. Sadece o da değil.
Pues a mí que este se dedica a lo mismo que nosotros.
sadece bu mu 17
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu da değil 20
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
sadece bu 76
sadece bu gecelik 25
sadece bu gece 23
sadece bu seferlik 35
sadece bu da değil 20
bu değil 117
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28