English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ H ] / Hepsi bu da değil

Hepsi bu da değil traduction Portugais

106 traduction parallèle
Hepsi bu da değil.
E não é tudo.
Evet ve hepsi bu da değil.
E isso não é tudo.
Hepsi bu da değil.
E não é só isso.
Hepsi bu da değil.
E há mais.
- Ne? Hepsi bu da değil, en iyi biyokimyacılar da bizimleymiş.
- Vêm cá uns bioquímicos.
Ulu Tanrım! Hepsi bu da değil.
Esse não é o problema.
Hepsi bu da değil, üstelik gayet canlı ve değerli bir atı çaldı.
Não só fez isso, como também roubou um cavalo fogoso de muito valor.
- Hepsi bu da değil.
- Não é só isto.
Ve hepsi bu da değil.
E isso não é tudo.
- Hepsi bu da değil.
- E não é só isso.
Ve hepsi bu da değil.
E não é tudo.
- Hepsi bu kadar da değil.
- E não é tudo.
Hepsi bu kadar da değil!
E isso não é tudo!
Hepsi bu kadar da değil, en iyi bölüm,
A melhor parte é que nada disto está a custar-lhe um cêntimo.
Hepsi bu kadar da değil.
Mas não é tudo.
Hepsi bu değil!
Assim não dá!
Odamın kapısını tıklatan Başka birşey değil, "Hepsi bu!"
a bater à porta da minha sala. Só isso e nada mais.
Hepsi bu kadar da değil.
- Meu Deus.
Hepsi bu. Zaten konu da buydu değil mi?
Tem tudo a ver com isso, não é?
Güzel bir kadın. Ama hepsi bu değil. Onda da yürek var.
É uma bela mulher, mas não é tudo... ela é fiel... e será minha parceira junto com o Oi Sorrell...
Benim değil. Hepsi bu evi kiraladığım kadına ait.
Não são meus, mas sim da mulher que me aluga o apartamento.
Hepsi bu kadar da değil.
E não acaba aqui.
Hepsi bu. O kadar da değil.
Nada de especial.
İşte hepsi bu. O kadar da zor değil.
É só isto, sabes?
İlk aylar o kadar da heyecanlı değil, hepsi bu.
Só acho que estes primeiros meses não têm sido muito excitantes.
- Hepsi bu kadar da değil. - Öt çabuk.
E não fizemos só isso.
Hepsi bu kadar da değil, özgür kalabilmek için kendi adamlarını federallere satmış.
E além disso denunciou os colegas ao FBI para poder ficar cá fora.
- Hepsi bu kadar da değil.
Não é tudo.
Sanırım hemen hepsi şiddet şikayetleri yüzünden bu da demektir ki, testlerden ne kadar yüksek alırsan al önemli değil.
Deve ter sido pelas queixas de violência. Nunca importará o resultado do teste. Não sabes isso.
Tesadüf olsaydı, bu çocukların bir ya da iki tanesi ölürdü. Ama öğretmenleri de dahil, bütün hepsi değil.
Coincidência teria sido morrer um ou dois dos alunos, e não todos.
Söylüyorum sana, Hodge - - İhtiyar Fletcher'ı dinlersen, köpeği her havladığında... seni yanına çağırır. Hepsi bu da değil.
... diz-me Rodge, esse tipo liga sempre e todas as vezes são apenas latidos de cães e isso não é tudo, noite passada ligou a dizer que ouviu algum tipo de ritual satânico a acontecer por aqui e continuava a ligar pedindo pra que mandassem reforços pra cá, ou algo assim.
Hepsi bu kadar da değil.
Há mais.
- Hepsi bu kadar da değil.
- E não é o pior.
Evet, o da var, ama hepsi bu değil.
Sim, mas é tudo isto.
Ve hepsi bu kadar da değil.
E não é só isso. Estou farto.
- Üstelik sıradan teröristler değil, muhalif ulusların gizli ittifaklarından gelecek. Hepsi de bu "tek dünya" cı Jordan'dan cesaret alıyor. İnsanların özde iyi olduğuna ve bizim gücümüzün utanç verici ya da şeytani olduğuna veya asla kullanılmaması gerektiğine inanan Jordan'dan.
E não virá de terroristas aleatórios... mas de alianças secretas entre nações repudiadas... que se tornaram mais arrojadas com esta visão universalista de Jordan que acredita que os seres humanos são essencialmente bons e que o nosso poder é sei lá... vergonhoso ou maléfico e não devia ser usado!
Ve hepsi bu kadar da değil.
E isso não é tudo.
Bence işini yapıyor, ve itfaiyede bahsettiğiniz gibi baş belası değil ve bak bence kendisi hoş bir hatun, hepsi bu.
Ela faz o trabalho dela, não nos chateia por causa da forma como falamos e acho-a fixe, só isso.
Hepsi bu kadar değil. Alkol kontrol müfettişleri az önce buradaydı. Alkol kontrol mü?
Fora ela quem o enfurecera a tal ponto naquela tarde que ele saíra de marcha atrás da garagem e atropelara a filha pequena.
1948 Toplantısındaki soykırım tanımına göre eğer buna soykırım saptaması açısından bakıyorsanız açıkça, Rwanda'da meydana gelen ölümlerin hepsi bu şekilde etiketlendirebileceğiniz ölümler değil.
314 ) } 620.000 mortos... e como se aplica ao abrigo da definição de genocídio da Convenção de 1948. é óbvio que nem todos os assassínios que ocorreram no Ruanda podem ser definidos como tal.
Hepsi kasabanın bu tarafından geliyor yani yuva şuralarda bir yerde olmalı, değil mi?
Vêm todos deste lado da cidade. O ninho deve ser aqui, não?
20 dakikadır Meghan'ın ofisinde, ve hepsi bu değil.
Ela tem estado no escritório da Meghan nos últimos 20 minutos, e isso não é tudo.
Çok da sıradışı bir şey değil demek oluyor, hepsi bu.
Que é normal, é isso.
- Hem hepsi bu kadar da değil!
- É que não é uma coisa só. - Não é uma coisa só.
Hepsi bu kadar da değil, onu evlat edinmiş bir adamı.
Não só isso, mais ainda, o homem que o adoptou.
Hepsi bu. Hem böylece eski alışkanlıklarınızı da unutmamış olursunuz, değil mi?
Vão ver que se vão sentir como em casa.
Polis raporu Dexter Hasselback'in profesör olduğunu söylüyor ama hepsi bu değil.
Então, o relatório da polícia diz que o Dexter Hasselback é um professor, mas isso não é a única coisa que ele é.
Ve hepsi bu kadar da değil, sizlere filmi çok daha uzatacak birçok ilave sahne ve bok püsür sözü veriyoruz.
Está certo, John, e isso não é tudo, prometemos muitas cenas adicionais, tomadas e outras besteiras que fará o filme muito longo.
Hepsi bu da değil. İsmimi biliyordu.
Sabia o meu nome.
Bu babamın planı da değil, hepsi benim sayemde oldu.
Não são os planos do pai, são os meus.
Bunu onlar için yaptın ve kendi payını da aldın. - Hepsi bu kadar, değil mi, ha?
Os ajudava e depois guardava algum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]