English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / Half a day

Half a day tradutor Turco

1,069 parallel translation
Half a day and a whole night.
Yarım gün ve bütün bir gece.
- I spoke to her for half a day.
- Onunla yarım gün konuştum.
You know, Mac... half a day's ride, we'll be home.
Biliyor musun, Mac? Eve varmamiza yarim günlük yolumuz kaldi.
Half a day's journey from here.
Yarim günlük mesafede.
It will take half a day to reach the Red Villa.
Sizi Kızıl konağıma götüreceğim
This way will save us half a day's travel.
Bu yol bize yarım gün kazandıracak.
Speaking of work, Mr. Scrooge, tomorrow is Christmas, and I was wondering if I could have half a day off.
İş demişken, Bay Scrooge, yarın Noel. Acaba yarım gün izin alabilir miyim?
But I'll dock you half a day's pay.
Ama yarım günlük ücretini keserim.
Then Francis told him about an Indian tribe a half a day's march into the mountains.
Sonra Francis ona, buraya yarım gün uzaklıktaki bir yerli kabilesinden sözetti.
You know, in half a day you're a dentist.
Oysa, o güne kadar dişçilik okumuştum.
We need at least half a day to complete preparations!
Hazırlıkların tamamlanması için en az iki gün lazım!
Half a day's work... you get half pay. $ 3.50.
Yarım gün çalıştın, yarım günlük para alırsın. 3 dolar 50 sent.
Half a day on the snails, then a half a day on the shark.
Günün yarısı salyangozlara, yarısı köpekbalığına.
Oh, great. Only worked half a day.
Güzeldi, yarım gün çalıştım.
I'm not in town a half a day, and I've got a job.
Yarım gün şehirde olmayacaktım ve bir işim olacaktı.
I'd be willing to go half a day for a cheerleader.
Bir amigo için günümün yarısının gitmesini isterdim.
I've spent half a day wandering about and trying to reach you on the phone
Yarım günümü boşa harcadım.
This half a day with me has been such a burden to you... that you ran out to talk to somebody to make you feel better.
sana yük oldu. bir başkasına telefon etmeye kaçtın.
Half a day late and the battle is lost.
Yarım gün geç kalmıştı ve savaş kaybedilmişti.
You just got half a day.
Yarım günün var.
It must save me half an hour a day, at least.
Bana her gün en azından yarım saat kazandırır.
Ain't no sense in waiting in line, a half day, just to get shoved back by them.
Sırf geri gönderilmek için sırada beklemenin anlamı yok.
And I rubbed it for a half hour every day and I've got those...
Her gün yarım saat ovaladım ve böyle oldu...
We'll be okay for maybe a day and a half.
Yarım yada bir güne kalmaz Durumumuz düzelir..
Been tracking a Jap squadron for a day and a half.
Birbuçuk gündür bir Japon filosunun peşindeyim.
We'll travell for a day and a half.
Henüz değil.
This information goes back a day and a half.
Bu rapor b ¡ r buçuk gün önces ¡ nden basliyor.
Well, you follow that beach for a day and a half, you'll be in San Francisco.
şu sahili bir buçuk gün takip edersen San Francisco'ya varırsın.
And the sixth day seemed like a week and a half.
Ve altıncı gün, bir buçuk hafta gibi geldi.
If you confess to Antoinette's murder the day that you are released from the institution you will receive half a million dollars.
Antoinette'i öldürdüğünü söylersen akıl hastanesinden çıktığın gün yarım milyon dolar alacaksın.
We have a day and a half to decide.
Karar vermek için 15 günümüz var.
That for a day-and-a-half, smart old Sidney doesn't even notice.
Bir buçuk gün boyunca eski kurt Sydney farkına bile varmadı.
The other day, Winston Churchill called him a half-naked Indian fakir.
Geçen gün Winston Churchill ona "yarı çıplak Hint fakiri" dedi.
Half a crate of whiskey every day
Yarım kasa viski içerdi diyorlar
We had to eat half a handful of freezing cold gravel, work twenty-four hours a day at mill for fourpence every six years, and when we got home, our dad would slice us in two with a breadknife!
Yarım avuç buz gibi çakıl yer yılda 4 peniye günde 24 saat çalışırdık ve eve dönünce babam bizi ekmek bıçağıyla ikiye keserdi. Pekala.
I had to get up in the morning, at ten o'clock at night, half an hour before I went to bed, eat a lump of cold poison, work twenty-nine hours a day down mill and pay mill-owner for permission to come to work, and when we got home,
Ben sabahları akşam 10 : 00'da, yatmadan yarım saat önce kalkardım. Bir kalıp soğuk zehir yer, değirmende günde 29 saat çalışır değirmenciye işe gelme izni için para öderdim.
Eleven people a day are murdered here in Fun City, and over half of them are women.
Fun city'de günde onbir insan öldürüldü ve yarısı kadın.
We move three and a half million people a day.
Biz bir günde 3.5 milyon insanı götürüp getiriyoruz.
I used to have half a beer on a hot day.
Sıcak bir günde yarım bir bira içerdim eskiden.
At the end of the day, the two half platoons formed from the remnants of L Company had got only halfway up the hill, a hill like the one where I followed a group of villagers on their way to the purification ceremony.
Günün sonunda L Birligi'nin kalintilarindan olusan iki yarim müfreze tepeyi ancak yarilamis peslerine takildigim bir grup kasabalinin arinma ayini yapmaya gittiklerine benzer bir tepe.
She's a firebrand. I spend half my day apologising to nice customers like you.
Delidoludur o. Günümün yarısını sizin gibi iyi müşterilerimizden özür dileyerek geçiriyorum.
That's a day gone by every half-hour.
Her yarım saatte bir gün kaybediyoruz.
I would suggest that it is neither prudent nor wise to be a half-hour late from lunch, especially on your first day.
Öğle paydosundan yarım saat geç dönmek pek akıllıca değil. Özellikle de ilk gününde.
Riding the rapids in the Pyrenees Mountains one day, and the next, crossing half the world to help out a friend with a very weird problem in a very strange part of the Amazon.
Bir gün Pirene Dağları'nda kendimi sulara bırakırken, ertesi gün dünyanın yarısını katedip Amazon'un çok garip bir köşesinde acayip bir sorunu olan bir arkadaşıma yardıma gidiyorum.
You will work eight hours a day... five and a half days a week
Haftada 5 buçuk gün günde 8 saat çalışacaksın.
That's a nice thought... but all we know about each other is a day and a half on the run... and somebody trying to kill us.
Bu güzel bir düşünce ama birbirimizi bir buçuk gündür tanıyorduk ve biri bizi öldürmeye çalışıyordu.
You was out cold for a day and a half in the hospital.
Hastanede bir buçuk gün baygındın.
.. that this the other half of a bizarre murder ritual, taking away the sins of the entire Seventh Day Adventist church.
Yedinci Gün Adventist kilisesinin bütün günahlarını temizlemek için işlenen tuhaf bir ayin cinayeti olduğu.
Sorry, I'm a day and a half late.
Özür dilerim, bir buçuk gün geciktim.
YOU SEE, ONE DAY, CHARLIE HAD A HALF-PINT OF VODKA FOR LUNCH.
Bir gün, Charlie öğle yemeğinde yarım şişe Vodka içti.
It's your first day and you're already half an hour late. - It isn't a good start.
Bu ilk gününüz ama yarım saat geç kaldınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]