He's doing well tradutor Turco
662 parallel translation
It seems as though he's regained his consciousness... and is doing rather quite well.
Sağlıklı olarak uyandı. - Şimdi gayet iyi olmalı.
Yeah, well, he's not doing so good, T.
- O iyi değil T.
Well, if he's so famous, what's he doing hanging around here all the time?
O kadar ünlüyse neden sürekli buralarda takılıyor?
He's doing well.
Evet. Çok iyiymiş.
- He's doing as well as can be expected.
- Beklenenden de iyi durumda.
- Well, what's he doing?
- Ne yapıyor peki? - Ne yapıyor peki?
Then he's doing very well.
Öyleyse iyi yapıyor.
I love Danny as much as he does and I'm just as happy as he is that Danny's doing so well.
Danny'yi ben de onun kadar seviyorum ve Danny'nin iyileşmesine en az onun kadar seviniyorum.
He's doing very well, Frank.
Durumu çok iyi, Frank.
Well, Porter Hollingsway knows what he's doing too.
Porter Hollingsway de ne yaptığını iyi biliyor.
We got a mountain. Well, kind of, anyway. Yes, but what's he doing out here?
Bizim bir dağımız var evet herneyse evet peki o burada ne yapıyor?
All the doctor says is he's doing as well as can be expected.
Doktorun tek söylediği, durumunun beklendiği gibi olduğu.
He knew his sister was doing well and thought of a family reunion for his daughter's Confirmation
Kız kardeşinin iyi durumda olduğunu biliyordu ve kızının kiliseye kabul töreni için bir aile buluşması düşünmüştü.
The word is he's doing very well.
Kendisinin iyi durumda olduğunu söyleyebilirm.
He's not doing well.
Pek iyi durumda değil.
With the rest of them, he's been doing a tough job well.
Diğerleriyle birlikte, zorlu bir işi hakkıyla yapıyor.
I thought perhaps if you talked to Mother... told her how well he's doing at the lab, what a wonderful future you see ahead for him... well, she might forget that his father manufactures overalls.
Anneme, onun laboratuvarda başarılı olduğunu, önünde harika bir gelecek olduğunu söylersen, babasının fabrikasını unutabilir.
Well, he's been doing fine.
- Her şey yolunda gidiyordu.
He's doing well.
İşini iyi yapıyor.
Well, he's doing the best he can, but he needs help.
Şey, Yapabileceğinin en iyisini yapıyor, fakat yardıma ihtiyacı var.
Glad to hear he's doing so well.
İşini iyi yaptığını duymak beni sevindirdi.
Well, he's not doing it.
Şey, onu yerine getirmiyor.
You have to admit he's doing that well.
Kabul et, bu dansı çok iyi kıvırdı.
Well, he'll be doing board meetings and so on.
Genel kurul toplantısından sonra bunu yapacak.
Well, what's he doing way out here?
Tamam, O burada ne arıyordu ki?
He's a miner at the strike, doing real well.
Madende çalışıyor ve gerçekten iyi kazanıyor.
If even you know him, he must be doing real well for himself.
Eğer sen bile onu tanıyorsan, o kendi başına iyi işler yapmış demektir.
He's not doing too well, but he's alive, muchachos!
Çok iyi değil, ama hayatta, çocuklar!
- He's doing well.
- Oldukça iyi.
He's not doing very well, is he?
Pek beceremiyor gibi, değil mi?
He's doing rather well.
Her şeye bir cevap buluyor. Çok ilginç. Ne dersin?
He's doing the upper part very well.
Pistin üst kısımlarında oldukça iyi durumda.
He's doing well.
Durumu çok iyi.
- He's doing well.
- Gayet iyi.
He's doing very well.
İyidir heralde.
"ENTREPRENEUR" - He's doing very well for himself.
- Kendine çok faydalı bir iş yapıyor.
Well, what's he doing there?
Hastanede ne işi var?
He's doing very well.
Çok iyi gidiyor.
Well, now, what's he doing riding'around like that?
Peki ama neden ortalıkta dolaşıyor?
Well, a-all I know is I was... I was, uh, standing at the table, pouring the wine... when the little, round gentleman with the accent, he pushed forward the salt, and, uh, this gentleman pushed out the pepper, and pretty soon they were pushing all the things on the table, and I didn't know what they were doing.
Şey, tek bildiğim... masanın başında ayakta duruyordum, şarap dağıtıyordum... o sırada aksanlı küçük toparlak bey, tuzu öne doğru itti, ve ah, bu bey de biberi dışarı itti, ve çok geçmeden onlar masadaki her şeyi itiyorlardı,
As long as he was doing it in dark alleys and deserted parks, well, we in the department have some compassion.
Genellikle karanlık sokaklarda tenha parklarda yaptığı için departmanımız ona anlayış gösteriyor.
And he knows his limits, and he knows whether he's doing it and doing it well.
Limitlerini biliyorsun ve aynı zamanda yapıp yapamadığının da farkındasın ve iyi söylediğini de biliyorsun.
Well, I remember this night with my dad driving over there to the Shoebridge's all alone, and then getting in a big fight with Ma, because he'd come home at 4 : 00 a.m., and he wouldn't tell her what he was doing or something.
Şey, babam tek başına Shoebridge'lere gitmişti. Sonra da eve sabahın 4'ünde geldiği için annemle büyük bir kavga etmişti. Babam da anneme hiçbir şey anlatmamıştı.
Why? Whatever his reason, he's doing well.
Nedenini bilmem ama basardï.
- He was doing very well last night!
- Dün gece gayet güzel kullanmış!
- Well, that's what he's doing.
- Evet ama adamın yaptığı aynen bu.
He's not doing very well right now.
Pek iyi değil.
He's doing well.
O iyi.
He knows what he's doing perfectly well.
Ne yaptığını çok iyi biliyor o.
He's doing well.
Rolünü iyi oynuyor.
Or if Chiquita would suddenly get a little tension in her neck... well, he'd immediately have her down on the floor, he'd be walking up and down on her back... doing these unbelievable massages, you know.
Veya Chiquita'nın boynu birden gerilecek olursa onu hemen yere yatırıyor, sırtında aşağı yukarı yürüyordu müthiş masaj yapıyordu, biliyor musun?
he's doing okay 17
he's doing very well 22
he's doing fine 41
he's doing all right 17
he's doing it again 38
he's doing great 57
he's doing it 43
he's doing 20
doing well 31
well 438053
he's doing very well 22
he's doing fine 41
he's doing all right 17
he's doing it again 38
he's doing great 57
he's doing it 43
he's doing 20
doing well 31
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well spoken 20
well no 77
well in that case 21
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well spoken 20
well no 77
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well it's 16
well i 89
well uh 21
well yes 116
well enough 63
well i never 20
well actually 36
well put 59
well yeah 97
well it's 16
well i 89
well uh 21
well yes 116
well enough 63
well i never 20
well actually 36
well put 59