English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ Z ] / Zamanlı

Zamanlı traduction Français

1,578 traduction parallèle
Kelly Teyzem yarı zamanlı çalışıyor ve annem avukatlığı bıraktı.
Tante Kelly ne travaille qu'à mi-temps et Maman a arrêté son travail d'avocate.
Dosyalar taşınmış, garip zamanlı günlükler falan tutulmuş.
Des fichiers déplacés, des ouvertures de sessions bizarres.
Bütün birimler için radyo sinyalleri. Bunlar gerçek zamanlı mı?
- Les codes de localisation des transpondeurs radios de toutes les équipes.
Planımız, önümüzdeki yılın başlarında eş zamanlı saldırılar yapmaktı.
Le plan était de lancer des attaques simultanées au début d'année prochaine.
Plan önümüzdeki yılın başlarında farklı şehirlere eş zamanlı saldırılar yapmaktı. Böylece halk, hükümetin artık kendilerini korumaktan aciz olduğunu görecekti.
Notre plan était de lancer des attaques simultanées au début de l'année prochaine dans plusieurs villes pour que le public puisse enfin voir que le gouvernement ne peut pas les protéger.
Gelişmeler için İç Güvenlik'le gerçek zamanlı bağlantı kur.
Je veux un rapport en temps réel de la sécurité nationale.
Gerçek zamanlı görürüz. - Yap şunu.
Si quelqu'un les manipule à distance, on le verra.
Yani hem üst düzey bir avukatsın hem de tam zamanlı çalışmana karşın, adanmış bir annesin.
Je veux dire, une avocate en vue, bien sûr, mais... une mère dévouée bossant à plein-temps.
Yarı zamanlı garsonluktan elime geçen bütün parayı sana gönderdim. Ama hiç bir zaman yeterli olmadı.
J'ai payé ce que j'ai pu avec un mi-temps de serveuse pendant la fac, mais ça ne suffisait jamais.
Süper rahat şımartma zamanlı dubamsı taht?
Trône flottant super confortable?
Süper rahat şımartma zamanlı dubamsı taht mı?
Trône flottant super confortable?
Şimdi, git ve benim süper rahat şımartma zamanlı dubamsı tahtımı yeniden yap.
Va reconstruire mon trône flottant super confortable.
"Bfff" sesi olmadan benim süper rahat şımartma zamanlı dubamsı tahtım yerdeki aptal bir sandelye olarak hala burada oturacak.
Sans le "bfff", mon trône flottant super confortable restera là, comme une stupide chaise, sur le sol.
Nefes alışın ve kalp atışın eş zamanlı olsun.
Synchronise ta respiration et ton cœur.
Şimdi bu yeni iş de başlıyor çalışma saatlerim iyice uzayacak. Diyordum ki, acaba bize daha tam zamanlı gibi yardım edebilir misin?
Et avec ce nouveau job, les heures seront longues, et je me demandais si vous accepteriez de nous aider disons... à plein temps.
Yarı zamanlı.
À mi-temps.
Evet, benim psikolojik kayıtlarımı, benim değerlendirmelerimi, benim aile geçmişimi, mevcut tüm diğer verileri bunun daha gerçekçi bir bir versiyonunu oluşturmak için kullan ve sonra da karakteri şekillendirmek için benim kavramsal tepkimin eş zamanlı biyofeedback'ini kullanarak sinirsel ara yüzden yararlan.
Utilise mes évaluations psy, mes tests, mon histoire familiale, et tout ce qu'il te faut pour façonner une version plus réaliste de ce personnage, et ensuite sers-t-en dans l'interface neurale en utilisant les constantes instantanées de ma réponse cognitive pour créer le personnage. Aide-moi.
Hadi ama, yarı zamanlı işlerleymiş.
Oh, arrête, des emplois étudiants!
Aslında, benim çok fazla yardım edemedim, ama şunu söylemeliyim müstakbel eşini çalışırken gördüm de belki de Kanun güçlerine danışmanlık yapmaktan vazgeçip tam zamanlı çalışmam gerek diye düşünüyorum.
En fait, je n'ai pas vraiment aidé. Mais je dois dire que regarder ta future femme travailler m'a fait réfléchir. Je devrais abandonner l'expertise et entrer dans les forces de l'ordre.
Summers aynı zamanda koruma fonu danışmanlığı olan yarım zamanlı işinden 5.2 milyon dolar kazandı.
Summers gagna 5,2 millions de dollars grâce à son autre boulot, conseiller d'un fonds spéculatif.
Yarı zamanlı olarak ABQ Ink'de çalışıyorum.
Je bosse à temps partiel chez ABQ Ink.
Djamila yarı zamanlı bir işte çalışıyor. Çocuk da olunca işkenceye dönüşüyor.
Djamila a un emploi à temps partiel et c'est l'enfer avec le chevreau.
Yarı zamanlı çalışıyor, annesine yardım edebilir. Sam'e yardım edebilir.
Elle travaille à mi-temps pour aider sa mère et Sam.
Demek TV Şovunuzla Eş Zamanlı Bir Film Yapıyorsunuz! Ama hepsi sana bir şeylerden vazgeçmen gerektiğini söyleyecek.
Ils vous diront tous qu'il faut abandonner quelque chose.
Franklin, buradaki, Jeffersonian'a gerçek zamanlı video bağlantısı. Pekala, selam de.
Ce que j'ai là, Franklin, c'est une liaison vidéo avec le labo médico-légal du Jeffersonian.
Daha sonra Wharton'da tam zamanlı çalışmaya başladım.
J'ai rejoint leur section créative à plein temps après Wharton.
Tenha sohbet odalarında gerçek zamanlı iletişim.
Des communications en temps réel dans des salons de discussions vides.
GPS bize gerçek zamanlı bilgi sağlıyor.
On suit le GPS en temps réel.
Beş yıl, tam zamanlı.
Plein temps.
Yarı zamanlı öğrenciyim.
Je suis étudiant à temps partiel.
O aptal egzersiz dersindeki kadınlar, çocuklarını büyüterek ve tam zamanlı bir işte çalışarak, oraya katılıyorlar. Demek ki manyaklar.
Ce cours de gym à la con, c'est des femmes qui se font violence 3 fois par semaine, avec des enfants à élever et un boulot.
Evinde alıştığın gibi sana tam zamanlı hizmet edip yemek yapamadığım için kusuruma bakma, Brian.
C'est une porcherie! Excuse-moi de n'avoir ni cuisinières ni domestiques comme chez toi!
Tıbbi Yardım ofisine gittim ve yarı zamanlı bir hemşirenin ücretini karşılamaya yardım edeceklerini öğrendim.
Je suis allé à l'aide médicale, et j'ai découvert qu'ils pouvaient nous aider à payer une infirmière à temps partiel.
Ben dışarı atıyorum ve tam zamanlı çalışan PAHR elemanıyım.
Je me cache et court PAHR à plein temps.
En iyisi. Yakın zamanlı işten çıkartılan yatırım uzmanlarının damıtılmış terlerinden yapıldı.
C'est fait à partir de sueur distillée de managers récemment virés.
Sen de süt gibi paslar atıyorsun. Bu kısa zamanlı bir stratejidir.
Avec tes passes à la noix, t'iras pas loin.
Yarı zamanlı fahişelik yapıyor.
C'est un gigolo à temps partiel.
Eş zamanlı uydu görüntüleriyle çalışılmasını istiyorum. Elimden geleni yaparım.
Je veux comparer tout ça avec les prises de vues satellites en temps réel.
Şirketim onun güvenlik hizmetini sağlıyor koruma, şoförlük... ve tam zamanlı istihbarat.
Mon entreprise fournit son pack sécurité, une protection, un chauffeur, des renseignements à tout moment.
Mia'nın albümünde çalışacak tam zamanlı bir yapımcıya ne dersin?
Que dirais-tu d'une productrice pour l'album de Mia?
Bu arada evet. Yani, tam zamanlı bir yapımcıyı seve seve kabul ederiz.
Oui, enfin, on adorerait avoir une productrice à plein temps.
Tam zamanlı eğitime devam edip etmeyeceğini "hayırlısı" moduna bağlamışsın.
T'attends un signal hasardeux du destin pour savoir si tu continues l'école?
Bak, bonservisli bir sporcu olduğunu biliyorum ama Koç Booth'un bir daha aramıza dönmeyecek olması yüzünden merak ediyordum da belki de burada tam zamanlı olarak çalışabilirsin.
Je sais que vous êtes un joueur disponible, mais puisque coach Booth ne reviendra pas, je me demandais si vous vouliez passer à plein temps.
Tam zamanlı iş.
Énormément.
İkinci bebek gelince, tam zamanlı hemşire olarak kalabileceğimi sanmıyorum.
Avec un deuxième bébé, je vais devoir réduire mes heures.
Çünkü dünyadaki en iyi yarı-zamanlı baba bile özünde yarı zamanlıdır.
Même le meilleur père à temps partiel reste à temps partiel.
Vekil doktorluğun en iyi tarafı yarı zamanlı olması ve ihtiyaç duyulduğum yere gitmek zorunda olmam.
C'est chouette, c'est à temps partiel et je vais là où on a besoin de moi.
Hissettiği şeyleri eş zamanlı olarak benim de hissetmemi istiyordu.
Elle voulait que je sente ce qu'elle sentait dans la réalité.
Olaylar gerçek zamanlıdır.
Les évènements se passent en temps réel.
Eş zamanlı değillerdir ve kabzayı üstünkörü bir tut, çok sıkı değil.
Tu es trop contracté sur ton fusil.
- Yarı zamanlı çalışarak.
Avec des emplois étudiants.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]