English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ O ] / O kadar değil

O kadar değil traduction Portugais

12,416 traduction parallèle
Söylenen doğru ya da değil Sleepy Hollow'da bu kadar kötülüğü yaymasının amacı ne olabilir?
Bem, mensagem errada ou não, porquê libertar o mal sobre Sleepy Hollow?
- O kadar uzun boylu değil.
Nem pensar que vos ajudo.
Sen 544'sün. Ne kadar heyecan verici, değil mi kızım?
Tu és o 544.
- Fakat o kadar da iyi değil.
- Mas não está tão bem assim.
- O kadar basit değil Snotlout.
Não é assim tão simples.
Snotlout, o kadar da kötü değil.
Snotlout, não é assim tão mau.
Bu kadar kolay vazgeçmek gerçekten Snotlout'un yapacağı şey değil.
O Snotlout não é de desistir assim tão facilmente.
Hardman'la Jack'in işi ne kadar ileri götürdüklerini öğrenmek istiyorsun, -... değil mi?
Queres saber a extensão da relação dele com o Hardman?
Oldukça havalı ama bunun kadar değil.
Se o Viggo tivesse o Shell Fire e o Olho de Dragão, o que é que ele faria? Ia preparar-te uma armadilha.
Ne kadar hızlı koşabileceğini hesapladım. Senin Jay'e öğretmen gerekiyor, onun sana değil.
Calculei a que velocidade consegues correr e devias ser tu a ensinar o Jay, não o contrário.
O kadar da kötü değil.
N � o est � t � o ruim.
Howard'ı tekrar yanıma alıp... Ne kadar süreceği umurumda bile değil Tom.
- e trazer o Howard.
O kadar yaklaşmışken yakalamak zorundaydın, değil mi?
Deixas sempre tudo para a última hora, não é?
Benim işim insanları okumak ve seni okumak o kadar da zor değil.
- O meu trabalho é ler as pessoas. E não és assim tão difícil de ler.
Ne kadar komik değil mi?
Não é de partir o coco a rir?
- Ne kadar komik değil mi?
Não é de partir o coco a rir?
Sebep o değil. Evren bu kadar küçük bir şeyi umursamak için çok büyük sadece.
Não, é que o universo é demasiado grande para me preocupar com algo tão pequeno.
Eğer anlamadığınız bir şey tabii ki kadar karışık değil.
Eles não querem o teu perfume.
Beni tüketen ve sonra tükendiğimde de ne kadar çılgınca olursa olsun tek istediğim bir yuvaydı ve New Orleans o yuva ve Strix bunu almaya çalışıyor, değil mi?
Consumia-me. E, depois, quando a encontrei, por mais louco que seja, só queria uma casa, e Nova Orleães é essa casa. E os Strix estão a tentar tirar-nos isso, não estão?
Kod Adı Acrobat ve onun intel, daha fazla değil, Başkanın günlük Kısaca rüzgarlar kadar.
O nome de código é Acrobat e as informações dele acabam no relatório diário ao presidente.
Ama şimdi 15 yıldır Terörle Mücadele edilmesi bu o kadar da basit değil.
Mas agora, ao fim de uma década e meia de guerra ao terrorismo, não é assim tão simples.
Green Arrow'unki kadar güçlü değil ama fena da değil. Öyle mi?
Não tão poderoso como o do Green Arrow, mas nada mal.
Seni bu kadar çok sevmemizin sebeplerinden biri de o zaten ama Savage'ı durdurmamıza yardımcı olacak bir şey değil bu.
É uma das muitas razões de gostarmos tanto de ti, mas não vejo como é que isso nos ajuda contra o Savage.
O kadar kötü değildi değil mi?
Não foi assim tão mau, pois não?
Onlar her ne kadar anonim olsa da liderleri öyle değil.
Enquanto podem ser anónimos, o líder deles não é.
Eğer % 1 işe yarama şansı bile varsa denemek zorundayım. Ne kadar delice ya da tehlikeli olduğu önemli değil. Çünkü eğer denmezsem hayatımın geri kalanını ölmüş olmayı dileyerek yaşayacağım.
A Jo era o amor da minha vida, e, se houver uma probabilidade de 1 % de isto resultar, eu tenho de tentar, por mais perigoso ou insano que possa ser, porque, se não o fizer, vou passar o resto da vida
Bir olayın hayatının akışını değiştirmesi ne kadar garip değil mi?
Engraçado como um acontecimento pode mudar o resultado da nossa vida inteira.
O kadar basit değil.
Basta falar? Não é assim tão fácil.
Hapishaneler uyuşturucu kaynar ama Sly'ın çevresi o kadar geniş değil kimle iletişim kuracağınız bilmez ve kurmaya çalışırsa da olasılıkla dayak yer.
As prisões estão cheias de narcóticos, mas ele não se adaptou, não sabe como aproximar-se, e apanha se tentar
Düzeni sağlama görevi, düzeni kurmak kadar heyecan verici değil.
O dever de manter a ordem nunca é tão emocionante como o desafio de estabelecê-la.
Seni ne kadar çok sevdiğimi fark ettim ve bu, hiç bir zaman saklamak istediğim bir şey değil.
Eu percebi o quanto te amo e isso é algo que nunca mais quero esconder.
İyi bir adam olmak o kadar kolay bir şey değil.
Isto... não é nada fácil... ser um bom homem.
Fakat Veliaht Prens'i öldürmeye teşebbüs etmek kadar ciddi bir suç değil.
Não tão grave como tentar matar o príncipe herdeiro do Japão.
O kadar kolay değil.
Não é assim tão simples.
O kadar da kötü değil.
Não é assim tão mau.
- Dün gece ne kadar iyi uyudu bilmiyorum ama yaşadıklarından sonra uzun süre olağandışı garip değil.
Não sei como ela dormiu a noite passada, mas com o que ela passou, não é incomum dormir por algum tempo.
- Hayır. Hayır, o kadar basit değil, Astrid.
- Não é assim tão simples, Astrid.
- Cabe'in ne kadar kararlı olduğu umurumda değil ama banka planının şu kendinden geçen arkadaş olmadan işe yaramayacağı açık.
Não me importa o quão determinado o Cabe está, o plano não vai funcionar com o amigo aqui desmaiado.
- O kadar basit değil.
- Não é assim tão simples. - É assim tão simples.
Kabul edin... o kadar kötü biri değil.
Admitam, não é um tipo assim tão mau.
O kadar basit değil.
Não é assim tão fácil.
Cidden, birinin e-postasına girmek o kadar zor değil.
Honestamente, não é assim tão difícil aceder ao e-mail de alguém.
Tapınakta kullanıdığımıza benzer, sadece o kadar kusursuz değil.
Semelhante aquela que usámos no templo, só... Não tão refinada.
Lövye olduğuna ne kadar çabuk karar verirsek o kadar çabuk paçaları sıvar, sıvımak değil ve işe koyuluruz.
E assim que decidirmos que é lavanca, poderemos arregaçar as mangas, e não amangas, e trabalhar.
Seninle olan zamanlarımız kadar zor değil.
Não vai ser tão difícil como o tempo que passámos juntos.
Yaşlı boğa, eskisi kadar büyük bir tehdit değil.
O touro velho já não é a ameaça que era.
Bu iş o kadar kolay değil.
Não é assim tão fácil.
- O kadar da kötü değil, Beale.
Beale, não é assim tão mau.
O kadar da zor değil.
Não é assim tão difícil.
Tüm bildiğim onlar devletin bir parçası,... ama o kadar gizliler ki... devletin büyük kısmı onların varlığından haberdar değil.
Só sei que fazem parte do governo. Mas é tão secreta que muitos lá não sabem que existe.
Hiç kimse grubun kaç kişi olduğunu yada ne kadar büyük olduğunu bilmiyor,... ama grup sadece bu ülkede değil....... o her yerde sanki devrim gibi.
Ninguém sabe quantos são ou a dimensão do grupo. Estão em todo o lado, não só nos EUA. Estão por todo o lado, como uma revolução.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]