Her şeyi değil traduction Français
1,421 traduction parallèle
Her şeyi mi? Her şeyi gibi her şeyi değil.
Ces armes les désintègrent, non?
Yani her şeyi kaybettik. Hayır, her şeyi değil.
- On a tout perdu?
Pekala, her şeyi değil.
Eh bien, pas tout.
Her şeyi gibi her şeyi değil.
- Tout? Pas tout.
Her şeyi değil, Davis.
Pas tout, Davis.
Her şeyi değil.
Pas de tout.
Her şeyi değil.
Non. Je prends pas tout.
Her şeyi biliyorsun, değil mi?
Tu sais tout, toi, n'est-ce pas?
Paulie ona her şeyi söylemiştir, değil mi?
Paulie lui aura tout dit, non?
Ama Olga'nın öğretmenliğine rağmen İngilizcem her şeyi yazacak kadar yeterli değil.
" Même avec l'aide d'Olga, pas assez d'anglais pour tout dire.
İyi bir işi ve güzel bir karısı var... İhtiyacı olan her şeyi var. Ama bu önemli değil çünkü hayatına bir anlam katmak için savaşmak istiyor.
Il a un bon boulot, une jolie femme, mais... ll a tout ce dont il a besoin, mais ça ne suffit pas parce que ce qu'il veut, c'est se battre pour une cause.
Hayır, demek istediğim her şeyi sekse getirmek değil.
- Sans tout ramener au sexe... - Pourquoi pas?
Parçaların tümü doktorda mevcut değil ama muhtemelen ihtiyacınız olan her şeyi gemide bulacaksınız. Doktor talimatları size detaylı olarak verecek.
Hum, le doc n'a pas tout ce qu'il lui faut, mais... vous devriez trouver tout ce dont vous avez besoin sur votre vaisseau, et le docteur vous donnera des instructions détaillées.
Sana her şeyi anlatacağım ama şimdi değil.
Je te dirai tout, mais pas maintenant.
Illyria, buradaysam ve bir paradokssam bu, her şeyi değiştirebilir, öyle değil mi?
Illyria, si je suis ici, si je suis un paradoxe, alors tout ça peut changer, n'est-ce pas?
Çok yüksek rakamlar gösteriyor ki... Her yıl diyabetten ölen 70.000 insan umutsuzca hayatlarını kurtaracak bir ilacın geliştirilmesini bekliyor. Müvekkilimin, hiçbir şeyi şansa bırakmamasının ne kadar önemli olduğunun farkındasınız, değil mi?
Avec des enjeux aussi énormes... avec 70 000 personnes mourant chaque année du diabète... et un besoin désespéré de trouver un médicament pour sauver ces vies... vous vous rendez compte à quel point il est important pour mon client... de ne pas prendre de risques, n'est-ce pas?
Kavgayı senin çıkardığını biliyoruz. - Yani tersi değil. - Her şeyi yanlış anlamışsınız.
Vous l'avez provoqué.
Her şeyi gözler önüne serdi değil mi?
Ça a le mérite d'être clair.
Sorun çıkartma. Tabi içindeki bütün her şeyi boşaltıp yarın Amy'nin ailesi geldiğinde daha iyi olacaksan sorun değil.
Reste tranquille... à moins que cela te permette de te débarrasser de ta méchanceté, comme cela tu peux être super gentil, demain, avec les parents d'Amy.
Arkadaşlar birbirleri için her şeyi yaparlar, öyle değil mi?
Les amis font bien n'importe quoi l'un pour l'autre.
Bu her şeyi anlatıyor, değil mi?
Que dire de plus?
Brett'in istediği her şeyi yaptın, değil mi?
Vous avez fait tout ce que Brett voulait, n'est-ce pas?
Amacım bu değil. Senin hakkında her şeyi bilmek istiyorum.
Pas exactement ça, je veux juste tout connaître de toi.
Gerçi birbirimize keşfettiğimiz her şeyi anlatıyoruz değil mi Ian?
On se raconte tout, toi et moi.
Aceveda her şeyi ona yıktı. Boğulması onun suçu değil.
Mais Aceveda l'a jetée dans l'arène sans la préparer, c'est pas de sa faute si elle se noie.
- Evet evet, sen her şeyi biliyorsun, değil mi?
Je sais que tu as fait de ton mieux Ouais, ouais, tu sais toujours tout, n'est-ce pas?
- İkiniz de her şeyi yalnız yapabilen süper adamlar olduğunuzu sanıyorsunuz ama artık değil.
Vous vous prenez pour des surhommes, capables de tout faire tout seul. Mais ce n'est plus le cas, à présent.
Her şeyi kapattığımızda tarayıcıları da kaybedeceğimizin farkındasınız değil mi?
Vous vous rendez compte que quand on va tout éteindre, on va perdre les capteurs.
Oh, anladım, önemli bir şey değil, siz her şeyi bilen zeki insanlar için.
- Oh je vois, c'est pas grave pour vous les gens intelligents qui savez tout..
Benimle Lindsay'in düğününe gel ve her şeyi anlatayım. - Yarı resmi, değil mi?
Et je t'expliquerai tout à titre non-officiel?
Ne kadar hastalandığın hiç önemli değil oğlum. Sen her zaman aynı şeyi yapıyorsun.
Putain, t'arrêtes pas de choper la chtouille et tu continues pareil.
O anı geri getirmek için her şeyi yapardım ama bu mümkün değil!
Je donnerais n'importe quoi pour retrouver cette minute... Mais c'est impossible.
Bu her şeyi açıklıyor, değil mi?
Eh bien, tout s'explique.
Önemli değil. Oğlunuzu seviyorum. Onun için her şeyi yaparım Bay Richard.
C'est rien, je tiens à votre fils, je ferais tout pour lui, M. Richard.
Engelleri aşmanın tek yolu her şeyi açığa çıkarmak değil mi?
Pour abattre les barrières, il faut parler sans tabou.
Anna değil. Her şeyi yanlış yorumluyorsun.
Vous comprenez tout de travers.
her şeyi düşündün, değil mi?
Il pense à tout, hein?
Her şeyi düşündün, değil mi?
T'as tout prévu, non?
Zaman her şeyin ilacı demek isterdim ama o şeyi içmesen, daha iyi değil mi?
Je voudrais te dire que le temps arrange les choses, mais... Tu es sûre que c'est indiqué?
Ama siz burada her şeyi bir törene çeviriyorsunuz, değil mi?
Mais ici, tout est un rituel.
Bu, her şeyi sekteye uğratırdı, değil mi?
Ça me ferait l'effet d'une douche froide.
- Her şeyi planlamıştın değil mi?
- Tu avais tout organisé, alors.
Koparabilecekleri her şeyi kopardılar sandın, değil mi? Elinde tek kalanın hayatın olduğunu düşündün ama bu doğru değildi.
Et tu as cru qu'il ne te restait que ça... que ta vie.
Her şeyi karıştırmak şart değil ki, başka 2 kişilik yer bulunur,... o 2 kişiyi de Viellard'ların çocuklarının yanına koyarız.
- Il s'agit pas de ça. Mettons deux autres personnes avec les enfants Veillard.
Tamam, sen... Her şeyi attın, değil mi?
Mais tu as tout jeté, n'est-ce pas?
Yani, kendi yaşam süremiz içinde Tanrı'yı, veya bizi ve gezegenleri ve evreni ve her şeyi yaratan her ne ise onu, gözlemleyebilecek bir teknoloji geliştirmemiz kuvvetle muhtemel ve inanılır bir şey, öyle değil mi?
Alors c'est totalement concevable et possible que de notre vivant, on ait la technologie pour observer Dieu ou ce qui nous a créés, nous et les planètes, et l'univers et tout le reste. Pas vrai?
- Halledeceğiz biz her şeyi, değil mi?
- On va faire avec, non?
Ee, iyisin? Her şeyi görebiliyorsun, değil mi?
Alors ça va bien, tu vois bien maintenant?
Bazen elinizdeki her şeyi riske etmeniz gerekir, değil mi Kaptan?
Parfois, il faut absolument faire un double six.
Doktor her şeyi açıkladı. Durum hiç iç açıcı değil.
Les docteurs ont tout expliqué, et... c'est pas bon.
Tek bir şeyi değil her şeyi zehirlemişler.
Ils n'ont pas dosé qu'une chose. Ils en ont mis partout.
her şeyin bir zamanı var 23
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83