In his defense tradutor Turco
200 parallel translation
"... and in his defense he charged that the murder victim, Mr. Townsend...
" maktul Bay Townsend'i, bir önceki gece kendisini öldürmeye çalışmakla...
I will say in his defense, though...
- Savunması için...
"The accused is allowed full liberty to cross-examine any witness against him... " and to call any witnesses... "or make any statement in his defense."
"Sanık kendisine karşı herhangi bir şahidi çapraz sorguya çekmekte istediği şahidi çağırmada ya da savunmasında istediği ifadeyi kullanmakta tam bir özgürlüğe sahiptir."
Yeah, but in his defense, at least he wasn't aiming for the toilet.
Evet ama en azından tuvalete yapmaya kalkmadı.
In his defense, he's also a shoe salesman.
Ve ayrıca bir ayakkabı satıcısı.
- But in his defense, he blows.
Ama onu savunacak olursam o dökülüyor.
In his defense, every primitive culture known to man deified them.
Savunması, tüm ilkel kültürlerin onları tanrılaştırması.
It's like he's following a play book. According to this, he offered up only two witnesses... in his defense.
Bir öğrenci sorun çıkarınca 10 dakikalığına birinci basamağa gönderilir.
You might be right, but in his defense, those are very baggy shorts.
Haklı olabilirsin ama savunmadaki adamın şortu çok bol.
His last remark proves the district attorney hasn't lost his humor, in spite of the fact that his attempt to establish the presence of the defendants at the lynching has either failed or been ridiculed by the defense. Wait.
Bu son sözleri gösteriyor ki bölge savcısı, davalıların linçe katıldığını kanıtlama çabaları boşa çıksa da espri anlayışını kaybetmiyor.
It proves beyond a shadow of doubt that even bound as he claims he was he could still have fired the shot in his own defense that killed his wife's lover.
Karısının sevgilisini öldürdüğünü belirten kendi savunmasında, ateş ettiği iddiasından ayrılmak üzere olması şüphenin gölgesinin ötesinde olduğunu kanıtlıyor.
The defense also asks you to believe if he was at the bar at 5 after 8... that he couldn't have possibly been in his apartment 2 minutes before... at the time his wife was murdered.
Ayrıca sanık sizden 8'i 5 geçe bardaysa karısının öldürüldüğü saatten iki dakika önce apartmanda olmasının mümkün olmadığına inanmanızı istiyor.
I think he's telling us that his favorite television play is "The $ 2,000,000 Defense," in which case we are in for a very long time of it.
Sanırım, diyor ki, en gözde televizyon oyunu "2.000.000 dolarlık Savunma", bu durumda uzun süre bu konu üzerinde kalacağız.
And it was then and only then, in defense of his own life, that he returned the fire, killing Major Dabney.
ve o zaman yalnızca o zaman, kendini savunmak amacıyla ateş edip Dabney'i vurdu.
And the defense maintains that this story is the simple truth, and that Sergeant Rutledge's action, in defense of his own life, is justifiable homicide.
Ve savunma bu öykünün tek gerçek olduğunu söylemeye devam edecektir, Çavuş Rutledge'ın bu eylemi kendi yaşamını korumak için,.. ... yaptığı bir meşru-müdafaadır.
" Nor would I ask of any fellow American in defense of his freedom that which I would not gladly give myself.
"Ne de ben vermeye razı değilken,... bir Amerikalı'dan savunmasını isteyeceğim bir özgürlük için.."
- "... in defense of his freedom... "-"... in defense of his freedom... "
- bir Amerikalı'dan savunmasını - bir Amerikalı'dan savunmasını
Nor would I ask of any fellow American in defense of his freedom... that which I would not gladly give myself.
Ne de ben vermeye razı değilken... bir Amerikalı'dan savunmasını isteyeceğim bir özgürlük için.
Having heard the witnesses, I, Judge Cutchell, in the name of the law proclaim, that Hart Perkins died, in the course of an unprovoked attack, during which Mr. Frank Talby, exercised his right of self-defense.
Tanıkların söylediklerine göre, ben Yargıç Cutchell kanun namına açıklıyorum ki... Hart Parkins provoke edilmemiş bir saldırısı sonucunda öldürülmüştür. Bu sırada Bay Frank Talby nefsi müdafaa hakkını kullanmıştır.
Since the defendant has been forbidden to speak in his own defense, he requests that the following statement be read into the record.
Suçlu kendini korumak amaçlı konuşma yapamadığından, bu yazının kendisi için okunmasını istemektedir.
His co-defendants... must adopt, each in his or her own way... an "anti-legalistic" defense... in order to join Bobby in his rebellion.
Sanığın arkadaşları, isyanında Bobby'ye katılmak için her biri kendi bildiği şekilde ya da kendince kanun karşıtı bir yol benimsemeli.
Kill him in his lowest defense, right?
Onu en zayıf anında öldürmeliyiz!
And his only crime... was that he shot a Boer... in self-defense.
Ve tek suçu meşru müdafaa sonucu bir Boer vurmak.
He fired into the wall to prove that I had fired the first shot. And in that case his actions would be regarded as self-defense.
Duvara ateş etti ki, benim ona ateş ettiğimi ve kendini koruduğunu ispat edebilsin.
The defense attorney is putting words in his client's mouth.
Savunma avukatı lafı müvekkilin ağzına tıkıyor.
And it may lessen his guilt if I say that it was done entirely in self-defense, and that John Straker was a man quite unworthy of your trust.
Eğer olayın tamamen nefsi müdafaa olduğunu söylersem suçunu azaltabilir. Ayrıca John Straker da güveninizi hak etmeyen bir adammış.
With the FBI in the defense and the Scotland Yard to the attack, is not it going to manage to make his mark, is not it?
Ve FBI'ın Londra Emniyet Müdürlüğü'nün arkasında olmasıyla siz çocuklar,... bırakın iniş yapmayı 5 metre bile gitmeden onu yakalayacaksınız.
- Well, he has reserved his defense and he may have something in his sleeve, as you English say.
- Henüz savunmasını yapmadı ve İngilizlerin dediği gibi, yeninde bir şey saklıyor olabilir.
And a bodyguard who turned his gun on me was killed in self-defense.
Ayrıca bana silah doğrultan korumanın ölümü meşru müdafaaya girer.
Let's say that what's in his brain would compromise Earth defense and lead to the death of many operatives on other worlds.
Sadece beynindekilerin Dünya'nın savunmasını indirebileceğini ve diğer gezegenlerdeki birçok ajanın ölümüne sebep olabileceğini bilin.
'The secretary of war expresses his deep regret... that your son was killed in defense of his country'?
Savaş bakanlığı üzülerek bildirir ki oğlunuz ülkesini savunurken hayatını kaybetmiştir.
It was assumed that he had died... but since he has reappeared under these tragic circumstances... I would ask the court for a continuance to allow the defense to prepare... in the light of his real identity now being known.
Kendisinin öldüğünü varsayıyorduk ancak bu şok edici olayla tekrar ortaya çıkmasının ardından mahkemeden şöyle bir isteğim olacak, kendisinin gerçek kimliği ortaya çıktığı için bazı hazırlıklar yapmak üzere, davanın ertelenmesini talep ediyoruz.
About a week after he gets caught a man comes to my house in the middle of the night and tells me that Kragen expects me to bankroll his defense though a middleman, obviously.
Kragen yakalandıktan yaklaşık bir hafta sonra gecenin bir yarısı evime adamın teki geldi. Kragen'in savunmasını benim finanse etmemi beklediğini söyledi. Aracı olduğu açıktı.
In a teary-eyed courtroom, Johnny Cochran has just finished his closing arguments,... and, as was anticipated, he did use the Chewbacca defense.
Gözyaşları içindeki mahkeme salonunda, Johnny Cochran kapanış konuşmasını yaptı ve tahmin edildiği gibi Chewbacca savunmasını kullandı.
In my defense, Niles is the only one who has ever seasoned his crepe pans.
Bir şeyi açıklığa kavuşturabilir miyim? Krep tavasını terbiyelettiren tek Niles.
Colonel Hodges made Colonel Childers'combat experience... part of his defense. Furthermore, Colonel Childers testified... that he never shoots unarmed people.
Albay Hodges, savunmasının bir bölümünü Albay Childers'in savaş deneyimi üzerine kurdu.
Kaltenbrunner has asked the commandant of Auschwitz testify in his defense.
gaz odası, mahkumlar üzerinde kullanılırken sizin onları seyrettiğinize dair ifadesini dinlediniz. Mauthausen Kampındaki bir gardiyanın.
Of our fellow citizen in defense of his country was not a useless
Bu kardeşimizin ülke için savaşırken şehit düşmesi işe yaramaz bir fedakarlık değildi.
His incredible legacy can be seen in everything from remote control to neon and fluorescent lighting X-rays guided missiles and even the Strategic Defense Initiative.
Akıllara durgunluk veren mirasının izleri'Uzaktan Kontrol'den neon ve florasan ışıklandırmaya kadar herşeyde X-ışınlarında güdümlü füzelerde ve hatta'Stratejik Savunma Girişimi'nde dahi görülebilir.
Defense is not emphasized in his new reality-based method as this would be allowing one's opponent to set the tone and tempo in a real fight.
Bu yeni, gerçeğe dayalı metotta savunma vurgulanmaz çünkü savunma rakibin havayı ve tempoyu ayarlamasına mahal verir.
I've only fired his cannons in self - defense.
Yalnızca bir kez toplarını ateşledim, nefsi müdafaam için.
I've only fired his cannons in self - defense.
Sadece nefsi müdafaam için toplarını ateşledim.
I'm further ordering a clinical evaluation... to determine whether or not he understands the charges against him... and can help in his own defense.
Aleyhindeki davaları anlayıp anlamadığını ve savunmasına yardım edip edemeyeceğini belirlemek için klinik değerlendirme yapılacak.
He has the capacity to assist in his own defense.
Avukatının ona yardım etmek için geldiğini de biliyor ve kendini savunabilir.
In order to prove self-defense your client has to testify on his own behalf and I don't see him doing that without medication.
Nefsi müdafaayı ispat etmek için müvekkilinin kendi adına ifade vermesi gerekiyor. İlaç almadan bunu yapamaz.
He can't just wave his little wand in the air to make a plausible defense materialize.
Sihirli değneğini sağlayıp bir savunma yaratamaz.
Then I rule the defendant Daniel Stephen Varney... not competent to assist in his own defense... therefore unfit to proceed to trial.
O halde sanık Daniel S. Varney'nin cezai ehliyeti olmadığına karar veriyorum. Dolayısıyla yargılanamaz.
Let's just say I know some bioengineers in the Department of Defense who'd love to get their hands on his symbiote.
Savunma Departmanı'nda ortakyaşamını çok seveceğini umduğum.. ... biyo-mühendisler tanıyorum.
Defense attorney Ray Decosio had argued that Dr. Hill be ex cluded from the case due to his prior knowledge of the defendant.
Savunma avukatı Ray Decosio Dr.Hill'in dava dışı tutulması gerektiğini tartışmaya sunacak, dayanağı Dr.Hill'in savunma hakkkında ön bilgiye sahip olması.
For a diminished-responsibility defense to be credible, Darius would have to have a hallucinatory flashback in which he saw his entire family as Iraqis and then killed them all in self-defense.
Algılama yetersizliği inandırıcı olsaydı..... Darius, hala geçmişte olduğunu zannedip ailesini, Iraklı düşmanları gibi görüp. kendini savunmak için onları öldürmüş olurdu.
Rule was co-counsel in his own defense.
Rule kendi savunmasında yardımcı avukattı.
in his bedroom 16
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his 52
in his way 22
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
defense 957
defenseless 20
in high school 193
in his way 22
in his eyes 23
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
defense 957
defenseless 20
in high school 193