Gayet açık traduction Français
882 traduction parallèle
- Bu gayet açık, öyle değil mi?
C'est clair, non?
Elbette gayet açık ki, savunmanın kanıtına göre sağlık raporu, müteakip teoriyi ortaya çıkarmaktadır :
Afin de soutenir les arguments de la défense, l'expert médical a développé la théorie suivante.
Bence, kadının o kanyağı içmediği gayet açık.
Il me semble évident qu'elle n'a pas bu de cognac.
Gayet açık öyleyse.
Tout est donc clair.
Sana zarar vermek istemediğim gayet açık sanırım.
Vous ne craignez rien de moi
Gayet açık. Güneye gitmek zorunda.
Il va dans le midi.
Kanunlar gayet açık.
La loi est explicite.
Hayır, herşey gayet açık.
Non, tout est clair.
Her şey gayet açık ki bu tür şeyler sizi aşıyor.
Sinon, il est évident que vous serez dépassée par les événements.
Ona gayet açık bir biçimde sor ki, yanlış anlaşılma olmasın.
Tu lui demanderas clairement, sans équivoque?
Bence her şey gayet açık.
Eh bien, c'est clair.
- Bence her şey gayet açık.
- C'est déjà très clair.
- Gayet açık.
- C'est clair.
Ama korkarım, bu gayet açık.
Mais à cette occasion, j'ai peur que ce ne soit clair.
- Gayet açık.
- Tout à fait.
Sanırım bu gayet açık, Neilson.
Je pense que c'est assez clair, Neilson.
Evet, gayet açık fikirli biri olarak doğdum.
Oui, monsieur! Je suis né avec un esprit ouvert!
Gayet açık, öyle değil mi, Danny?
C'est limpide, Danny?
Gayet açık şekilde gördüm.
Je l'ai bien vue.
Gayet açık.
Transparent.
Hatırlamaya çalıştığım her şey daha önce yaşanmış olmalı. Thor, yaşananları gayet açık ve net olarak hatırlıyorum.
En essayant de reconstruire ce qui s'est passé, tout me revient.
Güzergah gayet açık belirlenmiş.
Avec le trajet bien tracé.
Her şey gayet açık şimdi!
Tout est parfaitement clair.
Dil kafa karıştırıcı ama hareketler gayet açık.
Les paroles sont déroutantes, mais les faits sont clairs.
Gayet açık olduğunu düşünüyorum.
- Il me semble que c'est clair.
- Bence gayet açık. Sen ne sanmıştın?
C'est pourtant clair, tu ne crois pas?
Bombay istasyonumuzdaki duyuru gayet açık ve net olarak şöyle diyordu :
C'était indiqué à Bombay comme ça l'est ici.
Sanırım program gayet açık.
Nous sommes d'accord.
Tamam, cepheyi yardılar ve durum kötü. Bu gayet açık. Bunu hepimiz biliyorduk.
La situation est critique, nous le savons depuis longtemps.
Gayet açık.
C'est évident.
- Ama emirler bana gayet açık gözüktü.
Les ordres sont très clairs.
Gayet açık.
C'est toujours pareil.
Gayet açık bir şekilde anlattığımızı düşünüyorum.
Je crois que nous en avons assez dit.
Kanun gayet açık. Orada kadının kıskançlığı söz konusu... onurunu korumakla alakası yok.
La loi tient compte de la jalousie de la concubine mais ne protège pas son honneur.
Kanun bu durumda olağandışı bir şekilde gayet açık.
La loi était claire sur ce point.
Bunu gayet açık bir şekilde ifade ettim. Duymadın mı?
Votre insistance frise l'insolence!
Gayet açık mı?
C'est clair?
Gayet açık konuştu.
Eh bien, c'est clair.
Bu gayet açık bir şekilde meşru müdafaa olur.
Ce sera de la légitime défense!
Gayet açık. Sezar hayat boyu Roma diktatörü ilan edilmiş.
Puisque César a été nommé dictateur de Rome à vie.
Savcı her ikisinde de gayet açık ortaya koymuştu.
L'avocat général l'a parfaitement expliqué les deux fois.
Sana gayet açık ve net emrettim gitmesini sağla diye.
Mes ordres étaient clairs.
Hislerim gayet açık ve net. Ondan nefret ediyorum.
Un reproche trés valable, à mon avis.
- Gayet açık konuştunuz.
- Vous avez été très clair.
Anlamı gayet açık.
C'est pourtant très clair.
- Sevgili kaptan İngiltere kıyılarından 450 km açıkta, 45. enlemde bir İngiliz uçağında Alman destroyeri tarafından vurulduğunuzda akabinde yarı batmış bir kanat üzerinde diğer sıkıntılı insanlarla saatler boyu boğulmayı bekleyince gazeteci olduğunu söylemeyi unutması gayet normal oluyor.
- Mon cher capitaine, attaqué à bord d'un avion anglais par un destroyer allemand, à 500 km des côtes anglaises, latitude 45, ayant passé des heures sur une aile à moitié submergée, attendant la noyade avec d'autres personnes blessées, on peut oublier qu'on est journaliste.
"Bu gayet açık, değil mi?" dedim.
Et moi : "Cela expliquerait tout, non?"
Karın olmaktan çıkıp, arkadaşlarına hizmet eden biri olduğumda sosyal ilişkilerin açısından, gayet mutlu görünüyordun.
Quand je suis passée... du rang d'épouse à celui d'hôtesse, cela vous a convenu.
Durum gayet açık.
On a commis une erreur.
Gayet açık ve net.
Très clair.
- Gayet açık, anladın mı şimdi?
C'est clair?
açık 170
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıkçası 485
açıkcası 21
acıktım 221
açıkla 136
açıkça 70
açıklama 21
açıktı 18
acıklı 17
acıktın mı 52
açıklayayım 67
açıklayabilirim 134
açıklayacağım 42
açıkça söyle 26
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17
açıklayabilirim 134
açıklayacağım 42
açıkça söyle 26
açıkça görülüyor ki 17
açıklamama izin ver 69
açıklayamam 59
açık konuş 32
açıklayın 43
açıkla bana 17