How was tradutor Turco

And how was I supposed to know there was a flaming monster hiding in it?

İçinde alevli bir canavarın gizlendiğini nasıl bilebilirdim?

How was that hit legal?

Nasıl geçerli olur?

How was he to know?

Nereden bilebilirdi ki?

How was it?

Nasıldı?

Other than that, Mrs. Lincoln... how was the play?

Bundan başka, Bayan Lincoln... Oyun nasıl geçti

How was your trip?

Geziniz nasıl geçti

How was your first riptide?

İlk riptide nasıldı?

How was your day today?

Bugün günün nasıldı?

How was your day off?

- Gününüz nasıldı?

How was your nap?

Uykun nasıldı?

How was your Spanish quiz?

İspanyolca sınavın nasıl geçti?

- How was the ride out?

- Yolculuk nasıldı?

How was in that statue?

Neden bir heykelin içindeydi?

How was I supposed to know?

Ben nereden bileyim?

How was she at Arlene's?

Arlene'deyken nasıldı?

How was Lucy yesterday?

Lucy dün nasıldı?

- How was the party?

- Parti nasıldı?

How was I supposed to believe you?

Sana nasıl inanmam gerekiyordu?

Do you know how troubled I was? You don't know anything.

Bana ne kadar sıkıntı verdiğini biliyor musun?

How did you know where to find me when I was 19?

19 yaşımdayken nasıl oldu da karşılaştık?

How difficult it was for me after leaving home.

Evden ayrıldıktan sonra ne kadar zorluk çektiğimi.

How the hell was I supposed to know?

Nereden bileyim?

My God, look how young I was.

Tanrım, ne kadar da gençmişim.

But... the accident was strange, regardless of how I think about it.

Fakat bugünkü kaza ne kadar düşünürsem düşüneyim tuhafıma gidiyor.

How long was I out?

- Ne zamandır bu durumdayım?

I was lying on a table, listening to doctors talk about how my mind had not meshed with the shell, that they had built ;

Bir masada yatıyordum Doktorları dinlemek, aklımın kabukla nasıl örtüşmediği hakkında konuşurken, Inşa ettikleri ;

She'd write her manifestos about how technology was destroying the world.

Manifestolarını hakkında yazacaktı. Teknoloji dünyanın nasıl yokedildiğini.

It was like about how, if you're, shit, ready to be, like, the person who always forgives me, then I want to be the person who always forgives you.

Yani, sen... Kahretsin. Beni her zaman affeden adam olmaya hazırsan ben de seni her zaman affedebilirim dedim.

That's how he was killed.

Öldürme şekli.

That's just the outside, how pretty it was.

Orası sadece dışarısı, ne kadar da güzeldi.

Every night as I fell asleep, I thought about how happy I was that I had an Ethan.

Her gece uyurken Ethan'a sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum.

You didn't tell me how big it was.

Bu kadar geniş olduğunu söylememiştin.

How I was able to do that and maintain any degree of sanity, well, it's, uh...

Bunu nasıl yapardım Ve herhangi bir sağlıklılık derecesini korumak, Şey, o, uh...

If I tell him he was evil, how can I explain that I'm "...

Ona kötülük yaptığını söylersem,

How I was able to do that and maintain any degree of sanity, well, that... that worries me when I think about it.

Bunu nasıl yapardım Ve herhangi bir sağlıklılık derecesini korumak, Iyi, o... beni düşündüğümde endişelendiriyor.

I don't remember how much I got paid as a lifeguard, but it was never about the money.

Bir cankurtaran olarak ne kadar ödediğimi hatırlamıyorum, Ama asla parayla ilgili değildi.

The topic I asked him to think about for the class was how the media had covered his father's case and how that affected his life.

Sınıfta düşünmesini istediğim konu Medyanın babasının davasını nasıl örttüğü Ve bu onun hayatını nasıl etkiledi.

How unfortunate it was at the expense of my Viking guests.

Viking misafirlerimin sıkıntı yaşamasına sebep olması ne büyük talihsizlik.

I was trying it out to see how you'd do.

Nasıl karşılayacağını görmek istedim.

I knew how destroyed... I was.

Ne kadar harap olduğumu biliyordum.

We got him on tape, and I don't know how you get into this storytelling thing but he's gonna say that's what he was doing there and that creates plausible deniability.

İtirafı kasette var ama bu hikâye anlatma işine nasıl girdiyseniz yaptığının o olduğunu söyleyecek ve bu da inandırıcı yadsınabilirlik yaratacak.

How was I supposed to know it's his car?

- Araba senin değil, adamın.

You know what you did was wrong. The question is, how are you gonna make things right?

Yaptığın şeyin yanlış olduğunu biliyoruz ama asıl soru düzeltmek için ne yapacaksın?

And, gosh, wasn't it weird how soggy the wood was when I tried to light it?

Ve, tanrım, garip değildi Işık vermeye çalıştığımda ahşap ne kadar hantaldı?

We were all watching TV one night and he mentioned how... Wayne was doing really weird things with his eyeballs.

Bir akşam hep birlikte televizyon izlerken Wayne'in göz bebekleriyle nasıl tuhaf şeyler yaptığından bahsetti.

I know how that sounds, but let's just say I was dreaming.

Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor ama rüya görüyordum diyelim.

The situation was not how it seemed.

Durum göründüğü gibi değil.

"I was lucky to get a war." That's how the old guys saw it.

"İyi ki bir savaş görmüşüm." Eskiler böyle derdi.

You know how it was, Spud.

Nasıl olduğunu biliyorsun Spud.

How innocent was that?

Ne kadar masumdu.

That's how multnomah falls was created.

İşte "Multnomah Şelalesi" böyle oluştu.