Bu saatte traduction Français
2,578 traduction parallèle
Bu saatte her şeyi bulmak zor.
Je suis juste content que tu m'aies trouvé.
Bu saatte alıp getiriyorsun. Kim bilir nerelerdeydi?
vous lui apportez à cette heure, Je ne sais pas où il est fait...
Hava kararıyor. Bu saatte dışarıda erkek fahişeliği yapmak çok tehlikeli.
La nuit tombe et... la rue, c'est dangereux pour un prostitué.
Neden bu saatte deli gibi bağrıyorsun?
Pourquoi tu hurles à cette heure-ci?
Cüzdanından, bu saatte burada olmasını bildiren bir not çıktı.
Il y avait un mot dans son portefeuille disant d'être ici à cette heure.
Bu saatte arayacağız tabii. Hangi saatte arayacağız başka?
- Quand est-ce qu'on va l'appeller alors?
Bu saatte ayakta olduğuna şükret sen.
Oui, tu as assez traîné
Bu saatte aradığım için özür dilerim.
Désolé d'appeler si tard.
Bu saatte merkeze mi gideceksin?
Au bureau, maintenant?
Bu saatte mi?
À cette heure-ci?
Bu saatte neden ayaktasın?
Qu'est-ce que tu fais debout, hein?
Bu saatte beni mi bekliyordun?
Tu attendais mon retour?
Bu saatte nereye böyle?
Où vas-tu si tôt?
Herkes bu saatte Disneyland'a gitmez mi?
C'est l'heure idéale pour y aller.
Tatlım, niye bu saatte kalktın?
Ce truc n'est pas merveilleux?
Bu saatte geldin.
Pour venir aussi tard.
Senin bu saatte okulda olman gerekmiyor mu?
Tu ne devrais pas être au collège à cette heure-ci?
Bu saatte ne yapıyorsun, tatlım?
Qu'est-ce que tu fais debout, ma chérie?
İşte en uğursuz, en korkunç saati gecenin, bu saatte açılır mezarları ölülerin, cehennemin soluğu imdi sarar dünyayı, sıcak sıcak kan içebilirim bu saatte, öyle korkunç şeyler yapabilirim ki,
Voici l'heure propice aux sorcelleries nocturnes, où les tombes bâillent, et où l'enfer lui-même souffle la contagion sur le monde. Maintenant, je pourrais boire du sang tout chaud, et faire une de ces actions amères que le jour tremblerait de regarder.
Dostum, bu saatte ayakta olamazsın.
C'est l'heure de dormir.
Bu saatte n'apıyorsun?
Pourquoi t'es debout?
Normalde bu saatte yoga dersinde olurdum.
Elle n'a pas tort. On est jeudi?
Bu saatte rahatsız ettiğimiz için kusura bakmayın, Bayan Foster.
Désolé de vous déranger si tard.
- Bu saatte kim arıyor olabilir ki?
- Qui est-ce qui t'appelle?
- Bu saatte hazır sadece bir tane var.
On en a besoin aussi. On y va.
Bu arada bu saatte neden ayaktasın sen?
Pourquoi t'es pas encore couchée?
Beckett, bu saatte ayakta ne işin var?
Beckett, pas encore couchée?
1 saatte ancak bu kadar mı yazdın?
C'est tout ce que tu as fait en une heure?
Merhaba. Bu kadar erken saatte evde ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais si tôt à la maison?
Bu saatte ayakta ne işin var, bayım? Bir saat falan önce uyuttuk onları.
Que faites-vous encore debout, monsieur?
Bu konuyu başka zaman da tartışabilirdik bu kadar geç saatte gelmenin bir nedeni var.
Parlons-en une autre fois. Dis-moi pourquoi tu es venu.
Bu kadar geç saatte aradığım için özür dilerim, yatma saati geçti ama- -
Désolé, il est tard.
Bir kaç saatte bir yanıkların üzerine bu merhemden sürmelisin. Yoksa, büyük ihtimalle enfeksiyon kaparsın.
Vous devrez mettre de la pommade sur ces brûlures, sinon il a un gros risque d'infection.
Revirdeki hırsızlığın yapıldığı saatte bu DNA izini gösteriyor.
On a relevé cette empreinte ADN à l'infirmerie, au moment du vol.
Bu gece geç saatte cafe de olacağım.
Je vais travailler mon décalage horaire au café ce soir.
Bu sabah erken saatte, müttefikler Hitler'in kuzey-batı cephesindeki kalelerine saldırmaya başladı.
Tôt ce matin, les Alliés ont commencé l'assaut de la face nord-ouest de la forteresse d'Hitler.
Ne temizliği kızım bu saatte? Bu sen değilsin ki!
C'est pas l'heure du nettoyage!
- Aramayın aramayın şimdi bu saatte çocuğa ayıptır canım. Ne demek aramayın yahu.
- C'est pas le moment.
Bu saatte rahatsız ettiğimiz için özür dileriz.
Désolés de vous déranger si tard.
Selam.... bu saatte ne yapıyorsun ayakta? Finallerin için mi sıkıntılısın?
- Salut.
Bu geç saatte burada ne yapıyorsun?
Que fais-tu là si tard?
Bir saatte dördüncü olacak bu.
C'est la quatrième fois en une heure.
- Bu şey saatte 3 km hızla gider!
- Ce truc va à 3 km / h!
Bu rotayı 3 ya da 4 saatte tamamlarız ve işte biter.
On peut torcher ça en 4 heures. Pile pour l'apéro.
Tam bu ölü saatte, iki kez daha, geçti önümüzden, aynı asker yürüyüşüyle.
Deux fois déjà, et justement à cette heure de mort, a passé avec cette démarche martiale près de notre poste.
Ben Dan. Gecenin bu saatinde ya da herhangi bir saatte konuşmak istediğin biri olmadığımı biliyorum ama yardımına ihtiyacım var.
Je sais que je ne suis pas la personne que tu souhaites entendre la nuit, ou à n'importe quelle heure, mais j'ai besoin de ton aide.
Senin ekibin dışında hiçbir ekip... bu işi birkaç saatte çözemezdi.
Aucun autre groupe au monde n'aurait pu faire ce que ton équipe a fait en quelques heures.
Bir saatte bu dava bizim boyumuzu aştı.
Cette affaire est au-dessus de nous.
Az önce bir hastanın beyin ölümü onaylandı 18 yaşında bayan hasta çok araçlı trafik kazası, bu akşam erken saatte, kafa kafaya çarpışma dokuları Kelsey ile uyumlu organ bağış servisini aradım bana doğrudan bağış için onay verdiler.
Il y a une mort cérébrale d'une jeune de 18 ans qui a été admise plus tôt dans la soirée. Ce serait parfait pour Kelsey. J'ai eu l'autorisation pour le don d'organe.
Bu yüzden tutucu teyzenin kocasının, eşcinsel çocuğun sevgilisinin ve banliyölerden nefret eden adamın karısının o saatte nerede olduğunu bulmalıyız.
Alors, il faut trouver où le mari de la dévote, le petit ami du gai... et la femme de l'homme qui déteste la banlieue étaient à cette heure-là.
Bu geç saatte.
- Il est tard.
bu saatte mi 92
saatten haberin var mı 18
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu sana 142
bu şarkı 23
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu sadece bir oyun 48
bu saçmalık 450
saatten haberin var mı 18
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu sana 142
bu şarkı 23
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu sadece bir oyun 48
bu saçmalık 450