In his eyes tradutor Turco
1,610 parallel translation
I could see the insanity in his eyes.
Onun gözlerindeki deliliği görebiliyordum.
" and do what is right in his eyes,
" Tanrı indinde doğru olanı yapın ki,
I was hoping it would get in his eyes and blind him.
Gözlerine gelip, onu kör etmesini umuyordum.
I can see it in his eyes.
Onun gözlerinde görebiliyorum bunu.
I could see it in his eyes.
Gözlerinden okunuyordu.
I can tell from looking in his eyes when I talk to him.
Onunla konuşurken gözlerinden anlayabiliyorum.
Paynton won't give that up just because we're shining a light in his eyes.
Steven Paynton, sırf biz onun gözlerine biraz ışık tuttuk diye onlardan vazgeçecek bir adam değil.
Sometimes when you look in his eyes, you know, you just know that there's something else in there.
Bazen gözlerinin içine baktığında orada başka şeylerin olduğunu biliyorsun.
One thing I did know was how much I admired him, and how much I felt like this confused wimp in his eyes.
Bildiğim tek şey ona ne kadar taptığım ve onun gözlerindeki ürkek bakışı ne kadar çok hissettiğim.
"Who is just love for me in his eyes, there is someone, beloved."
Onun gözlerinde sadece merhamet görüyorum, O sevgili oralarda bir yerlerde.
I don't know what it is, something about this guy, some look in his eyes.
Bu herifte bir şey var. Gözlerindeki bakış- -
But from the look in his eyes, I knew it was the first time I was going to do it right.
Ama gözlerinden anladığım kadarıyla, ben ilk defa doğru şeyi yapacaktım.
Then I'll grind up the jumbo chalk and blow it in his eyes.
O zaman hepsini değil, yarısını gözüne fışkırtayım.
It's in his eyes.
Gözlerinden okunuyordu.
But did you see it? The fear in his eyes?
Ama gözlerindeki korkuyu gördün mü?
I could see it in his eyes.
Gözlerinde bunu görebiliyorum.
Mikey, don't look in his eyes.
Mikey, gözlerine bakma.
Don't look in his eyes.
Gözlerine bakma.
Because you didn't see the hatred in his eyes.
Çünkü gözlerindeki o nefreti görmedin.
I don't really like the look in his eyes.
Bakışlarını hiç beğenmedim.
He was talking about you, Miss Montenegro, with tears in his eyes.
Gözlerinde yaşlarla, senin hakkında konuşuyordu Bayan Montenegro.
I could see it in his eyes. What's her name?
Gözlerinde görebiliyorum.
You know, there's a wildness in his eyes.
Gözlerinde hiddet vardı.
– I saw the truth of it in his eyes.
- Gerçeği onun gözlerinde gördüm ben.
Find a shirt that brings out the green in his eyes and um...
Tişörtünü gözlerinin yeşilini ortaya çıkaracak şekilde değiştir.
Now there's tears in his eyes when... he says this, but he's not sad.
Bunu söylerken gözleri yaşlıdır ama üzgün değildir.
But after seeing tears in his eyes I can say one thing for sure.. .. if you don't stop these tears there'll be floods in the city.
Ama gözyaşlarını gördükten sonra şunu söylemem gerekir ki eğer durdurulmazsa şehir sele boğulacaktır.
Or the Janitor having menace in his eyes.
Ya da hizmetlinin gözlerinden tehlike okunması olsun...
then, very still, in silence - he never called out to his parents - he would close his eyes.
sonra, çok durgun, sessizlikte - anne babasını hiç çağırmadı - gözleini kapatacaktı.
In Hitchcock's The Birds, when the mother, of course who but the mother, finds the neighbour dead, his eyes picked out by the birds,
Hitchcock'un Kuşlar filminde anne yan komşusunu ölü olarak bulur. Gözleri kuşlar tarafından oyulmuştur.
When Hera found out about Argus's death, she had his eyes placed in the feathers of her favorite bird, the peacock.
Hera Argus'un öldüğünü öğrenince, gözlerini en sevdiği kuşun, tavus kuşunun tüylerine yerleştirir.
Hasn't been one night in 14 months that I've... closed my eyes and not seen his father.
Son 14 ayda bir gün bile gözlerimi kapatıp onun babasını görmediğim olmadı.
He had the same bright sparkle in his eyes.
Gözlerinde aynı parıltı vardı.
I saw him lying there dead, radio in his hand, eyes wide open.
onun öyle elinde telsizle, ölü olarak yatışını gördüm. gözleri tamamen açıktı.
Slanted Eyes has his suspects in the auditorium.
Çekik Göz şüphelendiklerini oditoryuma almış.
She gives birth to a male... 18 inches long and colored like his mother... and a female... darker in color with light patches below her eyes.
45 santimetrelik bir erkek doğuruyor, rengi aynı annesininki gibi. Ve bir de dişi. Daha koyu renkli.
He closes his eyes when the married couple kisses on that time in commercial.
Ekranda öpüşen bir çift gördüğünde gözlerini kapatıyor.
"gladiator" russell crowe, you know, where you're staring into the eyes of a vanquished foe, knowing that you hold his fate in your hands.
"Gladiator"'deki gibi Russell Crowe, hani düşmanı alt etmek için gözlerinin içine bakmak, kaderinin, senin ellerinde olduğunu bilmek..
I'll have 20 tit jobs in here that'll have much more eyes on the tv screen than his saggy ass? All right?
Sonra burada 20 tane göğüs ameliyatı yaparız,... ve bu, o yaşlı herifin sarkık kıçından çok daha fazla ilgi toplar, anlaştık mı?
That's the Greek god Hermes atop our dome, disguised as the Golden Boy by an armful of wheat, our sleepy eyes never suspecting his fearsome pagan power and unlikely presence here in modern North America.
Kubbenin üstündeki Yunan Tanrısı Hermes'tir. Başakların arkasına saklanıp Altın Çocuk kılığına girmiş,.. ... uykulu gözlerimiz onun korkunç pagan gücünden ve çağdaş Kuzey Amerika'da bulunmasından hiç kuşkulanmıyor.
Absolutely, that makes sense, some dog was in here getting his eyes checked and forgot to put his jewelry back on.
Oh, kesinlikle. Bu mantıklı. Köpeğin biri göz muayenesi için geldi ve çıkarken mücevherini unuttu.
If you'd seen the look in my kid's eyes when I had to leave his birthday party... what do you think his eyes are going to look like when he finds out daddy is going away for 25 to life?
Ben onu orada bırakırken oğlumun yüzündeki ifadeyi görseydiniz... Sence oğlun babasının 25 yıldan ömür boyuna kadar hapis cezası ile yargılandığını öğrendiğinde yüzünde nasıl bir ifade olacak?
While Adam gazed into her eyes, she slipped something in his drink and left him to die.
- Peki ya sonra. Adam onun gözlerine bakarken, içkisine bir şey kattı ve onu ölüme terk etti.
Every way of man is right in his own eyes, Byron.
"İnsan izlediği her yolun doğru olduğunu sanır", Byron.
Can you look that hungry child in the eyes? See the blood on his feet from walking barefoot in the cotton fields?
O aç çocuğun gözlerinin içine bakabilir pamuk tarlalarında yalın ayak yürümekten kan içinde kalmış ayaklarına dayanabilir misiniz?
But even as he jested, or tickled his boy in the ribs Jesse would look over at Bob with melancholy eyes as if the two were meshed in an intimate communication.
Ama şaka yaparken ya da oğlunu gıdıklarken bile Jesse Bob'a hüzünlü gözlerle bakıyordu sanki ikisi arasında özel bir iletişim vardı.
You placed the belladonna in her eyes to implicate Hill or his wife.
Hill yada karısını zan altında bırakmak için belladonayı onun gözlerine yerleştirdin.
( STAMMERING ) When a gingerbread man appeared in the audience in front of me, looking up at me with his great big puppy-dog brown eyes.
Birden seyirciler arasından süslü püslü biri karşıma dikildi ve kocaman, yavru köpek gözleriyle bana baktı.
What about the bags under his eyes. He looks like he hasn't slept in a week.
Gözlerini açığa çıkar, hadi ama.
All right, there's this fucking Cyclops in it, and the way that he got that way was he traded one of his eyes to see the future.
O filmde kahrolası tepegözler var, tamam mı? Öyle olmalarının sebebi de bir gözlerini geleceği görebilmek için takas etmişler.
That's why, if you're ever in a bar fight, what you should do is pick up a beer bottle and smash the other guy across the bridge of the nose'cause it'll make his eyes fill with blood and snot,
Eğer bir bar kavgasına karışırsan, bira şişesini aldığında diğer adamın alnında kırmalısın. Çünkü bu, gözlerinin kan içinde kalmasını sağlar.
in his bedroom 16
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his infinite wisdom 17
in his own way 38
in his defense 27
in his office 49
in his heart 21
in history 31
in his car 20
in his house 18
in his head 18
in his room 52
in his 52
in his way 22
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
his eyes 73
eyes 364
eyes on the prize 41
in his 52
in his way 22
in his case 29
in his hands 21
in his words 17
in his mind 49
his eyes 73
eyes 364
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes here 16
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes here 16
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29