O kadar traduction Portugais
185,809 traduction parallèle
Senin yardımınla da olsa o kadar uzağa zıplayamam.
Mesmo com a tua ajuda, não posso saltar tão longe.
Minnick intörnlere çocuk yoğun bakım prosedürlerini öğretmemi istedi. Ne kadar çabuk başlarsam buradan o kadar çabuk gidebilirim.
A Minnick pôs-me a ensinar procedimentos NICU aos estagiários, então, quanto mais cedo eu começar mais cedo eu saio daqui.
O kadar özel değilsin.
Mas isto não é isso. Não és assim tão especial.
Divertikül iltihabı o kadar da kötü değil.
Diverticulite... nem é mau.
O kadar mı?
Só isso?
Sesi çıkmadığında o kadar da kötü görünmüyor.
Na verdade, ele não é assim tão mau quando está calado.
Ayrıca burada ne kadar az kişi olursa o kadar iyi olacağını fark ettim.
E mais, quanto menos pessoas, melhor.
Kendini o kadar önemli sanma.
Não sejas convencido.
O kadar vakti yok.
Ele não tem esse tempo todo. Se estivéssemos em terra firme, eu estaria a levá-lo para um BO ou a perfurar o crânio. Eu sei.
Ne kadar çok olursak, o kadar güvenli olur.
E quantas mais pessoas formos mais seguros estaremos.
Bu kanunla alakalı, o kadar.
Isto é sobre a lei e nada mais.
Job kendini adamış biriydi... o kadar ki, şeytan Tanrı'ya meydan okudu.
O Job era um homem devoto. Tão devoto... que o Satanás desafiou Deus.
Yani yine harika ama o kadar değil.
Quer dizer, é fixe, mas não é tão fixe.
- Yani yine harika ama o kadar değil.
- Quer dizer, é fixe, mas não é tão fixe.
- O kadar değil.
- Menos fixe.
- O kadar.
- Só queria isso.
O kadar çok rutubetli lağım varken... onu geride bırakamazdım.
Com tantos esgotos por aqui, não a podia deixar para trás.
O kadar basit değil Bayan Carlson.
Não é simples assim, Sra. Carlson.
- En azından babası kadar.
Pelo menos não como o Pai dele.
- Ne kadar kötü?
O quão mau?
Ayrıca polis arkadaşlarına balımın ne kadar cömert olduğunu göstermek istedim.
Além disso queria mostrar aos teus amigos policias o quão generoso é o meu querido.
Lucifer'in beni ne kadar sevdiğinin bir göstergesi.
É o quanto o Lucifer me ama.
Yeteri kadar kardio yapmadım diye mi?
Não treinei o suficiente?
Sana sonsuza kadar borçlu olacağım.
Tenho certeza que estarei em divida contigo o resto da vida.
Bunu nasıl yaptığını ya da ülkenin geleceği üzerinde ne kadar söz sahibi olduğunu bilmek istemiyorum, Ama Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın beni affetmesini sağladığın için teşekkür ederim.
Eu não quero saber como você fez isso ou o que isso diz sobre o destino do nosso país por seres capaz de o fazer, mas eu quero-te agradecer por fazeres o Presidente dos Estados Unidos perdoar-me.
Kapına ipucu bıraktı, yani bu onun için bir oyun. Ve onu durdurana kadar oynamaya devam edecek.
Ele deixou pistas à tua porta, o que significa que é um jogo para ele, que ele vai continuar a jogar até que tu o pares.
Eğer bunu kabul edecek kadar akıllıysan hayatının fırsatını öneriyorum.
Eu estou a sugerir que este é o seu momento se você for inteligente o suficiente para aproveitá-lo.
Şartları oldukça cömertti. Ne kadar cezbedici olduğunu görüyorsun.
Seus termos eram muito generosos, então pode imaginar o quão tentador era.
Madeni bıraktım, Onun koruma ve protesto mücadelesine maddi destek verdim. İki ay öncesine kadar, sen onu öldürtene kadar.
Eu abandonei a mina, concordei em financiar a sua campanha de protecção e de protesto, e fê-lo até dois meses atrás quando você o assassinou.
Tümör hızlı büyümezse ameliyatı bebek büyüyene kadar erteleyebiliriz.
Certo. Desde que o tumor não cresça depressa demais, podemos adiar a cirurgia até o bebé estar maior...
Evet, şimdiye kadar ameliyat ettiğin en küçük kalp olacak.
Sim... é o mais pequeno coração que já operaste.
Şu anda bana ne kadar muhteşem olduğumu söylemeliydiniz. Benim size söylediğim gibi.
Agora é a parte onde vocês me dizem que sou impressionante, como faço convosco o tempo todo.
Beyin kanaması geçirdiğini ya da ne kadar kötü olduğunu söyleyecek aletim yok.
E não tenho o que preciso aqui, para ver se ele tem uma hemorragia cerebral ou quão mau está.
Uçuş görevlisinin kolunu sarman ne kadar da uzun sürdü.
Quanto tempo estiveste a ligar o braço da hospedeira?
Gıda bölümünü kapatmaya yetecek kadar bakteri var.
Comida suficiente para fechar para sempre o departamento alimentar.
O zamana kadar, barış dolu ve kurallara uyarak birlikte kalacağımızdan emin olalım, tamam mı?
Até lá, vamos permanecer todos juntos, pacificamente. E que todos sigam a mesma regra, está bem?
O kadar uzun değil.
- Queres...?
Enfeksiyon kapıp öleceğim o zamana kadar, burada acı çekerek yatacağım.
Vou apanhar uma infecção e morrer. e até lá a dor insuportável continua.
Sınıfımdaki annelere benden bahsederek ne kadar ergen olduğumu söylemesini mi duymak istiyorsun?
Ou o que diz às mães dos miúdos da minha turma como eu era em adolescente?
Annen babam kadar kulağa eğlenceli geliyor.
A tua mãe parece tão engraçada como o meu pai.
Ama ne zaman geleceklerini bilmiyoruz, ve ayrıca o el ilanlarını ne kadar geniş bir alana yaydıklarını bilmiyoruz.
- Mas não sabemos quando. E não sabemos a dimensão da área em que espalharam os folhetos.
Bak, ne olursa olsun,... beni bu şeylerden çıkarma, tamam mı,... ne kadar kötü olursa olsun.
Olha, o que quer que aconteça, não me soltes destas coisas, está bem? Não importa o quão mau se tornar.
Ondan niye bu kadar nefret ettiğimizi merak ediyorsunuzdur.
Devem estar a perguntar-se porque o odiaremos tanto.
O.J.'nin de dediği gibi... bıçaklayacaksan sonuna kadar git yoksa hiç başlama bile.
"Falhamos 100 % das facadas que não damos."
Geldiğim yerde... koruma büyüsünün nasıl bozulacağını öğrenecek kadar... çok cadı ve büyücüden bir şeyler çaldım.
De onde eu venho, roubei bruxas e feiticeiros suficientes para saber qual o tipo de magia que quebra um feitiço de protecção.
Göz açıp kapayıncaya kadar o mağaralarda olabiliriz.
Podemos chegar às grutas num piscar de olhos.
Yeteri kadar cesur olmadığımı göstermek için.
Para me mostrar que não tenho o que é preciso.
Umarım bunu yapmadan önce... onu durduracak kadar vaktimiz vardır.
Só espero que ainda haja tempo suficiente para o conseguirmos impedir.
Senden sonsuza kadar kurtulduğumu sanıyordum Kraliçecik... ama sanırım hep senin yaptıklarının... benim yaptıklarımın... bedelini ödeyeceğim.
Pensei ter-me livrado de ti para sempre, Queenie. Mas acho que irei sempre pagar o preço pelo que tu fizeste. O que eu fiz.
Rehineciler ne talep ediyorlar? Şu ana kadar hiçbir şey.
O que os sequestradores estão pedindo?
O kadar kötü ha?
Isso é ruim, huh?
o kadar mutluyum ki 33
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19